İYİ NİYET VE POZİTİF BAKIŞ AÇISI
21 Ağustos 2017
tarihinde Ankara Koru hastanesinde Prostat ameliyatı olmuştum. Benden izinsiz
prostatımın % 10 unu işgal eden teröristler, değerli kardeşim: Prof.Dr. Hasan
Biri hocamın hünerli elleriyle opera edilerek hastanenin çöplüğüne atılmıştı. 40
yaşımdan itibaren her yıl Üroloji, Dahiliye ve Kalp hekimlerime rutin
kontrollerimi yaptırırım. “Şikayetin nedir? diye sorduklarında ise: “Hiçbir şikayetim
yok hocam. Yıllık rutin kontrole geldim. Sağlam olduğumu onaylatmak istiyorum”
derdim. Doktorlarım da gülerlerdi.
Teröristler alındı ama,
her ihtimale karşı yeniden dirilmelerini engellemek için, onların malzeme,
silah, mühimmat ve lojistik kalıntılarının da temizlenmesi için birtakım
tedavileri daha almam gerekiyordu. Bu doğrultuda Antalya’da özel bir hastanede gerekli
ilaçlarıma devam etmekle birlikte, Radyoterapi tedavisi de almaya başladım.
36 iş günü almam
gereken Radyoterapinin üçte ikisini aldığım günlerde, hastanede yaşadığım tatlı
bir hatıramı sizlerle de paylaşmak istedim.
Radyoterapinin her bir
haftasında Radyasyon Onkolojisi hekimlerim tarafından muayene edilip, kan ve
idrar tahlillerime bakılıyordu. Belli ki, ilerleyen süreçte uygulanan Radyoterapinin
vücuduma olumsuz etkilerinin olup olmadığı araştırılıyordu. Çok şükür geçen
dört haftada geçirdiğim muayeneler ve tetkiklerde herhangi bir olumsuzluğa
rastlanmamıştı.
Geçen hafta yine Radyoterapi
sonrası muayene günümdü. İlgili hemşirem beni hazırlayarak muayene masasına
yatırdı ve doktor hanımı beklemeye başladık. O esnada yanına bir memur sekreter
hanım daha geldi. Benim yattığım yatak perdelerle çepeçevre kapatılmıştı. Hemşire
ile arkadaşının konuşmalarını duyabiliyordum.
15 dakika geçmiş
doktorum hala gelmemişti. Hemşirem beni bilgilendirmek amacıyla; “Süleyman bey,
doktor hanımın yanında bir hastası var. İşi bitince hemen gelecek” dedi. Bu güzel
duyarlılık karşısında etkilenmiştim ve dedim ki: “Hiç sorun değil hemşire hanım,
ben gayet rahatım. Ben aynı zamanda krizi fırsata çevirme uzmanıyımdır. Fırsattan
istifade istirahat ediyorum” dedim. Tabi emekli olmamdan dolayı zaman sorunum
olmadığı için rahattım.
Hemşire hanım dedi ki: “Aman
efendim, siz ne kadar iyisiniz, biz nelerle karşılaşıyoruz, ne isyan bayrağı
çekenler, itiraz edip seslerini yükseltenler…”. Tabi zaman sorunu olanlar,
huyları titiz olanlar veya hizmeti çabuk alıp hastane ortamından uzaklaşmak
isteyenler, kendilerine göre haklı olabilirlerdi.
Hemşire hanımdan
aldığım güzel ve tatlı geribildirimlerden de cesaret alarak, ortamı
renklendirmek için sözlerime devam ettim: “Uyursam uyandırın haa”. “Aman
efendim istediğiniz kadar uyuyabilirsiniz” dedi. Ama, her iki arkadaş da birden kahkahayı
bastılar.
Daha da cesaretlenmiştim:
“Horlarsam da uyandırın olur mu? Bitmek üzere olan kahkahaları yeniden
alevlenmiş ve odanın tamamını kaplamıştı. Düşündüm ki, insanlarımızın ne kadar
çok gülmeye, mutlu olmaya, pozitif olmaya ihtiyaçları var.
Bir fırsat
yakalamıştım. Onları daha da güldürerek daha da mutlu olmalarını istiyordum.
Henüz doktor hanım da gelmemişti. O süreyi ne kadar da güzel kullanıyorduk.
Dedim ki; “Uyurken
düşersem derhal ambulans çağırın”. Kahkahalarını duymanızı isterdim.
Komedilerde komedyenin kendisi gülmez, diğerlerini güldürür prensibi gereği,
devam ettim. “Ama bu hastanenin aciline götürmeyin, başka yetkin bir hastanenin
aciline götürün” dediğimde; kahkahalar durdu ve “ama neden? Dedi ikisi birden.
“Ama ben sizin şefkatli
ellerinizde hasta yatağımdan düşmüş oluyorum. Yani beni bir şekilde düşürdünüz.
Ben sizin hastanenize nasıl güveneyim? Dedim. Yeniden kahkahayı patlattılar. Jetonları
yeni düşmüş olacak ki; “Efendim ambulansı bu odaya nasıl sokalım? Seni sedyeye
kaldırır doktorları başınıza getiririz” dediler. Bu sefer de ben kahkahayı
bastım ve dedim ki: “Dünyada en zor eylem, insanları güldürebilmektir. Ben sizleri
mini bir skeçle 20 dakikadır güldürüyorum” . O kadar iş yoğunluğunun içerisinde
gerçekten de çok mutlu olmuşlardı.
O sırada beni muayene
edecek olan Uzman Doktorum bayan hocamız geldi. Şaşırdı kaldı ve dedi ki; “Hayırdır
ne oluyor burada? Kızlar hemen susmuşlardı ve devreye derhal girmem
gerekiyordu. Hocamıza onun geciktiği 20 dakikalık sürede yaşadığımız esprileri,
güzellikleri ve kahkahaları hızlıca anlattım. Tahmin edebileceğiniz gibi
sevgili hocamız da kahkahalarla karşılık verdi.
Odadaki muhabbeti,
sevgiyi, saygıyı, esprileri görmenizi isterdim. İlgili hastanemin bütün
personelinin hastalara yaklaşımları gerçekten çok pozitifti.
Radyasyon Onkolojisi
bölümünde tedavi alan hastaların çoğunun morali çok bozuk oluyordu. Hastane, bekleme
salonunu oldukça lüks dizayn etmiş, lüks koltuklar koymuş iki tane kocaman
televizyonu hizmete sokmuş, hastaların iyi vakit geçirmeleri için her türlü tedbiri
almıştı.
Ancak, hastalığın adı
bile çok soğuk. Moralli olmak gerektiğini herkes biliyor ama, nasıl
olunabileceği konusunda sıkıntılar vardı. Bazı hastaların yanında iki üç kişi
refakatçı geliyordu. Maske takanlar, saçları dökülenler, yüzleri bir türlü
gülemeyenler. Rabbim hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Bu vesileyle, Med Star
hastanesinin tüm çalışanları, yöneticileri, hocaları ve özellikle, söz konusu güzellikleri
yaşadığım ve yaşattığım Radyasyon Onkolojisi Bölümünün değerli hocalarına ve
her kademedeki personeline teşekkürlerimi sunuyorum. Rabbim sizlerden razı
olsun.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
28 Kasım 2017 Salı.
Saat: 12.00 Antalya.
Yrd.Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı