.../

Celal, klasik bir toplum modeli insandır. Artık çevremize pek göremediğimiz, dürüst, samimi, ağız laf yapan, çok okuyan birisidir. Bağlama çalar, Cem yapar, isterse bir dağ başın gider ızgara yapıp rakı içer, elinde oltasını alır balık tutar, apartmanının önünde yahut saksısında domates yetiştirir, kömürlüğünde güvercin besler… Yalan asla söylemez, kimseden çekinmeden tüm içtenliğiyle konuşur da! 
 
Azıcık başı sıkışsa, gider bankaya kredi çeker, kısa sürede olsa o parayla keyif yapar. Fakirliğinde bahseder, zengin ve rahat yaşama özenir. Zengin akrabalarının, dayalı döşeli evlerinde bedava yaz tatili yapar. Spor merakı sarar, her gün on km koşusu yapar. Televizyondan maç izleme alışkanlığı yoktur, futbolda oynamaz. Anlayacağınız istediği gibi yaşar.
 

 
-Yine mi piyango alıyorsun
 
-Evet
 
-Çıkmadığı halde neden almakta ısrar ediyorsun ki…
 
-Ya çıkarsa!
 
-Ya çıkarda, Allah korusun, hayatını yıkarsa!
 
-Çıksın da o zaman düşünürüm. O kadar parayı harca harca bitmez ki… Hem bana ne zarar verecek ki? Aklı başında biriyim sonuçta… Gereği neyse yaparım, merak etme!
 

 
-Sayısal Loto mu aldın yoksa?
 
-He ya! Bu hafta ikramiye çok yüksek, çıksın da şu sefil hayatımdan kurtulayım!
 
-Yapma ya… Haydan gelen huya gider demiş atalarımız
 
- Ne demişlerde demişler de, bana göre yalan demişler… O veciz söylendiği zaman piyango mu, Sayısal Loto mu varmış, söylesene!
 
-Başka türlüsü varmış, sonuçta aynı kapıya çıkmaz mı?
 
-Sen beni dert etme, çıksın da, sana da biraz veririm.
 
-Aman ha, sakın… İstemem!
 

 
-Bankadan kredi mi aldın yoksa yine?
 
-He ya! Oğlan dershaneye gidecek, elde avuçta para yok işte… Dileneyim mi ondan bundan, söylesene… Kim verir  bana bu borcu ki?
 
 
 
-Elbette dilenme ama sen fakirsin sana zekât düşer, zekât almayı kabul et en azından.
 
-Olur mu ya, ben zekat alacak bir adam mıyım,  dilenmek gibi geliyor bana! Hem ihtiyacı olanda çok, onlara versinler…
 
-Faizle yahut krediyle para alıp günaha gireceğine, zekât gibi helal yolu denesen!
 
-Olmaz… Ben ne zekât ne de sadakayı asla almayı kabul etmem.
 

 
-Zengin olsam hayatım garanti olurdu ya!
 
-Sen zengin değil misin?
 
-Nasıl yani?
 
-Elin, ayağın kopsa, Allah korusun, aynı el, ayağı almak istesen ve sonuçta dünyanın parasını vereceğim desen, aynı ayağı veya kolu alabilir misin?
 
-Elbette hayır
 
-Demek ki o kol ve ayak varsa ve sağlamsa sen dünyanın en zengin insanısın!
 
-He ya! O yönden bakarsan haklısın… Ama böyle her şeyi olan zenginler var, sağlıklı da. Aynı zamanda zengin de. Lüks araba, rezidans evler, yatlar, istediğini alıyor, yemediğini atıyor...
 
-Sor bakalım sende olmayan bir şey var mı onlarda
 
-Ne gibi?
 
-Örneğin sağlıklı iki çocuğun var, maşallah. Onlar da sen ne dersen yapıyorlar, seni asla üzmüyorlar. Hayırlı evlatlar…
 
-Doğru
 
-Peki, o zengin dediğin adamın çocuğu hayırsız olabilir, kazandığı malı çar çur edebilir, esrar içebilir, yanlış yollarda olabilir. Her an tetikte, acaba kötü bir haber mi alacağım diyebilir!
 
-Haklısın!
 
-Bak sende olan onda yokmuş… Üstelik çocuk sahibi olmak o doktordan bu doktora gidip ne paralar harcayanlar var. Çocuğum olsun da fakir yaşayayım diyecekler de adeta!
 
-Gerçekten de, çok doğru.
 
-Sevgili Celal, Allah herkese fıtratına ve kaldırabileceği yüke göre dert veriyor ve sınıyor. Eğer kıyas tek başına fakir-zengin kıyası olsa ki, bu başka haksızlık olurdu, oysa bir kişinin yaşadığı bütün artı ve eksilerini terazinin bir kefesine koysan, zengininkini de başka kefeye koysan, kefeler aynı seviyede ve eşit olacaktır.  Bu nedenle sende olmayana göre kıyas yapmak doğru olmaz!
 
-Diyecek lafım kalmadı ama ben yine de zengin olmak istiyorum.
 
-Aklını başına al ve bu isteklerden vazgeç olur mu? Hayır dediğinde şer, şer dediğinde hayır olabilir, sen bilemezsin... Gel ısrar etme!
 
-Asla!
 
…/
 
Sigara, içki, faiz, piyango, her çeşit loto…  Onlara parasını, verdikçe verdi Celal.  Asla da vazgeçmedi ve zengin de olamadı. Şimdi de başka bir yol bulmuş. Siyasetin içinde arıyor geleceğini. Siyaset üzerinden kazanacağı bir gelecek hayali kuruyor!
 
Hayatını hiç bir zaman Kur’an ve sünnet çizgisinde kurgulamadı. Oğlu üniversite mezunu oldu, askerliğini de bitirdi. Soruyorum “Oğlun, ne yapıyor?” diye, diyor ki, “İyi bir iş bulana kadar evde oturmasını istiyorum.” Ben diyorum ki, “Cüzi miktarda maaşı bile olsa para kazanacağı bir işe girsin, hayatı öğrensin. Orada çalışırken çevresinde ki fırsatları kovalasın. Böyle yaparsa ne kaybeder ki…” konuşturmuyor bile, “Yok!” diyor, “Benim partim iktidar da değil ki, oğlumu işe koyacak torpilim olsun!” diyor. “Ancak torpille işe girer!” Diye ekliyor. Bir başka cepheden söylediklerini değerlendiğimde, toplumda herkesin bu yolu aradığını görüyorum. Bu gözlemine hak veriyorum. Sonra da, siyasete de bu yüzden girmiş diye düşünüyorum.
 
Onu ikna etmem mümkün değil. Hani insan yedisinde ne ise yetmişimde de odur derler ya, ön yargılı ve olumsuz hayata! Hep kısa yoldan köşeyi dönmek, torpille işini devam ettirmek, arkasında bir dayı aramakla yaşamını kurgulamış. Oysa rızkı veren Allah, biz sabır edip, çalışıp, açılmayan kapıları zorlayarak, gerekirse çaresiz kaldığımızda içten bir yakarışla ağlayarak Rabbimize dua ve niyaz ile bir çıkış yolu bulabiliriz.  İslam, “Hareket ve çaba!” üzerine bir hayat demektir. İslam yaşlansak bile başkasına muhtaç olmayana kadar çalışmaktır. Çalışırsak heyecan duyarız, işe yaradığımızı hissederiz, hayattan asla kopmayız. İslam’ı kabul eden bir kimse, asla tembel olamaz. Asla rızkını oturduğu yerden bekleyerek aramaz!
 
Aslında, rızkını yanlış yollardan arasa da, hareketi seven bir insan, Celal de. Yalnızca metotları ve tuttuğu yol yanlış, bu yüzden hep yerinde saymaya devam ediyor. Kıyası insanlar olduğu için, insanlardan, maddeden, yalan dünyadan medet umuyor. Kimden medet umarsak Rabbimiz de odur şüphesiz! Gizli şirk dedikleri bu olsa gerek… Allah ona mesaj veriyor, aklını başına al, ısrar etme diye ama bunu göremiyor, hidayeti Allah veriyor. Belki bir gün Rabbimi tanıdığında ona doğru yolu gösterecek. Umarım iş işten geçmez o zaman! Hiç birini ölüm anına bırakmaz inşallah, Âmin…
 
Celal aynı yaşantısını yaşamaya devam ediyor. Onu bankalar, kumarbazlar, kötü insanlar… Her çeşidi sömürüyor. Allah akıl vermiş değil mi, uyan bu faydasız derin uykulardan Celal, uyan!
 
 
 
Saffet KURAMAZ  

( Celal'in Çıkmazları başlıklı yazı safdeha tarafından 16.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.