Kişi kendi kurşununda ölmez, öldüğünü sanar. Dil susar, gönül konuşur. Hüküm giydiremediklerimizin kılıcı olmaya çalışır, kılıcı olduklarımızınsa yarası olur çıkarız. İtiraf edilmemeye mecbur tutuluruz. Söyleyemediklerimiz içimizde ukte olur kalır. Bilincine vardığımızda ise herşeyin aslında yeni başlıyor olmanın zayıflığıyla yıkılırız. Yıkılmak..
Sahi ne demek yıkılmak?
Ne kadar da hapsolmuş hayatımızın içine bu kelime.
El üstünde tuttuğun, hayatta yaşama sebebin tek neden ailen tarafından yıkılırsın. Gönül kapılarını açarsın ardından sıkıca kitlersin, ihanete uğrar yıkılırsın. Omzunda ağladığın dostunun düşman oluşuna yıkılırsın. Hatta bazen gecenin bir vakti, sokakta gezen ayyaş bedeninin ezilmiş kedi ile olan imtihanına bile yıkılırsın. Ağlayan kız çocuğundan tut yerde yatan dilenciye kadar yıkılırsın. Işte yıkılmak bu kadar basit, bu kadar içinde hayatımızın bu denli hapsolmuşuz. Aslında yıkıldıkça içten gülüşlerimizin yok olduğu noktaya varıyoruz. Kendimize kurşun üretiyoruz gizliden. Farkında olmadan ölüme itiyoruz ruhumuzu. Bizler bu kadar meyilliyken kendimizi öldürmeye başkasının bizi toparlamasını nasıl bekleriz?
Herkes kendi çukurunu kendi oluşturur. Çıkmaya çalıştıkça battığımız, batmamak için çırpınırken içinde kaybolduğumuz bir çukur. Ya çevrenin bize söyledikleriyle örüyoruz bu çukuru ya da kaybetmeye korktuklarımızın kelepçesi olduğumuz için oluşturuyor ruhumuz.
Bu bir delilik değil
Bu bir imtihanda değil
Bu bizim karanlığımız
Cevap veremediğimiz karanlığımız..
( Kişi Kendi Kurşununda Ölmez başlıklı yazı Karaca Beyza tarafından 22.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.