Kolayı zora sokan benmişim.

 

Bitmeden lafım yine başka bir dünyaya ait olduğumu vurgulayıp buralardan kaçıp gitme isteğime rest çeken de yine ben.

 

Beylik hüzünlerim var epeydir hele kış göz kırparken soğuk gecelerine Kasım denen donuk ayın…

 

Donuk bakışlarımı ısıtan bir nefes aslında dokundukça daha da donuklaştığım belli ki fazla ısrarcı kader ya da ben zorluyorum sınırlarımı.

 

Diz çökmek mademki tercihim olmadı ben de dizlerine yatarım sevdiklerimin.

 

Sessiz bir çığlık birikiyor her cümleyi kurgulamadan satırlara döktüğüm, şahin bakışlı imgeler de pek bir isyankâr son zamanlarda ve neden, diye sorma hakkım bile elimden alınmış.

 

Elden ele dolaşan sancıları var mademki evrenin neden yeni evrenler doğmuyor bunca acıyı çekerken insan ve neden kundaklar boş kalıyor?

 

Rahme düşen bulutlar pek bir sulu gözlü yine de göller gibi durgun sularda dolaşmakta cenin damlalar. Büyümekten imtina eden sıralı sırasız arzular belki de buhranın eşiğinde bir dünya. Nefret soluyanlara düştüğümden beri yolum önce kendimden nefret ediyorum ama sebepleri fazlasıyla beni haklı çıkartmakta.

 

Saflığın müridi ben ve kandıkça güler yüzlerine güzel kadınların ve çirkin adamların… deme hakkım yok zira ne gördüm ne duydum sadece fısıltılar aracığıyla vardiyalı çalışan kalp gözümden şikayetçiyim ve tek şikayet makamım da elimden alındı.

 

Çok öfkeli Tanrı son zamanlarda belli ki yaratıp yaratacağına pişman oldu insan ırkını ve kendi içinde ırklara bölünen ve bürünen cehalet sözüm ona herkes masum ve huzurlu; sözüm ona tüm duygular da bakir tıpkı Yedi Kocalı Hürmüz’ün kendini sunduğu ilk kullanma kılavuzu gibi.

 

Sözsüzüm epeydir.

 

Sazımsa yandı yanalı zaten yürek de pek bir nazlı pek bir efkârlı.

 

Satılmış bayat ruhlara düştükçe yolum ruhumu değil arıtmak azat etmek istiyorum tüm halis munis duygularımı.

 

Kel alaka deme istemime yenik düşüp kazıyorum elimdeki kazı kaybet kartını. Az paramı kaptırmadım hani kazanmak umuduyla alıp da kayıplarımın haddi hesabı yok iken.

 

Keşke insanlar benzemese bu talihsizlik oyununa. Keşke yüzlerindeki ışıltı ruhlarına da eşlik etse ve asla oyuna gelmesem.

 

Ne yani, talih oyunundan mı ibaret hayat?

 

Ne büyük talihsizlik. Allah’tan içi dışı bir az sayıda insan tanıyorum da amorti ile yetinmiyorum.

 

Rüya gördüğümü biliyordum da epeydir ve bu rüyanın bir gün biteceğini de. Keşke sadece bitseydi ve noktayı koyup her şeye, uzansaydım yeni bir rüyaya niyetlenip en azından geçmişin pembesi ile avunurdum.

 

Önce pembe düşler sonra ise kâbusa denk düşen günler ve geceler.

 

Denedikçe batıyorum aslında battıkça daha çok deneyeceğim tutuyor. Bir orta yol bulamamanın bende yarattığı o devasa tedirginlik sonra da açıklamalar yapmak zorunda kalıp daha beter başımı derde sokuyorum.

 

Ne bir ihanet.

 

Ne bir serzeniş.

 

Ne de gıybet.

 

Ama dumura uğrayan Pişekâr hayallerim ve kozamdan ayrı kalmamak adında sığındığım satırlar ve bu sefer duygularımla kendimi ele verip düşüncelerim başka açılımlara uzanırken yine de evet, yine de özümü korumak adına özümsediklerimi kanıtlamakla iştigalim ve bu tam anlamıyla kısır döngünün ta kendisi.

 

Uyuyabilirim aslında uyumuyorum desem çarpılırım.

 

Yoksa çarpılmamak için mi benzemek gibi bir gaye gütmüyorum?

 

Yaşıyor numarası yapmak ya da yaşanmaya değer güzel şeylerden nemalanmak belki de üstü örtülü gerçekleri ile eşleşmeyen insan figürleri.

 

Sıfatların hep ama hep niteleme sıfatından ibaret olduğu ve kiplerinden emir kipi olma alışkanlığını terk etmediği.

 

Bu yüzden zamirlerle aram hiç de iyi değil zaten ne zamanki birincil tekil şahıs zamirini mumyalayıp birinci çoğul şahsa terfi ettirme gayreti gütsem, al başına belayı.

 

Sayın ikincil çoğul şahıs, acaba beni de ekler misiniz favorilerinize ve sonra da hep beraber piknik yaparız sahilde?

 

Gülücükler saçan bir simge ya da somurtuk mizacı ile nükseden o kalp atışı.

 

Gün boyu zig zaglar çizen bir tansiyon aleti gibi dayanmışken bıçak kemiğe sonra da ihaleye çıkan güncemiz…

 

Zamanı dondurmak belki de tüm yaptığım ve her nasılsa dondurduğuma da kanaat getirdiğim.

 

Kapalı zarf ya da adresine ulaşmayan bir mektubun muhatabı iken anonim ortaklığı şunca okuyan insanın.

 

Bir maruzatım yok da mı sakıncalarını görmezden gelip hala kendime olan kavgamda hep üçüncü şahsıları davet ediyorum gönül pencereme?

 

Aman ha, yavaş kapatın, demeden üstelik. Varsın kırılsın her şey hatta kırık parçalar yeniden çarpsın birbirine ve üreyen sessizlikte boğulmadan tüketilmişlik sendromu katmanlarındaki duygu cümbüşü de veryansın etsin.

 

Üstüme zimmetli bir günü daha uğurlarken ve gönül yaşımla zekâ yaşım birbiri ile restleşirken…

 

Yine de yeniden demenin verdiği umut sanırım son satırın sonuna koyduğum noktanın geçici bir son olduğunu bilip de içimin huzurla dolduğu bir geceyi buyur etme mutluluğum.

 

 

( Benmişim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.