Bir tarafta Mülteci kampı, diğer tarafta o kampta kalanların bağları, bahçeleri… Ağaçta meyve olmuş, asma da üzüm… Topla diyor sahibine, yoksa çürüyeceğim. Üç beş metre yüksekliğinde mülteci kampının duvarını aşıp, o bahçeye nasıl gelsin ki Filistinli! Yahudi polisten izin istese verir mi… Kendi malıdır, helaldir ama toplayıp da yiyemez, esirdir… Bağ, bahçe nereden bilsin ki… O sadece geçmişi hatırlar, yanından geçerken şükür dolu sözleri, sahibinin meyvesine yaptığı övgüleri, yedikçe aldığı lezzeti duymak ister… Toprağında çoluk çocuk koşuşurken tozduğunu hatırlar, toprağının üzerinde namaz kılarken, yayılan rahmet nurunun seyrini özler! Şimdi Filistinli de, bağı ve bahçesi de esaret altında. Oradan geçen Yahudi şükürsüzce meyvesini koparıyor, bir iki dişleyip fırlatıyor… Adeta parçalanmasını hazla seyrediyor! O meyveler parçalandıkça, onun tadını hatırlayan dudaklarda çatlıyor, güneşin altında, hem de ne hasretle! Verimli topraklar, kâfir çiğnesin diye yaratılmadı ki… Her yaratılanın şükrünü göstermesi ve yaratanını övmesiydi yaratılma gayesi. Artık o topraklarda her ne kadar rahmet akıyorsa da hala, çölden farkı yok… Kâfirin zorla taciz ettiği müslüman kadından çocuğunun olması gibi… O yine anne ama çocuğun babası bir kâfir işte… O çocuğunu nasıl sevsin, haydi sevse, onu Müslüman gibi yetiştirse, sonra da dese ki, senin baban bir kâfirdir! O çocuğun feryadına cehennem alevi bile dayanamaz ki…

 

Kudüs’ten El Halil’e giden yol üzerinde, bir kaza olmuş… Karı-koca Filistinli yaralanmış, etrafında kim varsa gelmek ve yardım etmek istiyorlar. Fakat çaresizler. Yahudi askerleri, yaşları yirmi civarı, onları kaza mahalline sokmuyorlar. Bir ambulans gelmiş, Yahudi hemşire, doktor ne olduğunu anlamaya çalışıyor. O namahrem eller, yaralanmış kadına dokunuyor, açılıyor teni, o askerler ilgiyle açılan tene bakıyorlar. Ötede Filistinliler kızgınlık içindeler, bir namus meselesi yapıyorlar belki de… Ama esaret altındalar, onlar Sütçü imamı tanımamışlar, Müslüman kızın peçesini açmaya çalışan Fransız’la nasıl savaşılır öğrenmemişler… O adam ve kadın ambulansla hastaneye mi veya nereye gittiler bilinmiyor. Gerçekten tedavi edilir mi, yoksa öldürüp organları alınır mı, gören duyan yok… Yahudi ne insaf ederse, merhamet ederse!

 

Filistinli devlet kurmuş, ne alt yapısı var, ne hastanesi, ne karnını doyuracak gelir kapısı, ne de silahı… Eline taş alsa, o silahı işte! O taşı atsa, üzerine bir cephane dolusu mermi yağıyor!  Haydi, Kudüs başkent oldu diyene, cevap versin de, nasıl? Her yerde Yahudi askeri kaynıyor, Mescid-i Aksa ’ya bile ibadet etmek öyle kolay değil… Mescidin kapısındaki askerin merhametine bağlı bu arzulanan...  Her şeyine karışılıyor, kontrol ediliyor. Düşünün yirmi birinci yüzyılda böylesi manzara… Bunlar değil miydi, Hitlerin zulmüne uğrayan, işkence gördüğünü iddia eden, onlardan şikâyet edip, Almanlardan savaş tazminatı alanlar…  Herhalde, düşündükleri “Bana böylesi işkence yapılamaz, yapılırsa tazminat talep ederiz. Ama benden başkasına ben her türlü zulmü yaparım, hem de istediğim gibi, benden başka herkesin yaşaması gerekmez ki…” Onlar bana benzer ama insan değildir, hizmet ederler bana yalnızca gibi ne kadar çarpık bir düşünce! Yahudiler, ellerinde ki dolar gücüyle, istediği rolü üstlenmiş dünyada! En asil millet bunlar sözüm ona… Hayber’den çıkarken, nasıl yenildikleri… İspanya’da işkence görülerken Osmanlıdan nasıl merhamet dilendiklerini, unutmuşlar. İsrail devleti kurulana kadar devletleri de olmamış. Gezmişler, vatan aramışlar durmadan, Rabbim lanetlemiş ya… Zorla işgal edip, zorla bir devlet kurdukları bu topraklarda Müslüman değerlerine yok etme gayreti içindeler.

 

Bu dava, yani Kudüs başkent olamaz meselesi, Filistin’in meselesi değil, Tüm Müslümanların meselesi… Artık kangren olmuş bu davaya, çözüm bulmak gerekiyor… Yoksa Mekke ve Medine’ye de el uzatacaklar küstahça. Osmanlının savaşmak yerine biat etme yoluyla toprağına dâhil edip koruduğu bu toprakları, artık Amerika’ya birader diyecek kadar şerefsiz kişiler yönetmeyi başladı. İslami değerleri ve toplum yapısını değiştirmeye çabalıyorlar! Bu manzaradan bakınca, hicaz bölgesinde sorunların alarmını verdiği açıkça görülüyor. Gelecekte yeni bir Kudüs meselesi hortlayabilir bu bölgede. Orada yapılan darbenin uzantılarını düşünmek korkutuyor beni.  Bölük pörçük, küçük kabileler şeklinde ki bu devletlere küfrün müdahalesi çok kolay oluyor.

 

Kısacası, Mesele Kudüs’ü de aşan bir mesele… Yeni bir Orta Doğu tesis edilmeye çalışılıyor. Üstelik bunu da Müslümanların gözlerine göstere göstere yapıyorlar. Bak kardeşim, birlik ve beraberlik zamanıdır gün. Allah için birleşme zamanıdır. Bırakın özel ve kirli hesaplarınızı, korkularınızı, mal biriktirme sevdanızı… Allah’a teslim olma zamanıdır gün. Ensar ve muhacir kardeşliğini bilme zamanıdır gün. Eğer bu işaretleri görmezden gelirsen; inandığın, elinde tespih çektiğinin, dua ettiğinin bir faydası yok.  Ruhsuz hiçbir şey bu dünyada yaşayamaz. Ruhun ölmüşse sen zaten Müslüman değilsin ve yaşamıyorsun! Allah bizi uyanışa, birlik ve beraberliği tesis etmeye muvaffak etsin inşallah… Artık dava, bir dua etme davası değil, artık dava ayağa kalkma ve kâfire kendini gösterme davasıdır.

 

Bu kimi coğrafyalarda ki Müslümanca yaşanılan, Müslümana yaşatılan bir nevi Lale Devridir. Amerika’nın, Kudüs İsrail’in başkentidir açıklaması Lale Devrinin sonudur dünyada… Eğer bu son olmazsa da gerçek bir kıyametin kopmasına, Allah korusun, şahit olacağız. Kur’anda Müşrikler, zamanlarını kıyameti yalanlayıp günah işleyerek Allah'a isyan ile geçirip, "Ne zamanmış bu kıyamet.? Hadi gelsin de görelim" Kıyame, 6, diye alay ederek kendilerine yazık ediyorlar. Bu alay konusu yaklaşıma Allah cevap verirse, dönüşü olmayan o kıyamet kopacaktır da... Rabbim sabırla ve merhametiyle bize düşen görevi yapmamızı bekliyor. Haydi hep birlikte "Ya Bismillah!" diyelim… Bu zulme artık dur diyelim!


Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah!

 

Saffet Kuramaz

( Lale Devri başlıklı yazı safdeha tarafından 12.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.