Bir anadolu bireyi olarak şunu belirtmek isterim ki; yaşadığımız toprakların doğudan batıya,kuzeyden güneye hepsi güzel, hepsi yaşanası ve hepsi değerli. Bu değeri bilmeyenler olabilir, yadırgayanlar olabilir, taşıyamayanlar olabilir. Bu değere kast etmek isteyenler olabilir. Vatanımızı bölmek isteyen iç ve dış düşmanlar yüz yıllar içinde olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Bu durum olağandır. Olağan olmayan bizim bunları göremeyişimiz. Öyle ki, yediyüz yıla yakın yaşamış dünyanın en büyük imparatorluklarından birisi olan Osmanlı imparatorluğu desise ve hilelerle alttan oyula oyula bitirildi. Doymayanlar, bir avuç kalan Anadoluyu’da paylaşmış ve yaşamaya başlamışlardı. Hiç bir zaman esareti kabul etmeyen Türk milleti bu gidişe,Sakarya’da,Dumlupınar’da,Çanakkale’de v.s dur demiştir.

Şimdide bu günlerde vatanımıza kast etmek isteyen dış güdümlü ve patentli (ABD) terör örgütleriyle Suriye’de giriştiğimiz terör hareketi. Bu hareket; Türk milletin yeniden tüm dünyaya verdiği var oluş mücadelesi olup takdire şayandır.

Bundan yüzyıl öncesiydi. O dönem de yaşanan bu olayları öngörerek, vatanın gerçek koruyucusu olan Anadolu halkına önderlik eden ve sonrasında gençliğine seslenen M.Kemal’in bu bilinen ama bir türlü anlaşılmak istenmeyen hitabesinde dediği gibi; 

"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet’ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!" 


İfadeleri tek tek incelediğimizde anlamı derin, yapılması gerekenleri anlatılış şekliyle ezberimizde olan ama öteye geçemeyen bu çok önemli hitabet yazısını bu günlerde iyi anlamamız gerekir. Hayatımızın en önemli önceliği haline getirmeliyiz. Çünkü düşman uyumamaktadır.Silahlı, ekonomik, psikolojik, biyolojik, stratejik savaşların haricinde farklı savaşlar vermektedir düşman. Maalesef düşman günlük, aylık, yıllık değil; on yıllık, elli yıllık, yüz yıllık planlar yapmaktadır.

Bizler ise, kim kiminle, neredelerle uğraştırılıyoruz...En iyi reytingi alan diziyi ve dizilerde birbirini dizenleri seyretmekteyiz. Kadın erkek ilişkilerindeki yozluklara çanak tutmaktayız. Baba-oğul, amca-yeğen, yenge-kardeş demeden birbirini kazıklama,madik atma, tavlama işi güncelleşti artık.Türk aile yapısını bozanları ayakta alkışlar gibi emellerine bir adım daha yaklaşsınlar diye adeta iteklemekteyiz. Yıllar öncesinde bir ecnebi yazarın dediği gibi; "’Türklerde aile yapısını bozarsanız geriye pek tutunacak bir şeyler kalmaz ’ işte bunu başardılar. Televizyonlar dizi tarlasına döndü.Lakin, mayından daha tehlikeli...Ayrıca ekonomik farklılıkların ve ne idiğü belli olmayan ideolojik ve etnik, ayrık otu tohumlarının filizlendirildiği bir coğrafya haline geldik. Her gün bir sansasyonel olayla meşgul edilmekteyiz.Düşünme ve kendine gelme fırsatımız anlık dahi olsa verilmiyor.Perdelerin arkasını görmek gayreti yerine önümüze gelen ilk bizden ama bizim gibi düşünmeyenlere saldırıyoruz. Bunu planlayanlar göbeklerini kaşırken, biz birbirimizin cenazelerini kaldırıyoruz.

Konuyu fazla dağıtmadan şunu söylemek istiyorum. Savaşlar eskiden daha yiğitçeydi.Düşmalar daha bi yiğit düşmandı.Süngüler yüz yüzeydi. Silahlar önden atılırdı. Şimdilerde savaş değişti...Sizler biliyorsunuz ben biraz hatırlatayım dedim...

Selamlarımla 
Bu konuyla ilgili şiiri de paylaşmak isterim...buyrun;

Anadolu’da

Dağları dumanlı, yollar boranlı 
İşlere koşarlar, Anadolu da 
Gönüller imanlı, yüzler nuranlı 
Hu diye coşarlar, Anadolu’da 

Bir bilsen ovalar, nasıl yeşerir 
Ektiğin tohuma, bire bin verir 
Sıladan gurbete selam gönderir; 
Hasreti aşarlar, Anadolu’da 

Etrafını sarmış, mavi suları, 
Kısrağa vurulur, meşin yuları... 
Her seher vaktinde, o uykuları; 
Ezanla okşarlar, Anadolu’da 

Şen olur köyleri, güneş vurunca, 
Damları ağarır, akşam olunca 
Meydanlar sevgide öyle dolunca; 
Etrafa taşarlar, Anadolu’da 

Kimseler bölemez, halkın yapısın 
Fakire kapanmaz, evin kapısın 
Üstüne yapılmış, vatan tapusun 
Vermeden yaşarlar, Anadolu’da 

ARzeni söylerim, sözleri bir bir 
Bir çatı altında, getirdik tekbir 
Değerler hep aynı; Din bir, Allah bir 
Bayrağı taşırlar, Anadolu’da 
( Anadolu'da başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 31.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.