Sözde akıl ettik de evdeki köroğlundan(evin hanımı, eş) kurtulup daha genç taze bir hanım bulalım dedik. İyi mi ettik, kötü mü ettik bir bakalım:

Böyle ileri geri saz çalarken! (aranıp dururken)Karşımda diri, güzel, alımlı, esmer bir taze(genç) belirdi. Önceleri pek ilginenmem derken gönül bir anda kapılıverdi Leyla’ya.  Ama ne kapılma…‘’Aşk öyle kolay mıydı bre ahmak, bak başına neler gelecek?’’

Taze:

---Seni istemem dedi , sen evlisin.

Köroğlu dedi:

---Geçmişimiz var, seni bırakmam.

Kaldım iki dere arasında… O yana dönsem olmuyor, bu yana dönsem olmuyor. Her ikisine de baksam kanun koymuyor. Gönül bu ya, bir kere yandı güzele. Gece gündüz düşümde, aklımda. Zaman geçti, bocalamaktan yoruldum, evdeki köroğluna teslim oldum. Oldum da ne oldu, her şeyi içime attım. Taze elden gitmiş, aklım durmuş, gönlüm ağlar olmuştu.’’Kendim ettim, kendim buldum…dünyası’’

Ah be kadın! Başıma gelecekleri bilseydim ne eder, yapar seninle vuslata ermek için her yolu denerdim, ama kaderde vuslat yokmuş ki bize. Bari senin kucağında son nefesimi verseydim o da bana yeterdi.

Her neyse başınızı ağrıtmayayım, sizler olacaklara bakın. Sıkıntı ve stres elli yaşındaki bu ahmağa ağır mı ağır geldi, başladı hastalıklar. Ama ne hastalıklar.  Olsun diyorum, Allah beterinden korusun, biz insanlar yaptığımızın bedelini ödemeye mahkumuz.

Efendim günlerdir uyku yok, daralıyorum, hızla nefes alıyorum. Ne çok koyun saydım çitten atlayan, kurmalı saati susturdum, yatağı yorganı alt üst ettim yine uyku yok.

Vardım Doktora, anlat dedi anlattım. Nabza baktı yüz otuz, bu çok dedi. Bir kan tahlili ver. Kanı verdik sonucu aldık, bir şeyler yüksek ama anlayamadım. Doktora vardım:
----Bak bakalım Hekim Bey bu ne demek?

----Hipertiroidi var sende demez mi?

----O ne ki dedim.

----Tiroit bezi çok çalışıyor rahatsızlığın ondan.

----Çaresi dedim.

---İlaç başlayacağız, yazdığım ilaçları kullan. Bir de sintiğrafi istiyorum dedi.

Tamam deyip denilenleri yaptık, ilaca başladık. İstediği röntgeni getirdim.

---Sonuç nedir Doktor dedim.

---Kötü bir durum yok, ilacı kullanacağız.

Eh dedim bu kadarcıkla atlattık ya….’’Sen öyle san salak, kırdığın cevizler  henüz kabı doldurmadı’’

Bu ne menem hastalıkmış, zaman içinde gördüm ki her yanım dağılmış, sıkıysa topla bakalım. ‘’Ee bu arada köroğlunun bedduaları da amma etkiliymiş ha! Şıp diye yakama yapıştı diye söylenip durdum.’’

Henüz hastalık düzelmeden bir sıkıntı başladı mabadımda. Kaşıntı meme uçları vs. Eyvah dedim bu hastalıkta pek kötü yerde.’’Sen misin Köroğlunu ağlatan’’ Utana sıkıla Doktora gidip durumu anlattım.

---Kolonoskopi yapacağız dedi.

---Nasıl olacak bu iş deyince bir güzel anlattı bana olacakları. Bir haftalık bir gıda uygulaması sonunda çıkıp gittim Doktora.Oramızı buramızı bir güzel açtılar, bakan bakana…

Yarı uykulu yarı uyanık bu vartayı atlattık da bakalım sonunda ne olacak. Sonuç olarak Doktor hemoroit dedi. Dönüp memlekete geldim, yeniden bir Üniversiteye gittim Güzel bir muayene ama ne muayene. Ne mabat kaldı, ne utanma. Aç dediler açtım, giyin dediler giyindim, iyi mi?

Sonuç dedim, ameliyat dediler, vardım bizim köye(İlçeye) gittim yine Doktora.

---Sonuç bu Doktor, siz ameliyatı yapar mısınız?

---(Gülerek)Elbette Amca neden olmasın?

İyi dedim bari evimize yakın, olalım da kurtulalım bu illetten. Gün geldi ameliyat olduk ama ne ameliyat, ameliyat sonrası ilk yirmi dört saat canım çıktı be…

Doktor geldi:

---Bir ay sonra bir ameliyat daha olacaksın demez mi?

---Aman  Doktor neden ki bu?

---Memelerin çokmuş Amca, birisi kaldı.

Of…Of…aç aç bitmiyor, meret ne mabatmış a dostlar. Artık utanma falan da yok. Aç diyorlar hemen açıyorum, kadın varmış, erkek varmış gören kim?

Efendim sıkmayalım, vakti geldi ikinci kez açtık, kestiler, diktiler eve geldik. Oh diyorum sevinerek nihayet kurtulduk açmaktan. ‘’Vay sen misin bunu diyen?’’

Bu sefer ön çeşme(İdrar akışı) tıkanmaya başlamaz mı? Gecede sekiz on kez memişhaneye(tuvalet)…Bazen klozette uyukluyorum. Canıma yetti, vardım yine Doktora, anlattım durumu. Tahli istedi, yaptırdım, dön arkanı dedi, anladım başıma geleceği. Vay canına ne parmak amma!

--- Canım çok yandı dedim.Gülümsedi.

---Bazen mecburuz dedi.

Birkaç test ve tahlil istedi, sonuçlarını getirdim. Bir ilaç yazdı, kullan dedi.

Aman efendim kurtulmak mümkün mü? Bir kez açmaya başladık ya gerisi gelecek elbette. Birkaç ay sonra başka bir hastanede aynı dertten yine Doktora gittim.Tahlil ve Ultrason istedi. Ama açtırmadı, sevindim. Kan verdim, Ultrasona girdim.

Ultrason Doktoru başladı sekretere yazdırmaya:

---Karaciğer filan segmentinde filan büyüklükte kitle, başka segmentte başka kitle vs…

‘’Ulan dedim içimden, biz prostattan geldik karaciğeri okuyor Kadın vay başıma!…’’

Sonucu aldım Üroloji Doktoruna koştum. Doktor raporu şöyle bir inceledi:

---Amca sen git Genel Cerraha, karaciğerine baktır, prostada sonra bakarız deyince ayaklarım tutuldu bir an. Bu sefer hapı yuttuk dedim.

‘’Ah be kadın: Gördün mü başıma gelenleri?  Tabii senin ne haberin olacak tuzun kuru, ayranın soğuk. Keşke seninle olsaydım da bunlar başıma gelseydi, gam yemezdim.’’

Vardım Genel Cerraha:

----Buyurun Doktor Bey ultrason sonucu bu, dedim.

Aldı sonucu okudu bana dönerek:

---Bu yeterli değil, bir tomografi gerek dedi.

Tamam  deyip koşturdum, sıkıysa koşturma bakalım, hayat memat meselesi…Tomografi çektirip vardım doktora.

---Kötü bir durum gözükmüyor ama bir kist tahlili isteyelim dedi.Of dedim içimden şimdilik durum iyi gibi. Kist tahlili için kan verdim, başladım beklemeye. Bir ay geçince vardım hastaneye sonucu sordum, bana bir sonuç verdiler vardım Doktora.

---Bu değil Amca benim istediğim demez mi?

---İyide evlat şuna bir bakın ne istemişsiniz dedim

Baktılar yanlış tahlil istenmiş. Bırakıp geriye döndüm. Vardım memlekette bir başka hastaneye, gittim yine Genel cerraha durumu anlattım tahlil istedim.

--Tomografi bizi yanıltabilir bir de Emar isteyeyip kesin sonuca varalım demez mi?

Başa gelen çekilir misali gün aldık çektirdik emarı, Doktor:

---Durum kötü değil, şimdi kist tahlili isteyelimde dedi.

Kanı verdik bekledik yine bir ay, sonuç geldi, fakat tekrarını istediler yine bekledik, bir ay sonra sonuç negatif olarak gelince:

---Gidebilirsin kötü bir şey yok dediler.

Paçayı sıyırdık derken benim prostat azgın bir canavara dönüşmez mi? Koştum doktora tahlil istedi verdik, sonucu alıp Doktora koştum:

---Prostat çok büyümüş biyopsi gerek dedi.

Bir kez daha bunalmış, korkuyla karışık sıkıntılar basmıştı. Vardım ile bir hastaneye. Yine aç dediler açtım, parmaklandım, canım yandı haykırdım. Doktor :

---Biyopsi günü al dedi.

Günü aldım, eve döndüm. Yaklaşık bir ay sonra ilçemize hayli uzak ile gittim, ama ne gidiş. Kimliksiz, parasız yola çıkmışım. Sorun çıkardılar tartıştım, kızdım, biryerlere gittim Biyopsiyi yaptırmayı başardım. Fakat  biyopside yine oramı buramı açtım, doğum yapan kadınlar gibi ayaklar yukarıda.’’O an kadınların çektiklerini düşününce içim bir tuhaf oldu.Biz erkekler sanslıydık galiba’’  Artık utanma da yok, uyuşturup şişlediler, parça alıp saldılar. O gün ne çok şey yaşadım Allah bilir. (Başka bir yazımda anlatmıştım---Ne gündü ama)

Sıkmayalım sizleri, biyopsi sonucu kötü çıkmamıştı, ama sıkıntım az da olsa devam ediyordu. Bir ilacım vardı kullanıyorum. Lakin en çok sevdiğim ve yarım asırdır bulduğum her suda yüzme hastalığına  veda etmiştim. Yaz aylarında bile denize giremiyordum. Deniz tutkusu biter mi? Bari bir tekne alayım dedim, hiç olmazsa bu şekilde eylenmiş, zaman geçirmiş olurum diye düşündüm ve bir tekne aldım. Tekne benim çocukluk hayalimdi ve sonunda bu hayalim gerçek olmuştu.’’Sen öyle san canım! Bak daha neler olacak’’ Keşke almaz olsaydım…Güya biraz düzelmiştim ya!

Bir gün güneşli ve sakin bir havada ilçemizde bir çay evinde henüz oturup çayımı söylemiştim ki bir baş dönmesi bulantı kusma, ölüyorum. Arkadaşlar hastaneye ilettiler. Serum ilaç derken bir iki sat sonra düzeldim. Eh dedim olur böyle şeyler herhalde üşüttüm derken, bu baş dönmeleri devam etmez mi?

Bir ilde bir Nöroloji uzmanına gittim. Tomografi, Ultrason derken bir şey bulamadı, kulak burun boğaza gittim. O da bir şey diyemedi. Sonunda bir başka uzmana gittim, Emar çektirdi, sonuca baktı Vertigo diye bir tanı koydu. İlacını aldım iki yıl kullandım. Ama çok da düzelmedim. Hani ne zaman nerede yaklayacak diye hayatım çekilmez oldu. Ben ki çok hareketli bir insanken hareketlerimi oldukça kısıtladım, aldığım tekneyi satmak zorunda kaldım. Artık eskisi gibi dışarıya pek çıkamıyor, genelde evin çevresinde oyalanıyorum. Uzun yolculuklarda bile kendi arabamı kullanırken çok bunalıyorum. Öldürmeyen Allah öldürmez derler ya! Ölmedim amma böyle düşe kalka sürünüyorum…

Üzüldüğüm bir noktada bu kadar sıkıntı, hastalık çekmenin yanı sıra, bir de hasretini çektiğim O taze(aşık olduğum güzel) yok mu? Allah için bir kere arayıp halimi hatırımı sorsa. Ama yine de aşkı tanımama vesile olduğu için O’na müteşekkirim.

Bazen köroğluna diyorum:

---Ulan Hanım! Madem benimle yaşamaya devam edecektin bunca bedduayı niye yaptın, bak ne haldeyim, al şimdi bu hastayı başına çal.

---Garip, gülüp geçiyor halime.

Aslında benim dışarıya açılıp gönül işlerine karışmam da belki de en büyük suç köroğlunun. Ama ona sorarsanız kendisi masum. Neyse burada onunla ilgili bir şey yazmayayım, yoksa sayfalar dolusu yazı yazmak zorunda kalacağım.

Nihayetinde kendimi avutmak için aldım sazı ,yani kalemi bir şeyler karalamaya çalıştım, hani belki huzur bulurum diye. Lakin yazdıklarıma bakıp, pek çok da yazılanı okuyunca kendi halime güldüm. Talebe iken birbirimize takılırdık:

‘’Yağdı yağmur çaktı şimşek, sende mi şair oldun be eşşekoğlu eşşek’’ Olsun dedim, karınca misali yürür gideriz bu yolda.

İşte böyle dostlar, şaka bir yana ölmedik ama huzursuz bir halde yaşamaya devam ediyorum. İşin en acı yanı bu yaşadıklarımı yıllar içinde kimseyle paylaşamamak. İlk kez bu sayfalara içimi döküyorum, bir parça huzur bulduysam ne mutlu.

Tazeyi unuttunuz mu diye sorarsanız, asla. Öyle kolay değil unutmak. Çünkü beni bu hale getiren aşk oldukça derindi. Köroğlu bazen halime gülüyor, bazen eğleniyor. Kendince masum ve haklı. Ne diyeyim, O benim neler yaşdığımı, ne hissettiğimi asla nlayamaz. Nihayetinde sonlu bu dünyaya geldik ve gideceğiz.

Son olarak bir şey söylemek isterim gençlere:

---Asla ve kat’a kırkınızdan sonra gönül işine karışmayınız. Hovardalık, çapkınlık değil demek idtediğim. Aşk denilen tutkuya bulaşmayınız. Gençlikte beden sağlam oluyor ve sıkıntılara tahammül ediyor, lakin yıpranmış bedenlere bu durum ağır geliyor. Örnek mi istersiniz işte yazdım buraya.

Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.Yorum istemiyorum, okumanız yeterli.

Saygılarımla

 

Mehmet Macit

09.10.2017

Samsun

 

 

 

( Dimyata Pirince Giderken… başlıklı yazı mucit55macit tarafından 5.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.