Zamanı deşmekse yaramı teyit ettiğim belki de tehir ettiğim bir mutluluktur az sonra öldürmekle itham ettiğim.

 

Sonlardan muzdarip olduğum belki de kifayetsizliğin zikrine vakıf fikrimle de ifşa ettiğim.

 

Kaynakçam sınırsız sanırım İlahi Gücün sunumunda nasiplendiğimden bile nemalandığım.

 

Ölü bir şair olmayı dilerdim en azından naz etmezdi kimse sevgiyi buyur ettiğim hayatımda bir şiir enkazına sahip olduğumun gerekçesini de sunmakta tereddüt ettiğim.

 

Az evvel yıkadım ellerimi ve imgeleri köpürttüm ve daha da sonra da lavabo tıkandı.

 

Ev halkı teyakkuzda demek ki az sonra patlayacak su borusunun habercisi bu itiş kakış.

 

Nöbetimi yeni devrettim sanırım bekçiler de teyakkuzda biz ölü şairler nazarında: yoksa onlar da ayakta uyuyan ölüler nazarında geçmişten mezarlarından kalkıp gelenler?

 

Gel-geç ömür mü yoksa şıpsevdi sevdalar mı tüketiliyor?

 

Neyin neyden ibaret olduğu değil de hep bir etki-tepki mekanizmasına rast geldiğimiz sonra da uzmanlar nutuk atıyor gün boyu ve dinliyoruz pür-dikkat lakin gözümüz saatte ki bitsin bu fetvalar biz gidip zehirleyelim bedenimizi alacağımız zararlı gıdalarla hem ne fark edecek ki beynimiz bir kez dış mihraklar tarafınca işgal edildikten sonra?

 

Annem sesleniyor arka odadan ve geçen gün aldığımız patates cipslerinden kalanını da kuşlara vermemi tembihliyor ve şimdi anlıyorum doğa nasıl katledildi bu da yetmezmiş gibi günbegün semiren serçelerin maruzatını dillendiriyor annem bilip bilmeden.

 

Zararlı dökümler belki okumayı reddettiğim günlük gazete ya da sanal dünya ile gerçek hayatı kıyaslayıp nerede huzur bulacağımın arayışında ve günün bitiminde yaptığım vicdan muhasebesi.

 

Herkes uykuda sadece Tanrı ve ben baş başa.

 

Ben ağlıyorum. O beklemede.

 

Ben haykırıyorum ama isyan etmeden ve dilimde yeniden ve yeniden tövbe.

 

O beklemede.

 

Gülmem gereken zamanda yapmam gerekeni neden ters zamanda uyguluyorum da uyumsuzluğumu bu kadar mı belli ediyorum, demek bir külfet sanırım.

 

Az evvel duyduğum gök gürültüsü.

 

Yandık zira çamaşırlar ıslanacak ve bana malum olan derin bir huzur. Demek ki sorularım yanıtsız kalmadı.

 

İyi de kızdıracak ne yaptım?

 

Rahmete teslim oluyorum elbette asılı çamaşırlar da.

 

Çok da umurumda zaten ev işlerinden ne anlarım ne haz ederim hatta annemin hastanede yattığı günleri düşünüyorum da adeta Gandi’ye dönmüştük ev halkı.

 

Yine susuyor evren.

 

Ben çok susadım sanırım içmem gereken bardak bardak dua var en azından susturmak adına içimin çağlayanını.

 

Rahmetin indinde kesif sessizlik.

 

Sinen benliğim.

 

Sızan gaz: sanırım ocağa koyduğum su taştı.

 

Demek ki bir haber gönderdi bana Yaratan acilen mutfağa gitmeli.

 

Ya, çamaşırlar?

 

Çok da umurumda. Şimdi ıslanmaya hiç niyetim yok.

 

Kapı çalınıyor ansızın ve açmıyorum ama biliyorum kapıyı kimin çaldığını.

 

Ya az evvel duyduklarım neydi?

 

Az kaldı çok az ben en iyisi gidip kuşyemi alayım şu tombik serçelere.

 

Bu arada, seni Tema’ya şikâyet edeceğim…

 

Tabii ki bunu asla anneme söylemiyorum ne de olsa âşık doğaya kadın en az benim hayata duyduğum aşkı abartıp herkesi hoyratça sevdiğim gibi.

 

Ve sabahın köründe, kapının önünde bir not buluyoruz:

 

‘’Kusura bakmayın, apartman kapısı açıktı ve gece boyu sizin kapının önündeki paspasta uyudum. Bir dahaki sefere bir tabak yemek de koyarsanız memnun olurum hani. İmza: Tanrı misafiri.’’

 

Yağmuru hep sevdim hele ki içimdeki rahmeti de coştururken.

 

‘’İyi de çamaşırlar ıslanmamış.’’

 

‘’Neden ıslansın ki?’’

 

‘’İyi de gece yağmur yağdı.’’

 

‘’Güldürme. Hava nasıl da açıktı. Görmedin mi yıldızları?’’

 

Çıkıp alışveriş yapmalıyım hem de acilen yoksa Tanrı’yı kızdırabilirim hem bir tabak da çorba koysam kapının önüne hiç fena olmaz ama herkes uyuduktan sonra…

 

Her ihtimale karşı çamaşırları da toplamalı hem ve elbette o kalan patates cipsi…

 

 

 

 

( İmza: Tanrı Misafiri başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.