Bir gün uyandım doğudaydı güneş,
Hiçbir farkı yoktu aynıydı sabah
Esen rüzgar,düşen çiy, içime işleyen soğuk

Aynı dedim ama farklıydı aynadaki ben
Kafamda kurtlar beynimi kemiren
Çoktan ölmüş gözlerim
Dışarıya doğru yalnız bir adım
Etraf kan, harabe etraf, her yer ölüm
Ölüme yalvartan zulüm
Önümde yükselen sıradağlar
Ellerinde balta bir bir düşüyor kafalar
Kaçmak imkansız neredeyse
Fareler kavalcı eşliğinde
Yetmiyor onlar, karşıda devler var
Devler ki başları gökte, omuz omuza, safları dar
Ellerinde tüylü kalemler, mürekkepten okları
Avlıyorlar başları ellerinde olanları
Vurulanların bilinçleri düşüyor ellerine
İsyanın, ihtilalin, kaosun, düzenin, sistemin şarkıları dillerinde
Farkındayım, ölü gözlerimden süzülen yaşların
Gördükçe kuruduğunu, bilince gebe başların
Bitsin diyorum bitsin, hakikatle yalanın arafı
Öyle bir çember ki sanki kurt sürüsü sarmış etrafı
Düşen yem, düşmeyen bir an sonrası
Çemberin durmayan siyanürlü yarası
Bir grup daha geliyor, devlerin bacakları arasından
Bunlar gösterişsiz, bunlar sanki daha insan
Kurtuluş erleri gibi, sanki arkalarında bir ışık var
İlk karşılaştıkları yaralılara koşuyorlar
Bir ümit kalbimde, filizleniyor diriliş şarkıları yeniden
Tükeniyor daha dilime düşmeden
Bunlar daha zehirli
Çemberin rahipleri
Kan içicileri
Durmadan devam ediyor bu katliam
Ne bir an duruyor, ne de yoruluyor bir an
İzliyorum, daha bir adım bile atamadan
Bakarken etrafıma henüz, mürekkepten bir ok beni vurmadan
Sonrası ise karanlık
Ya da alacakaranlık
Sadece ve sadece bir anlık

Gün doğuyor yine, yine güneş
Biliyorum aynı değil hiçbir şey
Kafamda azalmış kurtlar ya da kalmamış beynim
Yine baltalılar acımasızca ürperiyor tenim
Aşarken onları, bakıyorlar bana
Göz göze geldiklerim hep aşina
Vizyon suretleri, özgüvenciler, anı yaşacılar
Ve işte fikirsiz yığından türeme avcılar
Baltaları keskin değil, kitlesel
Ezilen üzerinden ezilenler duraksız sel
Ve yine oklar, başımın üstünden geçiyor
Devler usta nişancı, kaçmak zor
Görmek daha kolay belki bu sahteliğin dibi
Eski Yunan Tanrıları gibi
Sözleri, fikirleri sorgusuz kabul
Önce gerçeği kaybet, sonra yalanı bul
Oklar fikir güdümlü harfler zehirli
Kimler var bu devlerden peki
Kimler yok ki düzenin idam mangasında
-İzmlerin sadık bekçileri, isimleri çemberin tamgasında
Her vurdukları bilinçsiz halde dönmekte en başa
Başka sözler, fikirler şer, isyan kimin haddine haşa(!)
Vay haline ayağı basmayanın yere sağlam
Bunlardan kaçmak zor ama bu sefer tamam
Ve işte....
Bir ellerinde kutsal ilimleriyle
Diğer ellerinde rasyonalist kokulu buhurdanlıklar
Zikirlerinde "Ben bilirim" iddiası var
Yüzlerinde günah yok, çünkü yok yüzleri
Onları kabul etmeyen herkes geri (!) ya da ileri (!)
Sahte gülümsemeleri ile rahatlatan
İşte bunlar müptela yaratan
Kutlu (!) ocaklarına kabul ayini
Ve ardından çemberi koruma yemini
Baş edemediğini baş yapıyor bin bir başlı deve
Ve sonra gömüyorlar hakikati seve seve
Yakalanıyorum yine yeniden
Belki her gün olduğu gibi bilmeden

Ve sabah bu sefer seher yeli
Aldığım nefes ilk günkü gibi
Geçiyorum hepsini durmadan bu sefer
Görüyorum perdenin ardını yanıyor gözlerimde fer
Uçaklar, alçaktan bırakırken ümitsizliği üstüme
Bu sefer haykırıyorum geri dönmek yok diye
Çıkıyorum o ateşten çelik gibi
Daha güçlü daha sert daha diri
Ses bombaları patlıyor etrafımda bir bir
Kulağıma fısıldanan "sen de zalim ol bizi bitir"
Fark edemiyorum durduğum yer bataklık
Ve yine en başa dönmek kurtuluş yeni bir güne artık
Bitti derken bir el alıveriyor beni ele
Çekip atıveriyor dingin, sessiz, kimsesiz bir çöle
Çöl; rahatlatıyor beni
Çöl yeniden doğuşun zemini
Kalbime düşüyor bir ilham
İşte yoğrulacak ruhum, saf ve ham
Demek çöl Mecnun'u saklayan
Çöl hakikati kucaklayan 
Vahaları bilmek vahalara giden yollar
Sonra hepsinin gittiği tek bir yol var
Önce usul ulaşacaksa hedefe ok
Dönüp bakıyorum artık çember yok
Silindi hakikat sandığım o hayal
Tekrar düşmemek için ibret al
Çöl sabrın, ümidin, tevekkülün öğretmeni
Çöl tutkunun mezarı, acziyetin zirvesi
Yolun başı, kalbimin serinliği

Ey o çemberde mahsur kalan kardeşim
Hadi artık vakit olmadı mı tamam
Çıkalım hep birlikte bu çemberden
Ve arıtsın kalbi yaşlar dökülen ölü gözlerden....

Vesselam
Mehmet Şahan
( Çemberden Kurtuluş başlıklı yazı Şahan tarafından 4.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.