AFFET BİZİ FAHREDDİN PAŞAM (ÖMER
FAHREDDİN TÜRKKAN)
(Denir ya, “O müdafaa ki, hayali
cihana değer”…)
Birleşik Arap
Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed'in Fahreddin Paşa paylaşımı,
Türk İslam Aleminin yoğun tepkisine neden oldu. Densiz bakan şöyle diyordu: "1916
yılında Türk Fahri Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve
onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a
'Seferberlik' ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldığını biliyor
muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu".
Ard arda gelen
açıklamalar, Medine Müdafaası kahramanı olarak ünlenen Osmanlı Paşası Fahreddin
Türkkan'ın hayatını yeniden gündeme getirdi. Fahreddin Paşa, 400 sene boyunca Türklerin
olmuş Medine’nin, yine Türklerde kalması için canla başla çalışmış bir kahraman
olarak, adını tarihe yazdırdı. Ülkesini inatçı, inançlı ve cesur bir şekilde
savunması; onun "Medîne Müdâfii", "Türk Kaplanı", "Çöl
Kaplanı" ve "Medine Kahramanı” lakapları ile anılmasını sağladı.
Paşamız, 4 Şubat 1868’de Tuna Nehri kenarındaki küçücük bir kasaba olan
Rusçuk’ta, Fatma Adile Hanım ve Ömer Ağa’nın çocuğu olarak doğduğunda, ailesi
ona "Ömer Fahreddin Türkkan" adını verdi. Annesi, Mohaç kahramanı
Akıncı Beyi Bali Bey’in soyundan geliyordu. Babası da Nizam-ı Cedid Topçu başısı
idi.
Eğitimini tamamladıktan
sonra 1891’de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Osmanlı ordusuna katıldı. Başarılı bir
giriş yapmıştı; 1908’e kadar merkezi Erzincan’da bulunan 4. Kolordu’da
görevliydi. 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ilan edildikten sonra Yarbaylığa terfi
etti ve İstanbul Selimiye 1. Nizamiye Tümeni Kurmay Başkanlığı’na atandı.
I. Dünya Savaşı başladığında 4. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu
komutanı olarak Musul’da bulunuyordu. 1915 yılında 4. Ordu komutan vekilliğine
getirildi. Buradaki görevi bölgedeki
Ermeni isyanlarına karşı durmaktı. Ne kadar süreceğini kestiremedikleri bu
savaşın içinde var gücüyle çalışıyordu. Bu bölgede iken, hem tehcire tabi
tutulan Ermenilerin yerleştirilmesiyle uğraştı, hem de Urfa, Zeytun, Musadağı
ve Haçin’deki Ermeni isyanlarını bastırdı. 1916 yılında 4. Ordu komutanı Cemal
Paşa tarafından Medine’deki Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanlığına atandı.
İngilizlerin desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı, kısıtlı
imkanlara rağmen yaptığı Medine Müdafaası büyük takdir topladı.
Söz konusu çetin ve
başarılı savunma, Fahreddin Paşanın ışığını parlatacak, onu yıllar sonra bile
daha çok tanımamızı sağlayacaktı. İngilizler, Medine’yi ele geçirmek istiyordu.
Paşamız tüm imkânsızlıklara rağmen, bütün gücünü ortaya koyarak bu bölgeyi 2
yıl 7 ay boyunca inanılmaz kahramanlıklarla savundu.
Öyle ki, askerinin bile
gücüne güç katıyordu. Ne olursa olsun hep başını dik tuttu. Gün geldi askeriyle
birlikte çekirge kavurması yedi; gün geldi susuzluğa açtığı kuyulardan
çıkardığı suyla deva oldu, zemzem niyetine içti, askerine içirdi. Sadece bunlar
değil, açlık ve susuzluk da büyük
dertti. Ama Fahreddin Paşa’ya göre askerin maneviyatı da en az karnının tokluğu
kadar önemliydi. Bunun için de gazete çıkardı; vatan ve sancak üstüne şiir
yarışmaları düzenledi.
Savaş ortamı tüm
gerçekliğiyle devam ederken, Fahreddin Paşa şehrin yağmalanması ihtimaline
karşın 100 parçaya yakın kutsal emaneti 2000 askerin koruması altında
Medine’den İstanbul’a nakletti. O an önemi çok kavranamasa da, bu fikir,
aslında hem kutsal emanetleri British Museum’de sergilenmekten kurtaracak, hem
de İslam Tarihi Kültürü’ne yabana atılamayacak bir katkıda bulunacaktı.
Osmanlı Devleti 30 Ekim
1918’de Mondros Mütarekesini imzaladı ve savaştan çekildi. Anlaşma gereği
Medine'nin 48 saat içinde düşmana teslim edilmesi; 16.Maddeye göre de, Fahreddin
Paşa’nın da teslim olması gerekiyordu. Ama inadında ısrarcıydı Fahreddin Paşa;
mütarekeyi tebliği için gönderilen yüzbaşıyı dahi hapsettirmişti. Acı haber
çabuk yayılmış ve Paşamız beyninden vurulmuşa dönmüştü. Asla teslim olmadı ve
şehri savunmaya devam etti. Osmanlı Devleti’nin teslim oluşunun üzerine 72 gün
daha geçti; Fahreddin Paşa Medine’yi savunmaya devam etmekte kararlıydı. Askerin morali bozulur ama o yüreğinin sesine
kulak verir ve askerini Hz. Peygamber’in (sav) kabri önünde toplar. Onlara
seslenir. Fahrettin paşa son cümlesini gözyaşları içerisinde söyler. Birden
sanki gök gürler yer yerinden oynar. Askerin tekbir sesleriyle sallanır
Peygamberimizin kenti. Ne yazıktır ki, bu aşk ve şevkle ancak 72 gün daha
savunabilir asker Medine’yi...
Fahreddin Paşa, uzun
süre en ufacık bir sorunu dahi atlamadan ilgilenerek direndi. Ancak öyle bir an
geldi ki, devlet merkeziyle bağı koptu; iletişim kuramıyordu. Yiyecek ve ilaç
sıkıntısı had safhaya ulaşmıştı. Medine’nin etrafı da yavaş yavaş isyancıların
eline geçmeye başladı. Artık İstanbul’daki Hükümet, Medine’nin boşaltılmasını
istiyordu. Fahreddin Paşa, şehirden ayrılmayı kabul edemezdi. “Peygamberin
kabrinin bulunduğu Medine’deki Türk Bayrağını kendi elimle indiremem” diyordu.
Bir süre sonra
Medine’nin etrafı tamamen kuşatıldı. Türk orduları da kuzeye doğru geri
çekilmeye başlamıştı. Fahreddin Paşa ise pes etmek istemiyordu. Etrafındaki
Türk birlikleri ile irtibatı tamamen kesildiğinde bile Medine’yi savunuyordu.
Askeri elbisesini
çıkarıp kefenini giyen Fahrettin Paşa son kurşununa kadar Medine'yi savunmaya
karar verdi. Artık komutan asker ayrımı kalmamıştı; ümmet vardı. Fahrettin Paşa
geri çekilmeyeceğini İstanbul'a bildirdi ve yardım lazım dedi. Çok geçmeden o
yardım geldi. Bununla beraber surre alayı Ayrılık Çeşmesi'nde buluştu ve kutsal
topraklara gönderildi. Halk tarafından da maddi yardımlar toplanarak kutsal
topraklardaki halka dağıtıldı. Millet neyi var neyi yok, toplayıp trenlerle
Medine'ye yolladı.
Ancak İngiliz uşakları
Hicaz demir yoluna döşedikleri mayınları patlatarak trenlerin ulaşımını
engelledi. Yardımların ulaşmamasıyla cephanelikler boşaldı. Yemek sıkıntısı ve
hastalıklar başlamıştı. Yemek sıkıntısının ciddi seviyelere çıktığı günlerde
bir gün kılınan öğle namazında hava karardı ve bir çekirge fırtınası çıktı.
Buda bir protein demekti. Çekirge fırtınası durduktan sonra Fahreddin Paşa
kürsüye çıktı ve müjdeyi verdi. Çekirgenin serçeden farkı yoktur, helaldir,
temizdir yiyebilirsiniz, bu bir mucizedir diyerek güçlü kalmanın yollarını
vermişti. Tüm kuşatmalara rağmen Medine direniyordu. Medine'yi müdafaa eden
mücahitler düşmanla süngülerle çarpıştı ve binlerce asker şehit oldu.
İşin boyutu giderek
şekil değiştiriyordu. Ne yiyecek kalmıştı, ne ilaç, ne de cephanelik… Fahreddin
Paşa, sonunda kendi askerleri tarafından etkisiz hâle getirildi. Medine 13 ocak
1919’da ne yazık ki teslim olmuş oldu.
400 senedir süren
Medine üzerindeki Türk hakimiyeti sona ermişti. Medine kuşatmasından
sonra savaş esiri olarak önce 27 Ocak 1919 tarihinde Mısır'a daha sonra da 5
Ağustos 1919 tarihinde Malta'ya sürgün edildi. Sürgün sırasında, savaş
suçlularını yargılamak üzere İtilaf Devletleri tarafından İstanbul'da kurulan
Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi adı verilen mahkemece ölüme mahkûm
edildi.
Ancak Ankara
Hükümeti'nin gayretleriyle 8 Nisan 1921 tarihinde Malta'dan kurtulduktan sonra
Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Ankara'ya geldi.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney Cephesi'nde Fransız Ordusu'na
karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Fransızlarla
Ankara Antlaşması'nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince 9 Kasım 1921
tarihinde TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği'ne atandı. Türk-Afgan dostluğunun
gelişmesinde önemli rol oynadı.
1936 yılında Ferik
korgeneral rütbesi ile ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948 tarihinde bir tren
yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek 80 yaşında
vefat etti. Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığına defnedildi.
Malta’ya sürgün
edilmeseydi, İstiklal Harbimizde Başkomutan ATATÜRK, İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve
Kazım KARABEKİR Paşalarımızla birlikte anılmaya değer olacak Ömer Fahreddin
Paşamız; seni hakkıyla öğrenmekte çok geç kalmışız. Bizleri affeyle…
Seni rahmet, minnet,
saygı, sevgi ve hürmetle anıyorum. Mekanın Cennettir inşallah.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
22 Aralık 2017 Cuma.
Saat: 11.00. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı