DİN
SAVAŞLARI
Din savaşları yapanlar hanif dinini
bilmeyen ve yaşamayanlardır. Dini yaşamayan Museviler ve Hristiyanlar
asırlardır Müslümanları düşman ilan etmiş ve savaşmaktadırlar.
Önce Tevrat’taki İslam’ı yaşamayan
Museviler, sonra İncil’deki İslam’ı yaşamayan Hz. İsa’nın ümmeti fırkalara
ayrılarak kendi aralarında savaşmışlar ve bir birbirlerini düşman görüp
boğazlamışlardır.
Daha da kötüsü Peygamber Efendimizden
ve Raşid halifelerden sonra yedi safha dört teslimi unutan Kur’an’ı terk eden
Muhammed. s.a.v. min ümmeti de fırkalara ayrılmış, her fırka karşısındakini
düşman olarak görerek asırlardır büyük bir husumet içinde birbirleri ile savaşmaktadırlar.
Şu an İslam âleminin içine düştüğü acziyet ve
Müslümanların birbirlerini düşman görüp boğazlamaları Kur’an’daki yedi safha
dört teslimi yaşamadıkları içindir.
Babamız Hz. İbrahim’in Hanif dinini
yaşamayan Museviler de, Hristiyanlar da ve Müslümanlar da Allah’ın dinini
değil, Kitaplarını bir kenara koymuş babalarının dinini yaşamaktadırlar.
3/ÂLİ
İMRÂN-67: Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen
muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). Hz.
İbrâhîm, yahudi veya nasrani olmadı. Fakat hanif (Allah'ın tek oluşuna, ölmeden
önce ruhun O'na ulaştırılmasının ve Allah'a teslim olmanın farz olduğuna
inanan), (Allah'a teslim olmuş) bir müslümandı. Ve o müşriklerden olmadı.
5/MÂİDE-104:
Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve iler resûlî kâlû hasbunâ mâ
vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ
yehtedûn(yehtedûne).
Ve
onlara: “Allah'ın indirdiğine (Kur'ân'a) ve Resûl'e (itaate) gelin.”
denildiğinde; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (dîn) bize yeter (kâfi)”
derler. Ya onların babaları (bu gerçeklere ait) bir şey bilmiyorlarsa ve
hidayete ermemişlerse de mi...?
Kutsal kitaplardaki İslam’ı
yaşamayanlar fırkalara ayrılan şirkte olanlardır. Kurtulanlar yedi safha dört
teslimi yaşayan fıkai naciyedir.
Kur’an’daki İslam’da yedi safha dört
teslimi yaşamayan ama kendilerine ehli sünnet diyenler hiç ehli sünnet olabilir
mi?
Eğer Kur’an’daki İslam yani yedi
safha 4 teslim yaşansa Müslümanlar fırkalara ayrılıp birbirleriyle savaşırlar
mı?
Allah herkesi Allah’ın ipine
sarılmaya davet ediyor. Allah bu şekilde kalplerin arasını birleştirip
kardeşler yapmaktadır.
3/ÂLİ
İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi
aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî
ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ,
kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). Ve
hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın
sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz.
Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti
ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan
kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz
hidayete erersiniz.
8/ENFÂL-63:
Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne
kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun). Ve onların
kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini
infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve
lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz'dir, Hakîm'dir.
Öyleyse ehli sünnet vel cemaat
olabilmek için hayatımızın Kur’an olması gerekmektedir.
Allah’a ulaşmayı dilemeyen ve yedi
safha dört teslimi yaşamayanlar tariki müstakim üzere ehli sünnet ve cemaat
olamadıkları gibi Allah’a göre Hanif dini yaşamayan, fırkalara ayrılmış şirkte
olanlardır.
30/RÛM-30:
Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse
aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne
ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif
fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır.
Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede
kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.
30/RÛM-31:
Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel
muşrikîn(muşrikîne). O'na
(Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun.
Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
30/RÛM-32:
Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim
ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve
grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Onlar istedikleri kadar biz
Müslümanız diyebilirler. Onlar kalplerine iman girmemiştir.
49/HUCURÂT-14:
Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil
îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum
şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû
olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin.
Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat
ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez.
Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.”
Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin iman
ettik demeleri kendilerini fayda vermeyecek ve onları kurtarmayacaktır.
32/SECDE-29: Kul yevmel fethi lâ
yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
De ki: "Fetih günü, kâfir
olanlara (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlere) îmânları bir fayda vermez ve onlara
süre verilmez."
Peygamber Efendimiz, “ bir zaman
gelecek sünnetimi ihya edecekler. Onların sevmeyenleri sevenlerinden çok
olacak.” Buyurmuşlardır.
Bu gün 72 fırkaya ayrılanlar 73.cü
fırka olanlara düşmandırlar.
Ama Kur’an’ın tamamını yaşayan
bizler hiç kimseye düşman değiliz. Hepsini hak ettikleri kadar severiz.
3/ÂLİ
İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil
kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul
enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis
sudûr(sudûri). İşte
siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve
siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca "biz îmân
ettik" dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak
uçlarını ısırdılar. De ki: "Öfkenizden ölün."Muhakkak ki Allah,
sinelerde olanı en iyi bilendir.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU