Korunma güdüme sahip çıkıp aranıza
karışmamalıydım asla ya da korunmaya ihtiyaç duyduğumun bilincinde olsam da boş
vermemeliydim yüreğimin kapısını çalanlara. Asla aşk anlamında bir serzeniş
değil ben ısrarla yüreğimin kapısını vuranların kim olduğunu bilmezken belki de
cennetin arka bahçesine bırakıldığımı yeni yeni fark ederken.
Gönül gözümle görüyorum içini çoğu
insanın hatta görmediğim, tanımadığım bir yabancı bile alıyor nasibini ve
biliyorum ki; bir ruh bilimcinin gözünde çok da sağlıklı bir savunma mekanizması
sunmuyorum bu yüzden ben de asla ve asla itibar etmiyorum Freud ve yandaşlarına
her ne kadar bir zamanlar koca bir gayya kuyusunda hesabımı kesmeye niyetlenmiş
olsalar da.
Metazori cümleler değil kurduğum ve
asla da boş hayallerden nasiplenmiyorum sadece sağdıcım olan duygularımla büyük
bir aşk yaşıyorum ki aşka ihanet eden insanlardan da alıyorum öcümü üstelik
tanımadan benden nefret etmeyi beceren kendini bilmezlerle de asla işim olmaz
ki olmadı da bu güne değin gel gör ki; pek bir meraklılar bir sentez çıkarmaya
kurduğum cümle sanki çok da umurlarındaymışçasına ne de olsa hayli geniş bir
kitle nefret ve kinaye ile besleniyor neyse konuyu ben sana yönelteyim yine.
Ben-merkezcil olduğumu söyleyen o
aklı evvel hocamı minnetle anmıyorum bil ki zira ben bunu maksatlı bir tespit
bellemiş ve kendimi günlerce suçlamıştım şimdi de hüznüme sahip çıkıyorum da
suçlanıyorum ve zan altındayım hele ki aşk yok mu aşk?
Zanların zamlandığı bir ortamda ben
de var gücümle aşka sahip çıkıyorum ve dikkat edersen bir sahiplenme güdüm yok
ya da bir ek getirmedim ne de olsa aşk anonim bir duygu ve ben aşk ile yaşarken
birilerine âşık olma zorunluluğum da yok lakin aşk nasıl ki bir martaval ben de
aç gözlü bir sevgi arsızıyım: illa ki sevmeliyim ve illa ki sevilmeliyim yalnız
bir ayrıntı saklı burada: âşık olduğumla tarafınca sevildiğim kim ise aynı
kişi/ler olmak zorunda değil. Evet, inadına bir çoğul eki koydum ne de olsa
işim gücüm sevgiyle ve sevgiye haiz olanlarla.
Konudan yine saptım sanırım senin
yazdıklarını hızlıca tararken aklımdakinin izdüşümünü satırlara dökmek adına
deli gibi bir hızla yazıyorum ki çok da hızlı okurum. Bir kitabı baştan sona
okumak gibi bir lüksüm de yok üstelik son birkaç yıldır. Farklı çiçekleri
koklamalıyım ve hoş bir sunum olmalı gün içinde yüreğime saplanan ve benim
nokta atışı yaptığım cümle birikintileri.
Zaaflarını yavaş yavaş çözüyorum ki
senin de oldukça bonkör bir kalbin var/mış yoksa tezat bir sunum mu yüklendim
durduk yerde de seni çok duygusal belledim lakin mademki yazmaya gönül
vermişsin bu da gösterir ki… hayır, hayır, bir genelleme yapmayacağım zira
yüreği ile yazan insanlar illa ki dünyanın en romantik tanrı ve tanrıçaları
olacak, diye bir tabir getirmem kocaman bir yanlış aynı ölçüde insanların
meslekleri ile ilintili duygu ve düşünce bütünlüğüne sahip olmaları da; gerçi
sen defalarca sürülmüşsün okuduğun okullardan ama… ya da şahsımı düşündüm mü ki
aklı evvel bir bankacı müsveddesiyim ne de olsa bir ara gözümde nasıl da
büyütmüştüm bankacılıkta yapacağım kariyerimin son gününe kadar üstelik ve bu
yüzden bir ömür mantığımı ön planda tuttum ne de olsa sayısalcıydım ve sözel
yeteneğimi hep es geçtim ta ki… boş ver gitsin hem söz konusu olan ben değilim
işin ilginci konu sen de değilsin aslında konu saptaması yapmadım yine an
itibariyle sadece dolu şarjörümü boşaltmadan içimin kurumlarını temizlemeye
çalışıyorum yoksa içime atacağım kömürden zehirlenebilir tüm aile… hangi aile
mi? Hangi ben, diye sormak daha muteber bir seçim, dostum.
Göze aldığım ya da almadığım aslında
göz önünde bulundurmadan yaşadığımız gerçeği ile yola çıktık mı ama yola
çıkmadım ben bilakis yaza yaza yoldan çıktı duygularım: senin anlayacağın
zincirlerimden boşandım ve deli gibi duyumsuyorum ve duyguların dibine
vuruyorum bazen ve akla zarar hangi duyguysa baskın çıkan içime depoladığım,
ister istemez akıyor satırlara belki de işlediğim en büyük günah ve biliyorum
ki bir gün kalemimin çarmıhına gerileceğim kendini bilmez bir imge tarafınca.
Kuytularımda birikenleri öncelikle
serdim sonra da gönül tarhımda ne varsa ektim, biçtim defalarca ve inan dostum,
bu da yetmedi şimdi senin duygularını çalıyorum ama gel gör ki çok da ehemmiyet
vermiyorum düşüncelerine özellikle alıntı mahiyetinde yaptıklarına: bana daha
ziyade bir özenti gibi geliyor belki benim de seni afişe etmem çok etik değil
ya, cidden var olmamışsan? Ne de olsa her yazdığım gerçek olacak diye bir kaide
yok hele ki hayal dünyam sayesinde kendimi kurtarılmış ve seçilmiş bir varlık
olarak addediyorsam yoksa nasıl geçerdi koca ve sıkıcı bir ömür?
Yazarların ilahı olan kim ise
arayışındayım: ne sen ne de okuduğum bir diğeri pek de muteber gelmediniz bu
anlamda tarihe kendini gömenlerin de peşindeyim özellikle yaşamayı sıkıcı ve
gereksiz bulan cehennem bekçilerinin yardımcısı şu ölü yazarlar Kara Meleği
kendi elleriyle buyur eden…
Bir ölüm cazip geliyor bir de hayat…
ikisi de kardeş, ikisi de düşman aslında bir çıkmaz sokak. Ne zamanki hayata âşık
olsam ölümü düşünüyorum ve ne zamanki ölüm yakıcı gelse yaşama sevincim baskın
geliyor. Bunları sana neden anlatıyorum ki? Hele ki sen ölümü cinsellikle
kıyaslarken ne de olsa kabul görmeyen kitaplarından dolayı başına gelmeyen
kalmamış ama beni ilgilendiren tam olarak bu da değil üstelik hangi kitabınsa
yangına körükle gittiğin hiç mi hiç ilgi alanımda değil hele ki siyasete de
bulaşmadan yaşamayı pek bir severken. Netice itibariyle insan en iyiyi diliyor
ve işi de uzmanlarına bırakmalı bu yüzden seçip seçeceğim bir siyasi görüş beni
sadece sevdiğim insanlardan eder gerçi insanların odaklandıkları görüş de
anbean değişiyor bu anlamda ben duygularımla hasbıhal etmeyi seviyorum ve
sevmeyi de seviyorum madem yine seninle uzlaşamadığım bir nokta zira sevgi dolu
bir yürekle muhatap olduğuma kani değilim.
Yine de eklemeden duramayacağım bir
cümleni…
‘’Kalabalıklar kirletir insanı.
Arınmak için yalnızlığa ihtiyacımız var.’’(Alıntı)
Kurdeşen bir tanımlama ve ben
senelerce kurdeşen döken kalemimle uzlaşamadığımı asla iddia etmedim ama inkâr
ediyorum senin bu söylemeni zira yalnızlıkla arınmak çok da içli dışlı değil
dostum bilakis kalabalıklar arındırıyor insanı ve ben yalnızlığın tadını doya
doya çıkarmış olsam da şimdi kalabalıklarla avunuyorum ve seviyorum
kalabalıklarda örselenmeyi bu sayede kendimle uzlaşım belli bir noktaya vardı
gerçi daha törpülemem gereken çok şey var bu yüzden insanlara ihtiyacım var
hatta beni sevmeyenlere bile minnettarım bu sayede maneviyatımda erdiğim o rakımda
ben yüzüme çarpan poyrazla uyanmayı ve canımın yanmasını seviyorum.
Yeniden görüşeceğimiz güne kadar bol
bol yaz, dostum.