Temenniler… Falan oylamada yüksek alsak, falan karşılaşmayı kazansak, falan seçimin galibi biz olsak… Derken birde bakmışız ki, yaşlanmışız.  Geriye dönmüşüz, ne elde bir şey var, ne birileri nede onların sevgileri! Lider dediklerimiz, sporcu bildiklerimiz, köyümüz dahi değişmiştir. Bizde aynaya bakamaz hale gelmişiz, ayaklarda derman kalmamış, yüreğimizde ise hala temenniler devam etmektedir.

Suyu alan Üsküdar’ı geçmiş, yaşanan yaşanmış, sonuçlar temenni ettiğimiz gibi olmuş, olmamış… Sanki ömrümüz, yaşanıp da bir an önce bitmesi gereken an dilimi gibi, hoyratça harcanmış! Oysa her mevsim aynı, insanların yüzü değişse de niyetleri aynı, teknoloji gelişse de temenniler aynı, kısacası aynı olmayan bir şey yok… Yalnızca ölüm var aynı olmayan. Hiç hatırlanmayan, ölenleri gördükçe unutulan, hiç temenni edilmeyen!

Oysa her salisede ölüm var, ölebiliriz… Nedense durmadan temenni ederek, milyonlarca salise zamanımız varmış gibi, yaşayacakmışız gibi… İteleriz yaşanmadan zamanı!

Gözümüz dünyadan biraz daha fazlasını koparacağımız menfaatlerimizde ve yaşam kalitemizdedir. Ettiğimiz dualarda bile bu vardır. Hiç kimse, temenni ederken benim için hayırlısı olsun demez. Hep bana der! Sanki o temenni içindeki dilekleri başkasının istemeye hakkı yokmuş gibi... Sonuçta bir kişiye piyango çıkacaktır. O çıkarsa, yaşamım garanti olsun, vur patlasın çal oynasın, bir elim yağda bir elim balda… Ne güzel olurdu değil mi? Ancak bilinmez ki, her ele geçenin elde edilmesi karşılığında bedeli vardır. Onu ödemezsek bizim olmaz. Yani kimseni bir eli yağda bir eli balda olmaz, olamaz! Siz en iyisi piyango oynamayın, umutlarınızı ve temennilerinizi öldürmeyin.

Sanki nefesimiz garanti, sanki sağlımız garanti, sanki sevdiklerimiz garanti, sanki hedefe ulaşınca, başka hedef kalmayınca mutluluk garanti… Bu dünyada garanti de yok. Bu dünyanın verdikleriyle mutluluk da yok. Eline kazma küreği almış, boşu boşuna, olmayan defineyi arayan kişi gibi yaşar insan, defineyi de asla bulamaz. Oysa o kazma kürekle amelelik yapsa, elinde avucunda para olurdu, üstelik alın teriyle kazandığı içinde zevkle yerdi kazandığını da!   

Yarını hayal edebilirsiniz, yarına umutlarınızı taşıyabilirsiniz ama fazlasını değil. Eğer fazlasını talep ederseniz bu, kaybettikçe kazandığını alabilmek uğruna üstündeki elbisesini dahi kaybeden kumarbaza benzer… Yahut bataklığa düşüp de hareket ettikçe dibe çekilmek gibiye bir duruma benzer… İnsan bataklığa düştüğü anda, hareketsiz kalıp, beklemez, ne yapabileceğini asla düşünmez, çıkmalıdır oradan hemen, sabırsızdır da. Nasıl olur da böyle hata yapmıştır diye, egosu fırlar, sinirlenir ve her an dibe doğru çekilir. Hataya kendi düşmüştür ama birde çıkışı vardır, “Bu kader!” , “Sen ne yaptın felek!” “Ancak içerek bunu unutabilirim!“, “Uyuşturucu alırsam hem unuturum hem de zevk alırım yeniden!”

Uyandığında, oysa değişen bir şeyde olmaz! Her şey aynıdır…

Ne yaparsak şimdi ama en doğrusunu seçerek… Şu an mutlu olayım derken, biraz sonra bize acı verecek seçimleri de aklımızdan çıkararak!

Bu noktada yapmamız gereken en doğru tercih, din öğütleri olmalıdır. Allah ne emrettiyse yaşayarak, yaşama dediklerini reddederek. Elbette yaşantımızda acı yine olacaktır ama aniden bir acı gelse de kısa sürecektir, bu tercihte. Uyursak deliksizdir, mutluluk ebedidir, sunduğu aşkta… Temenni yerine ne dediyse yaşarız, sonuçlarına yapacağımız bir şey kalmazsa, tevekkül ederiz. Yaratana güveniriz.

Eğer yaratana güvenirsek, kim bizi güvensizlik bataklığında debelenip dururken görebilir ki? Eğer mutluluksa istediğiniz ve eğer ömrümüzü boşa yaşamak değilse hedefiniz, Allah’a güvenin, onun aşkını kabul edin ve Onun istediği gibi şu anı yaşayın… Özgürce! En azından deneyin, kazandığınızı göreceksiniz…

Saffet Kuramaz 

( Ne Çok Temenni Ederiz başlıklı yazı safdeha tarafından 22.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.