Herşeyin bir kaderi vardır.İnsanların olduğu gibi,kitapların,ağaçların,yaşadığımız şehrinde.Bu pazar geçmişe yolculuk ettim.İlk mahallemiz,ilk okulumuz,ve evimiz.
Zamanla yalnız mekanlar değil herşey değişiyor.Yollar,evler,çeşmeler,sokaklar.Köşe başlarına dikilen elektirik direkleri ve geceleri sarı lambalarla aydınlanan sokak ve caddeler değişiyor.O sarı lambaların ışıklarında yağan kara romantizm ekleyen bir temaşa yok artık.

Tarihi mekanlar olmasa gençlik hatıralarımızı bile bulamayacağız.Yaşlı bir çınar,kalenin duvarları tanıktır bu hatıralarımıza.Özenle saklar,ansızın gelir günümüze.Yıllar önce bahar aylarında şehrimize gelen göçmen kuşların en görkemlisi Leyleklerdi .Biz o zamanlarda "Hacı leylek derdik" bu konuklarımıza.Bazı yıllar erken gelirlerdi.Mart karı iri olurdu.Onlarla beraber üşürdük.Zaman geçti.İlk onlar etkilendi.Bir bahar dönmediler kalenin burçlarındaki yuvalarına.O Günden beri kalenin uç noktasında bu yuva zamana,rüzgara.fırtınaya karşı direnir.Çok insan bunun farkında bile değiller.Aslında koruma altına alınmalı.

Tarihi mekanlardan biri de Güllük camii.Hala ayakta kalmayı başaran Selçuku eseri.En güzel yeri Mihrabındaki sanat işçiliği.Bu tür Külliyelerde olması gereken hamam viran sadece taşları kalmış,restore edilmeyi bekliyor.Her caminin mutlaka birde çeşmesi olur.Çemenin suları akmıyor.Öğrencilik yıllarımda bu çeşmede su doldurmayı bekleyen kadınları hatırlıyorum.O zamanlar görkemliydi.Şimdi yalnız.Taşlarına numaralar vurulmuş restore edilmeyi bekliyor.Bu çeşme yine şanslı.Diğer çeşmeler yeni binalar arasında kaybolmuş hatıralar gibi
Cami yanında bir ev sanat eseri.Yonu taşından yapılmış.Penceresinde kalan bir çiçek saksısı ve kapısında duran büyük bir asma kilit.Şimdi restore ediliyor.
Şehir Erciyes eteklerinden aşağı doğru gelmiş.Çanak eklindeki ova zamanla bataklıktan kurtulunca şehir aşağı doğu inmiş.Şimdilerde bu eski evlerde terk edilmiş.kapısını küflü bir zaman örtmüş.Yoksulluk içinde yaşayan insanlar var.

Bir kadın ocakta ateş yakmış ısınıyordu.Mevsim kış.Bu ocaklarda eskiden domates kaynar,salça yapılırdı.
Kadından müsade ederse bir resim çekmek istiyoruz.Kadıncağız hemen anlatmaya başlıyor."Suriyeli olduğunu,yakınlarının vefat ettiğini anlatıyor.Bir mülteci dramı.Şehir kaybolurken sanki son konukları Suriyeliler olmuş.Birden Maya medeniyetinin yok oluşunu hatırlıyorum.Yoksa bu bizim şehir gibi mi kayboldu bu medeniyet.

Eski sokakların üstünde bir yaşlı adama rastlıyorum.Sekiz köşeli kasketinden tanıyorum.Ben kendimi tanıtınca heyecanlanıyor.Bana yeni bir şapka yap diyor.Yürümekte zorlandığını ölmezsem baharda gelirim diye vedalaşırken şehrin öteki yüzünü hatırlıyorum.

Hoşça kal benim yaşadığım şehir.
( Şehrin Öteki Yüzü başlıklı yazı M.Filizman tarafından 31.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.