AYETLERLE
ANNE VE BABA HAKKI;
17/İSRÂ-23: Ve kadâ rabbuke ellâ
ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), immâ yebluganne indekel
kibere ehaduhumâ ev kilâ humâ fe lâ tekul lehumâ uffin ve lâ tenher humâ ve kul
lehumâ kavlen kerîmâ(kerîmen).
Rabbin, ondan başkasına kul olmamanızı ve anne ve babaya ihsanla davranmanızı
kaza etti (taktir etti, hükmetti). Eğer ikisinden birisi veya her ikisi senin
yanında yaşlanırlarsa onlara (ikisine) “öf” deme. Ve onları (ikisini) azarlama
ve onlara kerim (güzel, yumuşak) söz söyle!
Allahütealâ'nın hepimizden istediği;
Allah'a kul olmak ve anne, babaya ihsanla davranmak, onlar aramızda
yaşlanırlarsa onlara "öf" dememektir. Onları asla azarlamamak ve
kerim (yumuşak) söz söylemektir.
Genel hüküm; Allah'a kul
olmaktır.
17/İSRÂ-24: Vahfıd lehumâ cenâhaz
zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).
Ve onlara (ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim,
onların beni yetiştirdiği gibi ikisine de merhamet et!” de.
Burada Allahütealâ, gene anne ve
babaya kanat gerilmesi lâzım geldiğini ve Allah'tan onlar için merhamet
dilenmesi gerektiğini ifade buyurmaktadır. Anne ve baba, Allah'ın
standartlarında mutlaka bu hüviyette olması gereken bir dizayn taşır. Onlara
"öf" dememek, onları azarlamamak, en güzel davranışla davranmak
asıldır.
46/AHKÂF-15: Ve vassaynel insâne bi
vâlideyhi ihsânâ(ihsânen), hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhâ(kurhan),
ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehrâ(şehren), hattâ izâ belega eşuddehu ve
belega erbaîne seneten kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte
aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî,
innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne).
İnsana, anne ve babasına ihsanla davranmasını vasiyet ettik. Annesi onu
güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Ve onun taşınması ve sütten kesilmesi
30 aydır. Nihayet erginlik çağına ulaştığı zaman 40 yaşını tamamladı. Şöyle
dedi: “Rabbim! Bana, anne ve babama verdiğin ni'metlere şükretmekte, Senin razı
olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni başarılı kıl. Ve zürriyetimi
ıslâh et. Muhakkak ki ben, Sana tövbe ettim ve muhakkak ki ben (Sana) teslim
olanlardanım.”
İnsana, anne ve babasına ihsanla
davranmasını vasiyet ediyor Allah. Annesi onu güçlükle taşımış ve doğurmuştur.
Taşınması ve sütten kesilmesi 30 aydır. Kişi "salih amel işlemekte, yani
nefsimi tezkiye ve tasfiye etmekte beni başarıya ulaştır." diye 40 yaşını
tamamlayınca Allah'a yalvarır, yakarır.
Salih amel kişiyi hem ahiret saadetinin üst
kademelerine, hem de dünyada kesintisiz bir mutluluğu yaşamaya ulaştırır. Salih
amel daimî zikre ve sonunda tesbih'e ulaşan ve kişiyi kesintisiz bir mutluluğa
kavuşturan nefs tezkiyesini (3. kat cennet) ve tasfiyesini (7. kat cennet, adn
cennetleri) ifade eder.
46/AHKÂF-17: Vellezî kâle li vâlideyhi
uffın lekumâ e teidâninî en uhrece ve kad haletil kurûnu min kablî ve humâ
yestegîsânillâhe veyleke âmin, inne va’dallâhi hakk(hakkun), fe yekûlu mâ hâzâ
illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).
Ve o, anne ve babasına: “İkinize de off (ikinizden de bıktım), daha önce (nice)
nesiller gelip geçmişken, benim topraktan diriltilerek çıkarılacağımı mı
vaadediyorsunuz?” dedi. Ve onlar (anne ve babası) Allah'tan yardım isteyerek: “Kendine
yazık (ediyorsun), îmân et. Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır.” (dediler).
Bunun üzerine (o) şöyle dedi: “Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey
değildir.”
Biri, anne ve babasına:
"İkinizden de bıktım, benim diriltilerek kıyâmet günü topraktan
çıkarılacağımı mı iddia ediyorsunuz." dedi. Onlar da: "Sana yazık
oluyor, îmân et, Allah'a ulaşmayı dile." dediler. Kıyâmet günü zaman geri
döndüğünde, herkes hayatta oldukları günlere ulaşınca elbette topraktan
canlanarak çıkarılacaklardır ve Mahşer Meydanı'na ulaşacaklardır. Ama çocuk
buna inanmadı: "Bu evvelkilerin masalıdır." dedi.
31/LOKMÂN-15:
Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve
sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe
ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ve bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele
ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana
yönelenlerin (ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenlerin) yoluna tâbî ol. Sonra
dönüşünüz Banadır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim.
Eğer annen ve baban seni Allah’ın
yolundan alıkoyarlarsa onları incitmeden davran ve onlara bu konuda itaat etme.
Allahütealâ'nın Lokman-13'te ifade
ettiği şirk Rum Suresinin 31 ve 32. ayetlerindeki şirktir. Şirkten kurtulmak
için Allah'a ulaşmayı dilemek temel farzdır. "Bana yönelenlerin yoluna
tâbî ol" ifadesi ile "Sonra dönüşünüz Banadır" ifadesi ölümden
sonra bana döneceksiniz demektir. "Bana yönelenlerin yoluna tâbî ol"
Bana ulaşmak için yola çıkanların yoluna tâbî ol, demektir. Çünkü Allahütealâ
Şura Suresinin 13. ayet-i kerimesinde diyor ki:
42/ŞÛRÂ-13:
Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ
vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû
fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî
ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dinde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi
(şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dinde) fırkalara ayrılmayın.”
diye Hz. İbrahim'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da
vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey
(Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine
seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine
ulaştırır).
Öyleyse burada Allahütealâ:
"Sonra dönüşünüz, Banadır." diyerek bütün insanların dönüşünün
Kendisine olduğunu ifade etmektedir. Bu dönüş ölümden sonraki dönüştür. Kişinin
ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırması ile ruhun ölümden sonra Allah'a dönüşü
aynı şey değildir. Ölmeden evvel Allah'a ulaşmak hidayete ermektir.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU