Toplumların huzur ve barış içinde
yaşamalarını sağlayan, sosyal yardımlaşma ve dayanışma açısından ilişkileri
düzenleyen, asırlar boyu kazanılmış en güzel değerlerden biri de Kul hakkıdır.
Tüm dinlerde ve öğretilerde olduğu gibi İslam dini de bu konuda çok hassas
olmuş, Tanrı kulları arasındaki ilişkilerde tarafsız kalmayı yeğlemiştir. Yani
affedici ve Rahman olan Tanrı, kulun kulda kalan hakkı için meseleyi kendi aranızda
halledin demek anlamında yol göstermiştir.
Dünya coğrafyasında yaşayan
farklı farklı Toplumlar, insanlar arasındaki ilişkileri düzenlerken kimi zaman
yapılan kanunlarla meseleyi ele almışlar, kimi zamanda asırlar boyu süregelen
geleneklerinden, törelerinden yaralanmışlardır. Yeni nesillerini eğitirken Kul
Hakkı denen kavramı Adalet olgusu içerisinde ele alarak, sevilen, sayılan, birbirine
karşı dürüst olan bireyler için genç beyinleri farklı metotlarla eğitmişlerdir.
İslam toplumlarında da durum
aynıdır. Ameli ibadetlerin dışında insanların arasında ki ilişkilerde önemli
bir yere sahip olan bu davranışa çok önem verilmesine rağmen, Müslüman topluluklar
zaman zaman Ameli ibadetleri yerine getirirken Kul Hakkı konusunu göz ardı
etmekten geri durmamışlardır.
Kul Hakkı denen davranış, üç
beş haneli bir mahallede yaşayanlar arasında belki çok fazla detaylı olmasa da,
günümüzün kalabalık toplum hayatında çok daha fazla öneme sahiptir. Çünkü hemen
her gün birlikte hareket ettiğimiz, beraber çalıştığımız, beraber yolculuk
yaptığımız insanlarla aramızda gözle görülemeyen bir hukuk oluşmuştur. Belki
farkında değiliz ama yolda yürürken bir insana çarpmamız, onu iteklememiz,
hatta yüzüne alaycı ifadelerle bakmamız bile Kul Hakkı diye ifade ettiğimiz
davranışın kapsamı içine girebilmektedir. Belki bize çok basit gelebilir ancak
rastgele yere atılan bir sigara izmariti bile başkalarının haklarına saygısızlıktır
ki, sonucunda Kul Hakkını ortaya çıkarır.
Ameli ibadetini yerine
getiren bir kişi Tanrısına minnet ve şükranlarını sunarken güzel insan olmanın
verdiği hazzı yaşar. Namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir, bu huzurla
işlerine devam eder. Bu İbadetlerden asıl amaç Tanrı’nın istediği kâmil insan
modeline varmaktır. Tanrı’nın ne bizim Orucumuza, ne de Namazımıza ihtiyacı
vardır. Mesele; Bu ibadetleri yaparken ‘’Tanrım, ben senin istediğin gibi güzel
insan olmaya gayret ediyor, her an seni anıyor ve kötü davranışlardan kaçıyorum’’
diyebilmeli ve vicdanında, aklında her daim güzel insan olma yolunda yürümekte
olduğunu kendi kendine telkin edebilmelidir. Ancak ibadetimi yaptım, borcumu
yerine getirdim bu bana yeter demekle Tanrı’nın istediği manada kâmil insan
mertebesine ulaşmak mümkün değildir. Kısaca, ameli ibadetlerini yaptım diyen
bir kişi Tanrı’nın istediği manada güzel insan olamamışsa ibadetlerin de bir
anlamı kalmamıştır.
Kalabalık toplum hayatımızda
Kul Hakkı, o kadar önemli bir yere sahiptir ki, toplumların huzur, barış ve
adaletli bir şekilde yönetilmelerinin, yaşamalarının temelini oluşturmaktadır. Toplumu
oluşturan halkın da kendi aralarında dostça, kardeşçe ve barış içinde yaşamalarının
temelinde bu kavram önemli bir yer tutmaktadır.
Pek çok isim adı altında
aşağıda sayacağım olumsuz davranışların sonucunda, Kul Hakkı karşımıza gerçek
manasında çıkmaktadır.
Alkol kullanma: şayet baba
veya anne çocuklarının rızkını içkiye harcıyorsa onların hakkında kalmıştır.
Kumar hakeza. Bir başkasının
veya geçindirmekte olduğu bireylerin haklarını kullanmış, onlara karşı
sorumluluğunu yerine getirmeyerek Haklarında kalmıştır.
Zina: Bir başkasıyla kurulan ilişkiler aile içinde
diğer bireyin Haklarını çalmaktır ki, bu durumda karşımıza Kul hakkı
çıkmaktadır.
Çöpünü rastgele atan,
Sokaklara tüküren,
Trafikte dengesiz ve
tedbirsiz araç kullanan,
Rüşvet almak veya vermek
çıkar sağlamak içindir ki, bu durum başkalarının hakkına gasptır, sonuçlarında
kul hakkı vardır.
Adam kayırma: Kendi yandaş
veya sevdiğini tercih etme, haksızca rekabetsiz işe alma vs. Başkalarının
hakkına gasptır.
Küfür etme, hakaret, dayak,
şiddet. Basit ama sonucunda kulun hakkına saldırmaktır.
Hasta kuyruğunda, ekmek
kuyruğunda banka kuyruğunda ve daha çok kuyrukta, bir tanıdık bularak ön sıralara
geçmek bile farkında olmadan başkalarının hakkında kaldığımızın bir
göstergesidir.
Suları kirletmek, sağlıksız
gıda üretmek, fahiş fiyatlarla mal satmak, kandırmak,
Hırsızlık, çalmak, yakmak,
zarar vermek gibi davranışlarda da Kul hakkı vardır.
Zorla evlendirmek, ırza
geçmek, cinsel istismar,
Dedi kodu yapmak, suizanda
bulunmak,
İnsanın, hayvanın canını
almak, işkence ve kötü muamelede bulunmak gibi davranışların temelinde Kul
Hakkı, Hayvan Hakkı vardır.
Toplumun ortak kullanma
alanları na, parklara, piknik yerlerine, spor sahalarına zarar verme,
Ormanları yakma, kesme, talan
etme , rant için imara açma kul hakkını doğurur.
Yüksek sesle müzik dinleme,
sokaklarda nara atma, gelişi güzel korna çalma, abart egzozla insanları
rahatsız etme gibi kul haklarının da bulunduğunu bilmeliyiz.
Son yıllarda yapılan en büyük
aldatmalardan birisi de Din üzerinden insanları aldatmak, dini kullanarak çıkar
sağlamak, affedilemeyecek kul Haklarını içerisinde barındırır.
Aklıma gelmeyen pek çok
hatalı davranışlar da, Toplum hayatında ve kalabalık içinde yaşayan bireyler
arasında Kul Hakkını ön plana çıkarmaktadır. O halde barış, huzur ve mutlu bir
şekilde yaşamak istiyorsak bu konuya ehemmiyet vermek zorundayız. Yeterince
eğitimini veremediğimiz güzel davranışların, henüz küçük yaşlarda bireylere
verilmesi, nesillerin gelecekte bir arada kardeşçe yaşamalarının temelini
oluşturacaktır.
Batı toplumları bu konuda
hayli mesafe almışlardır. Özellikle insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde
kimsenin kimseyi şu veya bu şekilde rahatsız etmemelerine dikkat etmişler ve bu
konuda hem eğitim vermiş hem de kanunlarını bu meyanda düzenlemişlerdir. Ki bu
nedenle Medeni toplum olarak adlandırılmaktadırlar. Batı toplumlarını oluşturan
Devletlerinin sömürge zihniyeti, Devletler arası ilşkileri ilgilendirmektedir. Bu
mesele insan ilişkileri açısından farklı bir konumda olduğu için, farklı bir
tartışma konusu olarak ele alınmalıdır.
Biz tolum olarak her daim
yukarılara bakmış, Ülke yöneten erklerin yanlışlarını, hatalarını eleştirmiş,
zaman içinde yapılan yolsuzluk, adam kayırma, rüşvet gibi çirkin davranışları
sıradan bir olay olarak görmeye başlamışızdır. Biz hep yukarılara bakarken,
aslında bozulma, yanlış davranışlar, hatalı ilişkiler, kaba kuvvet ve kadına
şiddet gibi kötü alışkanlıklar, kendi yaşantımızda bizleri de etkisi altına
almıştır. Demem o ki, toplumdaki bozulma ve yozlaşma tepeden tırnağa kadar
yayılmış, yaygınlaşmıştır. Ne bu toplumu bir arada tutan değerlere saygı,
sevgi, ne de İman düzeyinde Din’e kalbi bağlılık kalmamıştır. O halde,
başkalarını eleştirmeden önce kendi yaşantımızı her daim bir muhasebeye tabi
tutmamız gerekmektedir. Atalarımızın dediği gibi: ’’Kendine iğne, çuvaldızı
başkasına’’ sözünü hep ihmal etmişizdir.
Düşünelim şimdi: Yukarıda
sıraladığımız yanlış davranışlardan bir veya birkaçını hangimiz yapmadık?
Yapmadım diyebilen olacağını sanmıyorum. Büyük veya küçük hepimiz bir şekilde
Kul Hakkında kalmış durumdayız. Tanrı affetsin deme şansımız yok. Bu haklar ne
Namaza, ne Oruca ne de Hac ibadetine benzer. Kul Hakkı, Tanrı ile aramızda ki
bir mesele değildir. Bedeli yani karşılığı, kulların helallik almasıyla
giderilir ki, kim kimi bulup helallik alabilsin.
Saygılarımla
Mehmet Macit
15.01.2018
Dikili/İzmir