Anne!
Gülmeye hasret kalmışım.
Yalnızlığı sevmiyor olmama rağmen,
Yalnızlığı sevenlerden olmuşum.
Yufka gönlümün sevgi ve muhabbetini,
küstürmüşler
Beni bana muhacir etmişler.
İnsan görünümlü canavarlar, sağ
gösterip sol vurdular.
Zalimlik sanki moda olmuş.
Anne!
Alavere dalaverelerle ben gibi kemlik
bilmeyenleri mahirce kandırmışlar.
Gözümün içine baka baka, saf duygularımı
kemirmişler.
Kalmamış artık insanlara güven ve
itimadım.
Kimsenin yüzünü görmek istemiyorum
artık.
Hacısı da, hocası da, sağcısı da, solcusu da,
Beni kahpece arkamdan vurmuşlar.
Ama saflığımdan dolayı bilememişim.
Şimdi ne şaşırmış kalmışım.
Evimden dışarıya hiç mi hiç çıkmak
istemiyorum.
Küçük şeylerle mutlu olabiliyorken, Şimdi
mutluluğa hasret kalmışım.
Anne!
Karanlık çıkmazlardayım.
Gönül ışıklarımda sönmüş, çarnaçar
olmuşum.
Varlıklar içinde, en manidar yoklukları
yaşıyorum.
Soframdaki envaitürlü taamların tadı
tuzu yok.
Sevmeyi şiar edinen gönlümün, hararetleri dinmiyor.
Herkes yüzde dost kalp de düşman olmuş.
Dost kim, düşman kim tanıyamıyorum
artık,
Anne!
İnsanların birçoğu çok meşhur bir artist gibi,
Rolünü
fevkaladenin de fevkinde yapıyor.
İnsan sarrafı olduğumu sanıyordum ama
yanılmışım.
Keşke zalimlik bu kadar sinsice
olmasıydı.
İnsanları çok seviyor olmama rağmen,
Şimdi ne hikmetse,
İnsan denen mahlûkların çoğunu sevmiyor, sevemiyorum.
Zira sevme hevesimi kursağımda
bıraktılar her daim.
Kimi sevdiysem, kimi sevgi ve
muhabbetle bağrıma bastıysam,
Karşılığını zerre-i miskal kadar
görmedim .
Anne,
Bunları yaşadıkça, didelerimin yaşı,
Her
geçen gün biraz daha ziyadeleşiyor.
İnsanlar, rahmani değerlerini, çoktan
kaybetmişler.
Komşu komşuya selam vermez olmuş.
Gönül kapılarına paslı kilitler vurulmuş,
İnsanı,cennetlik eden hasletler, unutulmuş,
Vicdan ve merhamet, uçmuş gönül
kafesinden,
Yapay sevgi ve muhabbetler almış başını
gidiyor.
Yapmacık hareketler şahlanmış rahvan at
misali,
Menzil murat aldırmayan yollarda koşuyor.
Anne!
Ben bu ortamlara alışamadım ve alışmam da
mümkün değil!
Zira benim fıtratım alışmaz alışamaz bunlara!
Marazlı bir insan gibi, kaçmış, solmuş betim
benzim,
Ömür miadımın bir gün önce bitmesini
bekliyorum!
Ölümü arzulamanın günah olduğunu da biliyorum
Ama buna rağmen bazen arzulamak geliyor
içimden.
Anne!
Karınca kararınca, mutlu olabilmek için,
Karanlık çıkmaz sokaklardan çıkabilmek
için,
İnsanları tekrar eskisi gibi sevebilmek
için,
Neşe ve üzüntüleri paylaşabilmek için,
Kardeşçe bir araya gelip hasbihal
edebilmek için,
Ne yapabilirim? Ne yapmalıyım?
Anne!
Balların hası dökülen dillerinle, bir
şeyler söyle bana!
Görmüş geçirmişliğinle, yaşadıklarını
anlat!
Anlat ki, kıssadan hisseler çıkarayım
kendime!
Sayılı ömür miadım bitmeden,
Asil ve yufka gönlüme, daha fazla kin ve
husumet dolmadan,
Nefsin, şeytani heves ve arzularının yularını, boynuma takmadan,
Fikri güzel, gönlü güzellerin,
gönüllerini kırmadan,
Rahmani yolların, gönül köprülerini
yıkmadan,
Nasıl yaşarım? nasıl yaşayabilirim ?
Anne!
İsyan etmek bana yakışmaz!
Fakat bazen isyan
edesim geliyor!
Zira gücüm kuvvetim yerinde olmasına
rağmen,
Çabuk yoruluyorum anne.
Hatta öylesine kendimi yorgun
hissediyorum ki,
Kolum kanadım kırılmış gibi sanki.
Anne bilirsin, hayâsızca gülmelerim yoktur benim
Zira hayâsızca gülmeler, asil atalarımın
kemikleri sızlatır.
Keşke, eşrefi mahlûk olan insan, bu kadar
zalim,
Bu kadar gaddar, bu kadar vicdansız,
Ve bu kadar merhametsiz olmasaydı!
Bunları görmemezlikten gelemiyorum.
Anne!
Mutlu olmak için,
Vurdumduymaz, neme lazımcı olmak mı lazım?
Alta kalanın canı çıksın demek mi lazım?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın
demek mi lazım?
Üzümünü ye bağını sorma demek mi lazım?
Köprüden geçinceye dek ayıya dayı demek
mi lazım?
Yok anne yok ben asla böyle olamam!
Ben böyle bir insan olacaksam,
Ben yaşadıkça mutsuz olmaya razıyım
Bu konuda burada bitmiştir
Anne sen rahat uyu!…
14/Şubat/2018