Kolumdaki saate baktım tam 22.20’ yi gösteriyordu. Başımı kaldırdığımda basamaklardan birinin hızla bana doğru geldiğini gördüm, inanamadım. Bu o adamdı, eczacı. Hani benzinlikte ve törende karşılaştığımız. 

Hiç kimseye bakmadan, direkt benim yanıma geldi. Bu sefer koyu mavi takım elbise giymiş, içinde beyaz gömleği ve batik desenli lacivert kravatı vardı.

Başım hafifçe döndü, düşecek gibi oldum. 

Gülümseyerek önümde durdu, elimi avuçlarının içine aldı.

O anda ellerimdeki alevin hızla kalbime, oradan bütün vücuduma yayıldığını hissettim, dilim tutuldu sanki. 

Gözlerine baktım; deniz gibi masmaviydi. O denizde aniden fırtınaya yakalanmış bir gemi misali sendeledim ve düşmemek için diğer elimi de uzatıp ellerine tutundum.

Onun da en az benim kadar heyecanlı olduğunu fark ettim.

-Bir insan ancak bu kadar başarılı olabilir, en büyük hayranınız benim. Gerçekten harikalar yarattınız. Kutluyorum sizi.

Yalnızca teşekkür edebildim. Yavaşça ellerimi bırakırken, bu kez titremeye başladım, bir anda üşüdüğümü hissettim. Nefes almakta zorlanıyordum.

Yine gülümseyerek arkasını döndü ve koşar adımlarla merdivenlerden inerek salonun kapısına gitti.

Gözlerimi ayırmadan onu izliyordum. Kapıdan çıktığında, bir heykel gibi öylece kalakalmıştım.

Canan yanıma geldi.

-Bahar sen iyi misin arkadaşım?

Gözlerim hala kapıda, sorusuna soruyla cevap verdim.

-Kim bu adam?

( Kim Bu Adam başlıklı yazı S.Karagöz tarafından 24.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.