Üşüyen bir kar tanesini sahiplenmek
kadar kısa hayat.
Hayta ömrün ilk şıkkı;
Nasıl ki evrende büyüyen o kılcal
tını
Yine şehrin ve şiirin damarlarında
süzülen
Hüzün misali,
Yeknesak ve vakur bir kımıltı
Yine şaibeli mısraların
Kanatlarının buz tuttuğu
Bir Aralık akşamı.
Nakşeden doya doya
Nispet yaparcasına sevmek
İnsanın doğasında saklı
Ne de olsa.
Aykırı bir gölge bellensem de zaman
zaman,
Beliren umudun ayak seslerinde
Tavan yapar hüzün ve hazan:
Tıpkı kışa dönük yüzümün,
Aşka dirayetli ölgün yüzünde
Kara uyanan bir sabahında,
İstanbul kadar sitemkâr bir şehrin
Külyutmaz sevdalarında
Takılı aklı ve ayağı
Şu sefil şairin.
Nüktedan bir nota belki de
Adına yalnızlık denen senfoni:
Kül rengi ömrün,
Bitap düşen ferinde
Nice yanılgı ve yenilgi yüklü
Döngünün en iri tebessümü saklı olsa
da
Vermediği bir selamın
Kim ise dostluktan almamışsa
nasibini,
Yine körebe umutlarında
Volta atan martı misali:
Bir şehri seyreden
Bir de şiir niyetinde
Demlendikçe kelimelerin
Muhbir sitemlerinde.
Kazan kaldırmak değilse de
Elle tutulur bir sevgiyi
Baş göz etmek
Yine yüreğinde şairin,
Elemden çıkıp da yola
Varamadığı ne çok yaka:
Kâh İstanbul’un metruk semtlerinde
Kâh şiirlerin, güftelerin
Kaçkın dizelerinde;
Bıçkın bir kelam adeta
Deli gibi emdiğim
Titrek sesinde kış gecelerinin
Duyulmaya özlem,
Sevgiyi kutsayan
Bir Tanrı mademki
Sahibi evrenin ve bizlerin.
Aşkın da bir yüzü kara
Vermeyen değil de
Umurunda olmayan kim ise
Saklı t/utkularını aklarken kendince
Hem de en pervasızından,
Gölgesinden bile korkan
Bunca isyanı görmezden gelip,
Bir kıtasında şiirin
Bir de iki yakası bir araya gelmek
bilmeyen
Gizemli İstanbul şehrinin
Dolambaçlı yollarında
Kuru sıkı bir tebessümü sahiplenip
Pay etmek yine
Sürdükçe sefasını
Kahırlı gecenin.
Yandan yana hangi sezgi?
Yoldan çıkan kim ki,
Gönül gözünden pervasızca medet
Uman?
Seslerin de sessizlikle tokuştuğu
İçilesi bir şerbet
İçinde yüzülesi ikilemin arka kapısı:
Ne minnet ne töhmet,
Varsa yoksa sevgiyi pay edip
Kendimce ektiğimi biçip
Edindiğim rahlede
İçin için biriken rahmeti
Serperken yüreğin çeperinde.
Buz tutsa da benlik
Hem de öyle böyle değil,
Garipsenen kıblesinde şairin
Bir gölgeymişçesine
Tuzağına düşmüşsen
Gıybet denen dil zinasında
Nedamet yüklü bunca imgeden alıp da
Nasibini
Usulca ölümü zikrettiğin
Şiir öncesi matemi
Boca edip yüzleştiğin.
Gerçeklerle yaranı ve yarını deştiğin
Yarım kalmış masallardan
Nasiplendiğin kadar da
Sevdalıysan hayallerin girizgâhına
Serildiğin boş bir küfe misali
İçine doldurmak adına tefekkürünü
Hayat denen sinenin.
Göz göze şehir ve şiir,
Söz söze hayat ve ölüm denen zehir
Nakşeden sihir ile boyadığına
bandığın
Elemi de kahrı da yok saydığın,
Kanayan cerahatli yaralarında
Tutsak kaldığın kendince
Ve yüklendiğini
Bir çırpıda yok saydığın…
Adımı da unuttum dünümü de madem,
Yarına varsam varmasam
Ne gam ne de zarar ziyanda kelam
Aslıma erdiğimi bildikten sonra
Erisem kar misali,
Güneşim hepten serili
Mevsimleri unuttuğum kadarım
Belki de kardığımı yok saydığım
Bir kar tanesi,
Elimde kalan son umudum.