I

Gönlüne aşk cemresi düşerse eğer bir gün,

Başlar sevda çölünde müebbetlik sürgünün.

 

Bahar muştusu sanır, umutlanır coşarsın,

Serabı gerçek sanır, varmak için koşarsın.

 

Sabaha ermek bilmez, uzar da uzar gece,

Yar ismini virt eyler, anarsın hece hece.

 

Hasret denen ateşte demlenir acıların,

Göğsünün sol yanında depreşir sancıların.

 

Gördüğün düşlerini hayırlara yorarsın,

Gâh papatya gâh kahve fallarına sorarsın.

 

Boşluğa dalar gider gözlerin zaman zaman, 

Dumanlar arasında kaybolur sanki mekân.

 

Her nesnede mutlaka ondan bir iz bulursun,

Çaresizlik içinde, bakar mahzun olursun.

 

Sinende buruk ukde, boğazında hıçkırık,

Sinersin bir köşeye, kolun kanadın kırık.

 

Yalnızlıkla söyleşir, dünyaya darılırsın,

Sukut zindanlarında, duaya sarılırsın.

 

Bir kararda duramaz, halden hale dönersin,

Bazen parıldasan da, hemen sonra sönersin.

 

Gerçeklerden koparak hayallerle yaşarsın,

Kurduğun hayallere kendin bile şaşarsın.

 

Gazel yaprağı gibi dört yana savrulursun,

Yürekteki yangının narıyla kavrulursun.

 

İnsafsızca işlerken hayatın zalim çarkı,

Ne azatlık ve vuslat, yoktur artık bir farkı.

 

 II

Hava, su ve toprağa düşen cemre bahardır,

Ama aşkın cemresi, yürek yakan bir nardır.

 

Önce gözlere düşer, cemrenin kor ateşi,

Bad-ı Saba yeliyle, doğar sevda güneşi.

 

Uyanır gönül bağın, rengârenk çiçek açar,

Canlanan bakışların, etrafa neşe saçar.

 

Dünya bir başka güzel, her şey çok hoş görünür,

Onsuz geçen her anın sana çok boş görünür.

 

Yüreğin kıpır kıpır, tarifsiz duygu seli,

Gökkuşağı peşinde, koşturur deli deli.

 

Sonra aklına düşer, cemre olup cemali,

Çıkmak bilmez yâdından, sevdiğinin her hali.

 

Gündüz onu düşünür, gece onu görürsün,

İstersin ki bu düşler, sonsuza kadar sürsün.

 

Anlamazsın ilk başta, böyle bariz, belirgin,

Hangi sebeptendir ki, ona bu yoğun ilgin!

 

Bazen kendi kendine, sorarsın neden diye,

Her daim aklımdadır, her saat, her saniye.

 

Oysa üçüncü cemre, çoktan düşmüştür bile,

Kurtuluşun bulunmaz, ne yapsan da nafile.

 

Hani henüz sıcakken, duyulmaz ya acısı,

Ben diyeyim kurşundur, sen de hançer yarası.

 

Derinleşir an be an, aldığın her nefeste,

Çırpınır durur yürek, ateşten bir kafeste.

 

Sessizliğe bürünür, hep hayaller kurarsın,

Olmazı olduracak bir mucize umarsın.

 

III

Cemre bahar muştusu, sevda alev alev kor,

Hele ki kara sevda, çekmesi hepsinden zor.

 

Görürsün bir güzeli, dersin işte budur yar,

Eylersin gece gündüz, bülbül gibi ahu zar.

 

Kumral sarı saçlardan gözünü alamazsın,

Onun gül cemalini görmeden duramazsın.

 

Çıkmaz bir an aklından, hülyalı bakışları,

Hele ki ak gerdanda benlerden nakışları?

 

Dayanılmaz özlemle, hep adını anarsın,

Kurduğun hayalleri gerçek sanır kanarsın.

 

Karanlık bulutlarla örtünmüştür yıldızlar,

Sabaha dek bağrında, depreşir tüm sızılar.

 

Sorarsın matem rengi, hüzün dolu geceye,

Semamı aydınlatan mehtabım nerde diye.

 

Ne yapsan da nafile, bir cevap alamazsın,

Hasretin kollarında huzuru bulamazsın.

 

Kara sevda ateştir, gönlü yakar yandırır,

Düştüğü yürekleri, cemre diye kandırır.

 

Oysa cemre değildir, müjdelemez baharı,

Kurutur umutları, sönmek bilmeyen narı.

 

 

 

 

 

( Cemre Gazeli başlıklı yazı halisi tarafından 5.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.