Kişinin dıştaki kişi-kişi türü yardımlaşmaları üzerinde sağlatım yapan paylaşım ortaklığı; sosyal oluştu. Sosyal oluşta biriken sağlama, sağlatma süreçli bilgi eylem ve eylemli araç kullanmakla üretim yapan ortak algı ve tutumların ortak sahiplikleri de üretim ilişkisiydi. Üretim ilişkisi, ilk aşamadaki grubun en az ve en çok bir tür üretim yapan faaliyetiyle en az nüfus yoğunluğu içeren bir üretim yapı faaliyetiydi.


Üretim hareketi bit ittifak içindedir. İttifak; ittifak içinde en az iki ve daha çok üretim ilişkisini bir arada düzenler. Totem gruplar ittifak içinde bir arada ve üretim ilişkisini birbirine göre düzenleten süreçtiler. ; birbirine bağıntılı girişme yapan organize süreçleriydi. 


Bilindiği gibi grupların totem meslekleri vardı. Grubun totem mesleği, o grubun, grup içi üretim ilişkisiydi. İttifak içindeki grupların her birinin üretim ilişkisi; ittifak içinde birbirine göre düzenlenmiş gruplar arası “üretim hareketli takas yapmanın değişilmesiydi”.


Yapılan bir üretim, üretim yapan grubun doyması içindi. Buna “emek” diyorduk. Emek üretim ilişkisi olmasıyla, emek kişinin doyması için harcanan enerjiydi. Siz totem grup içindeydiniz. Grubun içinde yaşlılar, hastalar, çocuklar acizler vardı. Grubun doyurulması çalışan kişilerle birlikte bunların da doyurulmasıydı.


Bu nedenle “emek” kişinin doymasından biraz fazla emekti.  Üretim hareketi; totem grubun kendi doyması dışında; karşı grupların doyması için yapılan üretim olmayı ve karşı grupların doyması için harcanan emek olmakla “emek gücünü” gösteriyordu.


Emek gücü emekten daha uzun çalışma ve emek gücü emekten daha çok enerji harcama süreciydi. Sizin emek gücü harcadığınız üretim ve kullanım; karşı tarafın da size farklı kullanım ve farklı tüketim değeri olarak ürettiği karşı emek gücüne dönüşmekle trampaydı (takastı-değişmeydi).


Bu trampa, mütekabiliyet esası olan sizin emek gücünüze karşılık, karşı grubun emek gücü olmakla karşılılıktır. Üretim ilişkisi kendi grubu dışında gruplar arası üretim hareketine dönüşüyordu. Üretim ilişkisinin üretim hareketine dönüşmekle yansıyan yüzü emek gücü giriştirmesiydi.


“Emek” grup içi üretim ilişkisiydi (sektördü). Üretim ilişkisi üreten kişilerden entegreydi. Üretim ilişkisi entegrasyonu son çözümlemede kişiye yönelikti. Emek gücü ise; grubun üretim ilişkisinin “emek gücü” üzerinde grup dışına doğru olmasıyla, gruplar arası üretim hareketiydi. Son çözümleme ile üretim hareketi de; önce gruplara yönelikti, sonra da grubun çalışan-çalışamayan kişilerinin tüketimine yönelikti.


Üretim ilişkisi ve üretim hareketi ile üretim ilişkisi ve üretim hareketi içinde olup ta çalışamayanlar da doyuyordu. Bu aitlik huzur hakkıydı. Neslin devam bekası için zorunluluktu. Neslin devamı her zaman sağlıklı olan bireyler üzerinde akmazdı. Kişi bunu bilmiyordu ama sosyal bilinç bunun biliyordu. Aitlik huzur hakkı bu zorunluluk için vardı. El; çalışanlar üzerinde, çalışamayanların doymasını da gözlem ve tuzaklı akıl etmişti.  Bu tür gözlem süreçleriyle El’i oluşacak mana süreçleri adım adım kotarılacaktı.


Çalışmayanların tüketim yapmaları gözleminden, bir çalışan olan El adamı (insanı); bu gözlemden kaynaklı istidlalleri kendi üzerine çevirdi. Kendisi de çalışamayanlar gibi çalışmadan tüketebilmeliydi. El, üretim araçları ve üretim güçleri sahipliğinin olan huzur hakkını kendi doymasına tahvil eden manaydı.


Üretim hareketi entegrasyonu da sonuçta ittifak ortaklığıydı. Salt olan enerji sağlama ve enerji düzenlemeli enerji harcama; enerjiyi dönüşme süreçleri korunduğu sürece; ittifak içi çelişki, daha çok sosyal kültürden ortaya çıkıyordu.


Salt olan mana, ittifaklarla birlikte (toplum ile birlikte); üretim hareketi içinde korunuyordu. El, salt olanı kurnazlıkla kolektifin üretim nesnesi ve üretim gücü sahipliği üzerinde; kişisi sahipliğin huzur hakkı demekle köleleştirdiklerinin “emek gücün sömürmekle” kendi yaşamını fevkalade yükselterek koruyacaktı.


İttifak içinde salt olan mütekabiliyeti üretim hareketi içinde korunuyordu. Bu yükümdü. Kişi ve gruplar yalıtılmış totem yapı içinde kendi aitlik totem kültürünü salt bellemişti. Başka kültürler kendi saltını vermiyordu. Üretim ilişkisi de kendi grubu içinde salt olukla kavranmaydı. Ama bir grubun kendi üretim ilişkisi dışa doğru; tıpkı bir kavun karpuz teveği gibi, sarmaşık gibi uzayıp urg atıyordu (sağa sola uzanıcı kol-tevek salan, sarılıcı sürünücü organ).


Üretim ilişkisinin ittifakı aşamadaki grupların; patentleri olan totem meslekleri farklı tüketim ve farklı kullanımları olan bu ürünleri takas ettiler.  Takasın bir arada düzenleten entegrasyonlar, gruplar sentezlerini ön görüyordu. Oysa sosyal ve totemi kültür bırakın kendi dışlarına doğru zorunluluklar ön görmesini; kendi aitleri dışındakilerle teması tabu görüp yasaklıyordu.


Farklı kullanım ve farklı tüketimi veren bir totem grup ürünün kullanılması fetiş ve lanetti. Totem yapılar üreten kimliğe bürünmeden, sosyal kimliğin etkisiyle davranıyorlardı. Sosyal kimlik sağlatıcı dönemin içe kapanan tabularından oluşuyordu. Sosyal hareket böylesi ilkelerle tabu olması nedenle grup kendi kalmayı, dış dünyadan izole olmayı; grup üzerinde grubun devamlılığını sağlamayı bağıntı yapılmasını ön görmenin salt yasasıydı.


Yani sosyal ve etnik kültür, avcılık toplayıcılık yasasının çevrede zaten kıt olan sağlama ve sağlatma kaynaklarına bağlı olmanın dışa kapalı olmasını dayatan totem yasasıydı. Oysa uygarlık üretim hareketlerinden kaynaklı girişmeleriyle gruplar arası sentezlerini yapan ittifak; “soya gruplar oluşla” kısmen içte kapalıydı. Üreten hareket oluşla da dış âleme açılmanın ilahi yasasıydı. Uygarlık ittifaklarla dış âleme açılıyordu. El bu salt olan açılmayı sömürü ve ilhaklarla da yapacaktı.


Hava olayları görece anlık değişmelerdi. Gece ve gündüzün dönüşmeleri gibi optik cisim olayları kişilerin kendi ömür yaşamları içinde de deneyim ederler. Kişinin kendi gözlemeli ve kendi deneyimli yaşam süreçlerini bu saltık mantık içinde; o saltık mantığa eşlerler. Eşlenen ve eşletilenle kendi algılarını da salt olan içinde kararlı yapı dinamiği olmakla anlam ederler.


Bu dinamik, ömrünüze göre de çok doğru, eylemli oluşlar belirmesini ortaya koyarlar. Tabu yasaları böylesi bir eşletmesi yapılan dinamikti. Yavaş ve sosyal dinamikti. Tabu; size göre öznel olanı, sizin dışınızdaki sosyo toplum ve doğadaki salt olan zorunlulukla eşletmeydi.


Deprem salttı. Ömrü içinde hiç deprem görmeden yaşamını yitiren depremi (saltı) bilmeyecekti. Sosyo toplum ömrü kişi ömründe uzundu. Bu nedenle, salt olan deprem sosyo toplumun ensesinde olmakla; sosyo toplum depremi bilecekti. Bu gibi ömrünüze göre olan, görece durumlar olduğu gibi, ömrünüz dışında olmakla salt olan olaylar da vardı. Salt olanlar sizinle anlam olmakla, özneldi. Sizin dışınızda sosyal yapı ya da; doğa da, olmakla da salttı.


Elinizde olan bir şey yitirildiğinde ancak kıymeti olan bir şeye dönüşür. İttifakı yaşam içinde karşılıklılık yüküm ilkesine vardı. Karşılıklılık ve yüküm ilkesine göre olmakla denge olan, adı konmamış olan “ilk adalet”; El anlayışı içinde efendi sahipliğinin takdiri olan kâr, zarar, ticaret ve ücrete göre “adalet” olmasıyla sömürülmeye başlandı.


Kişi hep öyle olurlunu, saltığı veren duygusuyla anlar. Sosyo toplumlar saltı kendi olurlunla; kendisinin kendisine etkimesi olan saltıyla anlar. Salt oluş kararlı oluşa en yakın geçiş süreci olmakla mantıksal bir kullanımdır. Mantıksal kısa yoldur.


Sosyo toplumlar salt olanı parçalar. Sosyo toplum salt olanı; yönetim, irade, işleyiş, matematik, mühendislik, fizik, kimya, akışkanlar dinamiği gibi durumlarla kişi ve kişi grupları üzerinde; yüzlerce parçalara böler. Üstesinde gelir. Kişi saltı bir iki durumla parçalı eder. Yani tümel olukla parçalayamaz. Ne ömrü ile ne de yeteneği ile bu kolay kolay olası olmaz.  


Bu nedenle kişi saltın üstesinden gelememekle kişinin hayranlığı; hayranlık yansımalı hayalleri vardır. Bu salta eğilimdir. Değişmenin içinde de olsanız, sonu gelmez değişmeler çığ laması karşısında kişiler kararlı durumdan uzak olmakla çıvlama tedirgin edici, yorucu olur. Bu durumda kişi, nasıl davranır olacağını bilmemekle tazimi olur. Çıvlayış adres yokluğu olmakla istenmeyendir, yeğlenmeyendir.


Kişiler çevresindeki salt oluşlar içinde, değişmeler içinde olan bir sapmayla tedirgin olmuşlardır. Anlık değişmelerde tedirgin olmamış. Alışmanın değişmesinde tedirgin olmuştur. Alışılan şey değişen ve değişmeyenden olan şeylerdi. Anlık değişme ve anlık değişmeme birlikte ve bir aradaydı. Sosyal ömür kişisel ömürden çok çok uzundu. Sosyal ömür kişiye göre değişmiyordu. Ama sosyal ömre göre sosyal yapı içindeki kişi ömrü, adeta anlık değişiyordu.

( Müruru Zaman 4 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 18.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.