ENGELSİZ YAŞAM
Kimi zaman yaralı olunca, kendi
içgüdülerimizle anca birinin yarasını anlayabiliriz. Hayatı tecrübeleriyle
yaşayan ve kendi derdine merhem olan insanlar dimdik ayakta durmayı becermiş
insanlardır. An gelir hüzne bulanır sabır da. Bir tutam çiçek, bir avuç iyilik
tozu bal olur kanayan yüreklere. Kişisel gelişim öykülerini, sevgi ve iyilik
içeren yazıları sever misiniz bilmem. Bazen okudukça o satırlarda hüzünlendiğim
olur, hele ki bizzat yaşanmış hayat hikâyeleri kaleme alınmışsa daha da ilgiyle
not alıp okuyucuma da duyurma telâşına düşerim. Karşındaki insanın acısını en
iyi, aynı yarayı taşıyan insan anlar sanırım.
‘MANOLYA KOKULU HİKÂYELER’ adlı kitapla tanışmıştım bir
öğrencimin elinde görünce ve eser YAKAMOZ KİTAP
yayınevi ürünüydü. Normalde yayınevi isimlerini reklam gibi paylaşmam ama
okumak isteyenler olur diye burada saygıyla isim belirttim. Kokulu kitap
hâlinde çok sayıda basılmış, birbirinden güzel 42 adet hikâyeden derlenen bir
eser. MENEKŞE KOKULU HİKÂYELER, PAPATYA KOKULU
HİKÂYELER’in ardından MANOLYA
KOKULU HİKÂYELER adıyla aynı yayınevinin devamı olan bu kokulu
hikâyeler serisi epey ilgi
görmüş. Oradan bir yazıyı not almıştım kalemime:
SAKAT KÖPEK YAVRUSU
Hayvan dükkânı sahibi olan adam bir tabela
hazırlamış. ‘Satılık Köpek Yavruları’ yazan bu tabelayı kapıya asmış.
Çocukların böyle yazılara ilgi gösterdiklerini biliyormuş. Çok fazla zaman
geçmeden kapıda bir çocuk belirmiş.
“Köpekleri kaç liraya satıyorsunuz?” diye
sormuş.
Dükkân sahibi, “25 liradan 50 liraya kadar
değişiyor,” diye cevaplamış.
Küçük elini cebine götürüp çıkan
bozuklukları saymış ve “3 lira 65 kuruşum var, en azından yavrulara bakabilir
miyim?” diye sormuş.
Dükkân sahibi yüzündeki gülümsemeyle bir
ıslık çalmış ve arkadaki kulübeden büyük bir köpek ve peşinde koşturan beş tüy
yumağı çıkmış. Yavrulardan bir tanesi oldukça arkadan geliyormuş. Küçük çocuk
topallayan yavruyu gösterip, “Onun nesi var, neden öyle yürüyor?” demiş.
“Veteriner baktı ona. Arka bacağının
kemiğinde bir sorun varmış, o yüzden hep öyle topallayacak,” diye açıklamış
dükkân sahibi.
Küçük çocuk bu duyduklarından sonra
heyecanla, “Ben onu almak istiyorum!” demiş.
Dükkân sahibi, “Hayır evladım onu almak
istemezsin, hem istesen bile parayla olmaz zaten,” demiş.
Birden küçük çocuğun morali bozulmuş, yüzü
düşmüş. Gözlerini dükkân sahibinin gözlerine dikip, “Hayır! O da diğerleri gibi
para karşılığında alınmayı hak ediyor. Şimdi size 3 lira 65 kuruşumu vereceğim
ve borcum tamamlanana kadar her hafta 1 lira getireceğim!”demiş.
Dükkân sahibi ısrar etmeye devam etmiş:
“Bak oğlum, o senin istediğin gibi koşup zıplayabilecek, oynayabilecek bir
köpek yavrusu değil.”
Küçük çocuk o anda pantolonunun paçasını
yukarı çekip bacağını destekleyen demir çubuğu göstermiş. Sonra da gözlerini
tekrar yukarıya çevirip, “Ben de koşamıyorum işte. Bu yavru köpekçiğin onu
anlayacak birine ihtiyacı var!”
Seni senden iyi yahut en az sen kadar
derinden hislerle anlayanlar az olur etrafında. Engelli bir köpek yavrusu bile
bir engelli çocuğun kalbinde büyür aynı sevgiyle ve aynı değeriyle. Engelleri
aşarsak kalkar ön yargılar ve engelsiz bakışlarla can olur gönül dünyamız.
Engel sizsiniz, engelli olup göremeyenler sizsiniz ve en büyük engel de vicdanınız
olsa gerek.
Parayla ölçülemez ya hani sevgi, ufacık bir
harçlık bile bereket bulur mini porselen kumbaralarda. Bir iken bin olur her
bir madenî para, nar bereketi çoğalır hayır yolunda. Nar tanesi gibi bereketin
timsalidir karşılıksız yapılan her bir iyilik. Bir aşure bereketi tat olur
dudaklarda, sevgi ev kuruverir damağımıza. Engelleri yok etmenin yoludur empati
yapmak da. Karşımızdakini kendi yerimize koyunca nasıl da ballanır şefkat
elleri ve derya olur huzur mevsimi.