ALLAH NEREDEDİR?
Allah her yerdedir diyen Müslümanlar.
Allah her yerde demek Allah’a mekan isnat etmektir. Allah zamandan ve mekandan
münezzehtir. Neden ayetlere bakma zahmetinde bulunmuyorsunuz
Allah her yerde değildir. Allah 6 yevmde
6 alem yaratmış ve zatıyla yokluğa, arşın üzerine istiva etmiştir.
32/SECDE-4: Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî
sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve
lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde halk etti
(yarattı). Sonra arşa istiva etti (arşı sevva etti, dizayn etti, vechi arşta
karar kıldı). Sizin O'ndan başka dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Hâlâ tezekkür
etmez misiniz?
Allahütealâ'nın gökleri, yeri ve
ikisinin arasındakileri 6 günde halk etmesi, yaratması, sonra da arşa istiva
etmesi söz konusudur. Bu 6 gün Allah'a göre 6 gündür. Yani her yevm (gün)
binlerce yılı ifade eder. Bu bize göre süre yaratma süresidir. Allah’a göreyse
zamansız bir andır. Allah, arştadır, yokluktadır. İstiva etti, orada yerleşti,
orada karar kıldı mânâsında kullanılmaktadır. Diğer taraftan istiva etmek,
orasını sevva ettiğini, dizayn ettiğini de gösterir. Allah bizlerin en büyük
dostudur. Şefaat yetkisi ise sadece Allah'tadır. Şefaat etmesi için mürşidlere
yetki veren Allah'tır.
10/YÛNUS-3: İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî
sitteti eyyâmin summestevâ alel arşi yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ
min ba'di iznih(iznihî), zâlikumullâhu rabbukum fa'budûh(fa'budûhu), e fe lâ
tezekkerûn(tezekkerûne). Muhakkak ki sizin Rabbiniz
Allah, semaları ve yeryüzünü 6 günde yaratandır. Sonra arşa istiva etti. İşleri
düzenler ve O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. İşte
bu Allah, sizin Rabbinizdir. Artık O'na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
İnsanların Allah'a kul olmaları,
kulluk etmeleri Allahütealâ tarafından emredilmiştir. Allahütealâ
"kul" kelimesiyle, "ibadet eden" kelimesini, birbirinden
ayırmıştır. İkisi de aynı kökten gelmektedir. Abd; Allah'ın kulu, abid; Allah'a
ibadet eden demektir.
Allahütealâ bütün insanları,
Allah'a ibadet etsinler diye değil, Allah'a kul olsunlar diye yaratmıştır.
İbadet etmek, Allah'a kul olmanın sadece bir bölümüdür.
Kulluğun kuvveden fiile
çıkmadan evvelki safhası, Allah'a ulaşmayı dilemektir.
Allah'a ulaşmayı dilemek, Allah'a
kul olmanın başlangıcıdır.
Mürşide ulaşmak, kulluğun ikinci
safhasıdır.
Ruhu Allah'a ulaşmak, "evvab
kul" olmaktır.
Fizik vücudu Allah'a teslim
etmek, "muhsin kul" luktur.
Nefsi Allah'a teslim etmek, "muhlis
kul" olmaktır.
İrşada ulaşmak, "azîm
kul" olmaktır.
Hakka tukâtihi takvanın sahibi
olmak, "bihakkın kul" (Hakk'ul yakîn seviyesinde kul)
olmaktır.
Kulluk etmeyi sadece ibadete
bağlamak, yeterli bir ifade değildir. Allahütealâ, aslında abd kelimesini kul
olan, abid kelimesini ise "O'na kulluk eden" istikametinde
kullanmaktadır. Fakat Kur'an’ı Kerim mealcileri, Allahütealâ hangisini
kullanırsa kullansın, hep "Allah'a kulluk eden" diye
Türkçeleştirmişlerdir.
"Kul olmak", bir
kademe atlamasıdır, bir yükselmedir, bir yücelmedir. Sadece "ibadet
etmek", hiç kimseyi Allah'a ulaştıramaz. Allah'ın bizi yaratmaktan muradı,
Allah'a ulaşmayı diledikten sonraki ibadetlerle Allah'a kul olmak, yani ruhu,
vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmektir, O'na kul olmaktır. Bu da sadece
ibadetlere bağlı bir sonuç değildir.
57/HADÎD-4: Huvellezî halakas semâvâti vel ardafisitteti eyyâmin
summestevâ alel arş(arşi), a’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ
yenzilu mines semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu
bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Gökleri
ve yeri 6 günde yaratan O'dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve
ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz
nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi
görendir.
40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi
hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ
vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke
vekıhim azâbel cahîm(cahîmi). Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi
(devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve
âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi
rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde)
tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et
(günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”
Allah, her şeyi ilmiyle ve rahmetiyle
kaplamıştır. Bu sebeple bizleri de kapladığı için biz nerede isek O da
oradadır. Ruhların 7 gök katını aşmasını da elbette görür ve bilir.
Allah tüm yarattıklarını Zatı ile
değil, ilim ve rahmetiyle kapsadığı için bize şah damarımızdan yakındır. Çünkü ilim ve rahmeti atomlarımıza kadar bizi
kaplamıştır. Zatı ile değil.
50/KAF-16:
Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu
akrebu ileyhi min hablil verîdi.
Ve
andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini
biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.
Nefs afetlerle dolu olduğu için,
nefsi kullanan şeytan kişiye devamlı vesveseler verir. Allah rahmeti ve fazlı
ile her şeyi kapladığı için bizleri de kaplamıştır. Bu sebeple bize
şahdamarımızdan daha yakındır. Bu sebeple aklımızdan geçenleri de şeytanın
nefsimize ulaştırdığı vesveseleri de anında hem işitir hem bilir.
6/EN'ÂM-80: Ve hâccehu kavmuh(kavmuhu), kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve
kad hedân(hedâni), ve lâ ehâfu mâ tuşrıkûne bihî illâ en yeşâe rabbî
şey’â(şeyen), vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ
tetezekkerûn(tetezekkerûne). Ve
kavmi onunla tartıştı. “(Rabbim) beni hidayete erdirmişken, Allah hakkında
benimle tartışıyor musunuz? O'na ortak koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi
dilemesi hariç ben korkmam. Rabbim ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ tezekkür
etmez misiniz?” dedi.
Hz. İbrahim'in "Rabbim beni
hidayete erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz?" demesi
"Benim ruhum Allah'tayken, Allah'a hidayet olmuşken, hidayete ermek
konusunda, ruhun Allah'ın Zat'ına geri dönmesi konusunda benimle tartışıyor musunuz?"
anlamındadır. Ve Hz. İbrahim devam ediyor: "Ona şirk koşmanızdan ben hiç
korkmam ama Rabbim benim korkmamı dilerse, o zaman neyi dilerse hangi
istikamette dilerse ondan korkarım. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır."
65/TALÂK-12: Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve minel ardı
mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ
kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen). O
Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat
yerleri) yarattı. Allah'ın her şeye kaadir olduğunu ve Allah'ın her şeyi ilmen
(ilmi ile) ihata etmiş olduğunu (kuşattığını) bilmeniz için emir, onların
arasında (gökler ve yerler arasında) devamlı iner.
Allah yerleri de gökleri de 7 kat
olarak yaratmıştır. Allah her şeye kaadirdir. Allah her şeyi ilmen ihata
etmiştir, kuşatmıştır. Emir 7 kat göklerle, 7 kat yerler arasında kesintisiz
olarak iner. İnenler nötrinolardır ve devamlı dönerek elektronlara ulaşırlar.
Ve karşıt nötrinolar da karşıt elektronlara ulaşırlar ve onların kesintisiz
olarak dönüşünü sağlarlar.
16/NAHL-48: E ve lem yerev ilâ mâ halakallâhu min şey’in yetefeyyeu zilâluhu
anil yemîni veş şemâili succeden lillâhi ve hum dâhırûn(dâhırûne). Onlar,
Allah'ın yarattığı herşeyi (elektronları) görmediler mi? Onun gölgeleri (karşıt
elektronları), tâbî olarak (elektronlara), sağdan (sağ spinli) ve soldan (sol
spinli), Allah'a secde ederek dönerler.
Allah razı
olsun
Burhan AKSU