Hatırlamak için yavaşlar,
unutmak için hızlanırız.
Belki de ondandır hızlı
yaşama sevdamız.
Ne de olsa geçmek isteriz pişmanlığımıza iltifat etmeyen zamanı.
Daracık bir odada, sessizliğin tufanında, kendimizle baş başa, samimi bir tefekkür içinde kendimizi hatırlamanın çilesini göze alamadığımız için sahte telaşlar uydururuz. Yavaşlıkta ve sessizlikte insan kendini duymaktan korkar; çünkü kendine ne denli yabancı kaldığını hep böyle anlarda duyumsar; böyle anlarda kendini boynuna kelepçeli bir yabancı gibi taşıdığını fark etmekten ürker.
Durursak net görebileceğimiz hatalarımız, koşarken silikleşir; hatta unutulur bile. Hızlı trenden dışarı bakmak gibidir. Hızlı yaşam içinde kendi belirginliğimizi kaybederiz. Hızın ve telaşın içinde kendimizle tanışmaya vakit bulamayız. Kendimize, “Sen kimsin? Ne istersin?” diye sormaya ve yanıtlamaya zaman ayıramadığımız için kendimizi unutarak yaşarız. Bu da mutluluk nedenimizdir aslında, ta ki yalnız kalıp kendimizi hatırlayıncaya kadar…
Muharrem Soyek