Ahmet AYAZ
Gaziantep Ekspres Gazetesi 24 Ocak 2018
…………………………………………………….
Sohbet yazımın başında Nevzen Tevfik kimdir dedim ama,
aslında Nevzen Tevfik kimdir sözü bana göre abestir. Çünkü Nevzen Tevfik ismini
tanımayan olmaz diye düşünüyorum. Hele bizim kuşaktan olupda, eli kalem tutan,
azıcık okuyan yazan kimselerin O’nu tanımaması mümkün değil. “Ben sana bok
demem, Boklar duyar ar eder. Bir
zerren düşse boka, Onu da munddar eder” Buna benzer nükteleri ile çok bilinen şairlerimizden dir. Neyse;
tanımayan var ise de, şimdi O muhteremi
beraber tanıyalım.
Nevzen Tevfik, 24 Mart 1879'da Bodrum'da doğdu.
Babasının görevleri bulunduğu Urla kasabasında amatör bir neyzenden nota ve
usul bilgileri öğrenerek başladığı ney çalışmalarını kendi kendine ilerletti.
İzmir İdadisi'ne girdiyse de bitirmeden ayrıldı. Bu arada gene kendi kendine
Farsça öğrendi. İzmir Mevlevihanesi'ne girdi. Daha sonra İstanbul'a yerleşerek
Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine devam etti. 1902'de Bektaşi tarikatından nasip
alarak Bektaşi dervişi oldu. Bir yandan da şiirle ilgileniyordu. Eşref'le ve
Mehmet Akif'le tanıştı ve şiir konusunda her ikisinden de etkilendi. 1908'den
sonra bir süre Mısır'da bulundu 1913'te İstanbul'a döndü.
Neyzen Tevfik genellikle toplum kurallarına uymadan yaşamını sürdürmüştür.
Sazını bir geçim kapısı haline geçirmemek için direnmiş, yalnızca içinden
geldiği zaman ney üflemiştir. Neyzenliğini geliştirmek kaygısı duymamış, sanat
değeri kalıcı bir müzikçi olmak için uğraşmamıştır. Neydeki başlıca ustalığı
sazı iyi üflemesiydi. Belirli müzik kurallarının dışına çıkar, ama hep duyarak
çalar ve dinleyenleri etkilerdi. Kendi açıklamasına göre yüze yakın plak
doldurmuştur.
Neyzenliğinin yanı sıra adını yergi ve taşlamaları ile de duyurmuştur. Kimi
eleştirmenlere göre bu türün Nef'î ve
Eşref'ten sonra üçüncü önemli temsilcisi sayılır. Ününün yaygınlaşmasında halk
tarafından çok sevilmesinin de çok büyük payı vardır. Ancak oldukça eski bir dil kullanması nedeniyle güç
anlaşılan ve biçimsel açıdan yetersiz kalan bu şiirleri pek kalıcı olmamıştır.
Yergilerini genellikle siyasal ve dinsel baskıya, çıkarcılığa yöneltmiş,
toplumdaki tüm haksızlıkları çekinmeden dile getirmiştir. 28 Ocak 1953'de
İstanbul'da öldü. Şimdi aşağıya
bazı dörtlüklerinden alıyorum. Sizler ile paylaşmak üzere.
“Bî-namaz deyip beni
Hak'dan uzak gören, Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem. Sen sade beş vakitte
ararsın Allahını, Ben her zaman onunla emîn ol beraberim” . Bir başka rübaisi “Hicran
destanını kendinden oku, Mecnun'dan duyup da rivayet etme. Aşkın
Leyla'sını gördünse söyle. Söz temsili bulup hikayet etme. Yüz bin Leyla doğar
alemde her gün,” Nüktelerinden bir tane daha alayım. “Izdırabın sonu yok
sanma, bu alem de geçer, Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer, Devr-i şadi de geçer, gussa-i
matem de geçer, Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,” Demiş Nevzen
Tevfik.