Garip bir dünyada yaşıyoruz. 
Bir yanda fakir, sefil, evsiz-barksız, açlıktan ölen yoksul insanlar; öte yanda aşırı kilolu, şişman, obez, çok yemekten ölen insanlar... Tabii bu görüntü sadece günümüze özgü değil; dün de böyleydi yani asırlardır böyle! 
Neden böyle? Dünyanın kaynakları mı kıt da bazı insanlar bundan yeterince faydalanamıyor? Ekonomistler insan ihtiyaçlarının yani gereksinimlerinin sınırsız, bunların karşılandığı kaynakların ise sınırlı olduğunu kabul ederler. Dünyadaki kaynakların sonsuz olmadığını biliyoruz ama asıl neden bu değil. Bölüşümdeki adaletsizlik giderilse, şimdilik dünyamızdaki bu kaynaklar, üzerinde yaşayan tüm insanlara bol bol yeter. 
Her insan gereksinimlerini karşılamak için uğraşır. Çünkü gereksinimlerin karşılanması insana haz verir, karşılanmaması ise acı ve hüzün... Bunlar karşılandıkça şiddetini kaybeder ve zamanla bir alışkanlığa dönüşürler. 
Gereksinimlerin bir kısmı tüm insanlarda aynı iken, bir kısmı kişiye, topluma ve zamana göre değişebilir. Örneğin bizim toplumumuzda bundan 40-50 sene önce orta gelirli bir aile için lüks olarak kabul edilen televizyon ya da telefon, bugün hemen her ailenin zorunlu ihtiyacı hâline gelmiştir. 
Bu konuda Maslow'un gereksinimleri nasıl kategorize ettiğine bakalım; 
1-Fizyolojik gereksinimler (nefes alma , beslenme, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım) 
2-Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) 
3-Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık) 
4-Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) 
5-Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü) 
Abraham Maslow, bu gereksinimleri bir piramit şeklinde düşünür. Piramidin altında biyolojik güdüler üst katında ise psikolojik güdüler yer alır. Maslow’a göre temeldeki bir güdünün gereksinmeleri karşılanmadan, birey üst düzeydeki güdülerden etkilenmez. Alt düzeydeki güdüler doyuma ulaşınca birey, üst düzeydeki güdülere hazır hale gelir. 
Bazı Psikologlara göre; üst düzeydeki bir güdüye gidebilmek için alt düzeydeki bütün güdülerin doyuma ulaşması gerekmiyor; bunların belirli bir derecede doyurulması kişiyi öbür düzeye getirebilir. Ayrıca bireylerden bireye düzeyler arasında farklılık olabilir; bazı kimseler için sosyal ilişkiler kurarak insanlarla yakınlaşma güdüsü, emniyet ve korunma düzeyinden daha önce gelebilir, fakat bir başkası için bu doğru olmayabilir. İnsanların ait oldukları toplum, içinde büyüdüğü aile ortamı ve kültürün değerleri, hangi düzeydeki güdülerin daha belirgin ve baskın bir rol oynayacağını saptar. Çünkü gereksinimlerin şiddeti kişilerin ekonomik durumuna, kültür düzeylerine, çevre faktörüne, alışanlıklarına ve zamana göre değişiklik göstermektedir. 

     ● 

Hikâye bu ya! 
Beş kişiye önlerine konulanlardan hangisine geresinimi varsa alması söylenmiş. Bunlardan biri, saygın bir insan olduğu için, seçme hakkının önce Bilge'ye verilmesini istemiş. Bilge, bu teklife şiddetle karşı çıkmış, herkes istediğini aldıktan sonra, en sona kalan neyse ona razı olduğunu söylemiş. 
İlk seçimi gönül yarası henüz tam geçmemiş bir genç yapmış ve “Aşk”ı almış, 
Sonra, çocuklarını evde aç bırakıp bir şeyler aramaya çıkan anne, “Yiyecek Torbası”nı almış, 
Daha sonra, anasız babasız büyümüş ve hep horlanmış bir genç kız “Sevgi”yi almış, 
Genç kızdan sonra, sağa sola olan borcundan dolayı sokağa bile çıkamayan bir baba “Para”yı almış, 
En sonunda, Bilge'ye kalan ise “Bilgi”ymiş. 
Bunun üzerine biri, bu işte bir haksızlık olduğunu, çünkü herkesin gerçekten gereksinimi olan şeyi aldığını ama Bilge'nin zaten onda var olan şeye razı olmak zorunda kaldığını söyleyerek paylaşmaya itiraz etmiş. Bunun üzerine Bilge: 
-”Paylaşımda herhangi bir adaletsizlk yok. Aksine adil oldu. Bana bilginin kalmasından memnunum. Çünkü insanın bilgisi arttıkça, ne kadar çok bilmediğinin bulunduğunu görür ve o nedenle de bilgiye daha fazla gereksinim duyar.” Demiş. 

     ● 
Diyojen, ihtiyaçlarını en aza indirerek yaşamayı amaçladığından; bir gün çeşme kenarında dinlenirken küçük bir çocuğun, avucu ile su içtiğini görür ve "Bu çocuk bana, bir şeye daha ihtiyacım olmadığını öğretti." deyip, su tasını çıkarıp kırar. 

Yazıyı birkaç sözle bitirelim: 
*Gereksinimlerini sıfırlayamazsın, belki sınırlandırabilirsin. 
*Gereksinimlerin artması özgürlüğün azalmasıdır. Gereksinimlerini en aza indirerek yaşamayı beceren kişi, en özgür insandır. 
*Dünyamızdan bir manzara: Zengin çöpe atıyor, yoksul çöpten topluyor; zenginin kasasına milyonlar giriyor, az kazandığını düşünüyor, yoksulun cebine birkaç lira girince şükrediyor; zengin villada yaşıyor ama geceleri uyku tutmuyor, yoksul barakada yaşıyor kafasını yastığa koyar koymaz uykuya dalıyor; zengin en son model arabasıyla dolaşıyor gene de yoruluyor, yoksul yürüyerek gidiyor yorulursa biraz dinleniyor sonra gene yoluna devam ediyor; zengin masasını çeşit çeşit yemekle dolduruyor yediklerinden tat alamıyor, yoksul bir tas çorbaya kuru ekmeği doğrayıp iştahla karnını doyuruyor. Bu manzara tabii ki sonsuza böyle kadar devam etmiyor ve bir gün tüm eşitsizlikler eşitleniyor. O nedenle zengin bugüne bakarak sevinmesin ve yoksul da üzülmesin. Çünkü toprağın altına her insan sadece birkaç metre bez götürebiliyor. Al sana eşitlik! 

                    ● ● ●
( Her Şeyin İhtiyaçtan Fazlası Yüktür, Derttir başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 21.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.