DİNİMİZDE
DİLENMEK YOKTUR.
Bir zat bir gün Peygamber Efendimize gelir
ve “ben dilenmek istiyorum der.” “Peygamber Efendimiz tamam ama dilendiğin
yiyeceği bir sene beklet öyle ye der. O kişi öyle yapar ve bir sene sonra
kurtlandığını ve yenecek durumda olmadığını görür.”
Allahütealâ ise Kur’an’ı Kerimde insanın
çalışmasını gerektiğini bildirmektedir.
53/NECM-39: Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ.
Ve insan için, çalışmasından başka bir şey yoktur.
Müslüman tembellik edemez. İslam dini
üretken ve her gün insanların gelişmesini gerektiren sosyal bir dindir. Paranın
biriktirilmemesini haram kılarak, yatırıma dönüştürülmesini ve böylece
insanların çalışabilecekleri yeni iş yerlerinin açılmasını emreder.
9/TEVBE-34: Yâ eyyuhellezîne âmenû inne kesîren minel ahbâri ver
ruhbâni le ye'kulûne emvâlen nâsi bil bâtıli ve yasuddûne an
sebîlillâh(sebîlillâhi), vellezîne yeknizûnez zehebe vel fıddate ve lâ yunfikûnehâ
fî sebîlillâhi fe beşşirhum bi azâbin elîm(elîmin).
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Muhakkak
ki; ahbarlardan (Yahudi âlimlerden) ve ruhbanlardan (rahiplerden) çoğu, mutlaka
insanların mallarını bâtılla (boş yere, haksız olarak) yerler ve Allah'ın
yolundan engellerler (mani olurlar). Ve altın ve gümüşü biriktiren ve onu Allah
yolunda infâk etmeyen kimseler; artık onlara elîm azabı haber ver.
9/TEVBE-35: Yevme yuhmâ aleyhâ fî nâri cehenneme fe tukvâ bihâ
cibâhuhum ve cunûbuhum ve zuhûruhum, hâzâ mâ keneztum li enfusikum fe zûkû mâ
kuntum teknizûn(teknizûne). Cehennem
ateşinde üzerlerinde (demir) kızdırıldığı gün, böylece onunla, onların
alınları, yanları, sırtları dağlanır. Bu, kendiniz (nefsiniz) için
biriktirdiğiniz şeylerdir. Böylece biriktirmiş olduğunuz şeyleri tadın!
Çalışan ve kazanan herkes Allah’ın farz
kıldığı zekât ve birr ayetine göre sonra zekât verecektir. Bir zaman sonra ise
ashabı kiram döneminde olduğu gibi zekât ve birr verecek Müslüman
kalmayacaktır.
2/BAKARA-43: Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear
râkiîn(râkiîne). Ve
namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin.
2/BAKARA-177: Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi
ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi
ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel
mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve
âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl
be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul
muttekûn(muttekûne). Yüzlerinizi
doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak
davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a
ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve
peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine)
yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış
yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi
ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah'a ve insanlara) ahd verdikleri
zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve
şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar
muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU