Kaçkın mezar ölülerinin şerrine vakıf
evren:
Devrilen kadehlerin, kırık bibloların
ayak izine
Hem de ne için?
Üstü örtülü yalanların şeceresi kayıp
nasıl nasıl,
Aslı kayıp mizaçların,
Aşkın diğer yarısı kayıp
Minvalinde ölümün
Gök de yarık adeta:
İki dirhem bir çekirdek hezeyan,
Ölü hutbelerinde şehrin
Kinaye yüklü terane
Yine hicaz makamı aşkın
Meze olmuşken kiminin
Yüreğinin isine.
Kayıp, her şey kayıp:
Şehri istila eden gölgelerin
Vardığı noktayı
Çömez varlığı ile ihlal eden
masumiyet
Kadar olmasa da değerim,
Yankısı duyulmayan çığlıkların
Efkârı düşmeden üstüme
Yarımım üstelik yarında aradığımı
Dünde kaybettiğimi bile bile
An’ımı da çaldırdığıma vakıf
Eksik etekli bir faniyim.
Yüreğin demine talip oysa Tanrı
Bense ölümün zikrine âşık
Hidayet taşan hüznün dirayetine yenik
Kalburüstü bir imge olma tehdidi ile
Serildiğim şunca şiirin
Şeceresini tutmaktan yorgun,
Severken ölgün bir kuş nispetinde
Dirilen benliğim yine
Şiirin rahmine düşmeden
Sözüm ona esin perim
Ve kırık kanatlarında
Tebessüm yüklü bir çiçeğin nazarında
Dikenleri acıtan bir yalan olmaktansa
İçin için yanan bir hece mahiyetinde
Susmaya dünden razıyım ne de olsa.
Bir yanımda aymazlığın zincirine
müdahil,
Dirilmeyi dilediğim her ölü günü
Kayıplara salarken
Bir düş perisinden bozma
Şiir güncemde
Atıl bir yürek olsam bile
Neyime?
Şehrin telaffuz ettiği kayıp ahali,
Yürekte saklı çürük ve lanetli
gölgesi
Haznesinde ise derin bir çentik
Ölmeye dünden razı bir mevta:
Ha yaşam ha yalan;
Ha ölüm ha sefahat;
Ha aşk ha sefalet;
Ha hazan ha şunca yaram…
Demekten men ettiğimden beri kendimi
Kayıp bir şiiri daha ihlal ederken
Tekerleme babında esneyen
Şu yürekten kopan üç beş dize
Daha yazsam
Kimin lehine?