Heybetli soluşlarımı diriltebilirim ansızın,

Gök gözlerini şiir yürekli adamın soldurabilirim de

Önce kısık sesinde evrenin,

Ahkâm kesen siluetlerinde kimsesizliğin

Bir de racon kesen ilhamın pervasızlığında

Aniden gidebilirim.

 

Kıyılarında hüznün açan sarmaşık misali

Sarılırım bentlerine şiirin.

Silik tonlarında mavinin

Umut olabilirim.

Kırmızı öfkemi söndürüp,

Yeşil mizacını gözlerimin değiştirip

Issızlığımı yâd ederim gece gece,

Yürek yürek atan mevsimi,

Sağanakta ıslanan düşlerimi

Sığdırabilirim gök kubbeye.

 

 

 

Kundaklayabilirim hayatı yorgun ellerinde şiirin, küçük bir kız çocuğun saçlarından çaldığım tokayı da sahiplenebilirim.

 

Biteviye hüzün pompalayan bir kaynak belki sicili yitik bir günce aslında kimsesizliğin gazabına uğramış sefil bir tortu, yine dibe çöreklenmekle kalmayıp yarınlara bile bulaşmayı şerh düşmüş koyu gece hem de karaltılardan aydınlığa ulaşan isyanın da öncüsü.

 

Garipsendiğime delalet belki de tüm yazdıklarım ve anlamaz gözlerle şalteri atmış beynimin tepesine çıkan kandan bile kırmızı, öfkesi şeytanın.

 

Gözlerin irileştiği, leşe üşüşen lanetin bile irkildiği bir yalnızlık.

 

Kabzasından tuttukça, köreldikçe hece hece aslında çoğaldığıma inanıp azımsanan varlığımla nasıl bir hilkat garibesi ise içimin ıssızlığı.

 

Naaşın öncesinden hayatın dört duvar çeperi gibi.

 

Üreyen yüreğin türetildiğine dair her çalıntı selam.

 

Alımlı düşlerimi baş göz etmekse…

 

Yol yordam bilmeden kavuşmaksa yarınlara…

 

Sözcüklere gebe kalıp hüzün salgılamaksa.

 

Aklımın misafirhanesinde konaklayan serçelerden derlediğim hüzün koromla payidarım aslında inkâr etmektense iddia ettiğime dair de hiçbir sunuma sahip değilim.

 

İçimin öfkesini yitireli çok oldu.

 

Ruhumun dinginliğine ise hayli vakit var.

 

Israrcı şarkılardan damlayan nakaratlar eşlik ederken naif bir gölgeyi ağırlamakla iştigalim.

 

Muhabbet tellağı şiirlerden olamam.

 

Efkârlı hikâyelerden derlediğim ömürlerin nabzını tutmak varsın ifrata kaçsın sonra da dolduruşuna geldiğim nifaklarla daha bir delleniyorum sözüm ona sükûnetin işgaline uğramıştım bilmem kaç saat evvel.

 

Aryalardan üreyen o coşku adeta içsel yolculuğun soluk teninde saklı bir bronzluk.

 

Göklerin müridi kuşlardan yana dertliyim: ne geliyorlar ne de kanatlarını ödünç veriyorlar.

 

Kuşpalazı bir sevinç ısmarlamıştım oysa Tanrı’ya ve sözüm ona ikinci bir şans verecekti içimdeki çocuğa sonra da ölümüne sevdiklerime sonsuzluğu bahşedecekti.

 

Çetrefilli tüm nöbetlerim. Esrikli olsa da sadece benden bana uzanan ama aykırılığımla nöbetteyim ben ve her nöbetime bir kılıf geçiriyorum.

 

Evrenin en silik askeriyim ama aşkın da en deli ve coşkulu neferi.

 

Göklerin isyanından üreyen fırtınalar kadar efkârı bile mutlulukla eşleştiren; sevginin gücünden daha noksan bir seyirle ite kaka ilerlediğim şu şatafatlı yalnızlığım: bir nifak daha giriyor hayatla arama ve kaybolan istihdamını yüreğin konumluyorum bölüklerine.

 

 

( Göklerin Müridi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.