Küfürlü cümleler kurma
istemine haşin doğamın, rest çekip tüm edebimle yaşadığımın kanıtına dair yine
usturuplu bir cümle arayışım.
Günü sonlandıramadım bu
gün ve neredeyse tüm geceyi ayakta geçirmeliyim. Niye olduğu değil de kendimi
mecbur hissetmem yine gece nöbetim.
Gerçek bir gece kuşuna
da atıfta bulunabilirim hani ya da çocukluğumun bekçilerine iyi bir rakip olma
ihtimalimi şimdilik es geçiyorum. Ah, keşke pek çok şeyi görmezden gelsem halis
munis yaşamayı teyit etsem.
Günün ikinci yarısında
rast geldiğim bir trafik kazası ile allak bullak olduğum yetmezmiş gibi günün
son çeyreğinde hoyrat bir gündeme dâhil oldum.
Sorup soracağım ya da
açıklama yapma ihtiyacımla asla başlamayacağım sıralamaya.
Sanırım evrenin
merkezinde kül-yutmaz kimliğimle ve tüm alıcılarım da devrede iken gel de
sakinliğini koru.
Gece nöbetim az evvel
başladı. Ve dümeni kırdım sessizliğe ve bekleyişe.
Kimi ya da neyi
beklediğimi asla söyleyemem. Aslında ne gelecek olan var ne de gidecek. Aslında
gitmesi gereken benim: evet, itiraf ediyorum ve tüm evren de teyit ediyor bunu
kolaysa gel de açıkla sebep-sonuç ilişkisini.
Kupamdaki çay soğumadı
çünkü çay içmeyi unuttum. Aslında bir yerlere gidip de dönmeyi unuttum hele ki
istilasında bunca yoğun duygunun ve de eşkalini belirlemeye çalıştığım
anlamsızlığı da kattık mı…
Uzun bir yürüyüşün
öncesi değişmesini istediğim neydi ki? Ve sonrasında değişmedikleri gibi
eklendi gündeme yeni maddeler.
Bazen bir savunma
avukatı gibi çalışıp delil topluyorum suçsuzluğumu ispatlamak adına sonra da
aklı evvel cümleleri kurmaktan vazgeçip kozama geçiş yapıyorum gelin görün ki;
ipini koparan ipek böceği familyası ile pek bir içli dışlıyım üstelik kelebek
kanatlarındaki yükü de üzerime yığarken bilumum kelebek ve sürüsüne bereket
böcek istilası.
Yolda karşılaştığım
köpek bile benden sakin ya pes, dedim kendi kendime. Hele ki gözlerini trafik
lambalarına dikmiş üstelik arabaların durmasını beklerden gördükten sonra
anladım ki; insanlık boyut atladıkça hayvanlar da bu rahmeti sebepleniyorlar.
Rahmet olan da insan ırkının bilincini ve merhametini yitirip hayvanların
geliştirdikleri savunma mekanizmasına ek olarak inanılmaz gözlem güçleri ile
bize bizi sorgulatmaları.
Yolun ortasında yürüyen
martının aceleci tavırlarını da gördükten sonra karar verdim de: benden ne
martı olur ne de uslu bir kedi yavrusu. Zaten kimsenin de benden bir şey
beklediği yok hele ki insanları bir ömür hayal kırıklığına uğratıp şimdi de ek
olarak ben hayal kırıklığına uğrarken yazmakla neyi halledeceğimi sanıyorum ki?
Aklımda üç beş hikâye kahramanı
var/dı dün gece sanırım gördüğüm rüyalarla yer değiştirip bu sefer ben
yerleştim hikâyenin merkezine yine de kendime atıfta bulunmaktan imtina
ediyorum ve her hafta en az bir hikâye yazmam koşuluna ek olarak bu hikayeleri
ne yapacağıma da karar vermedim henüz.
Zamansız bir tasvir
bile olabilir ya da izahı olmayanı zamana peşkeş çektiğim. Anlayacağınız: tam
bir kaos belki de yedekleme huyumla kendimi klonlayıp evrene salmalıyım üç beş
kopyamı yoksa ayrı bedenler ve aynı ruh kombini ile çift kişilikli bir yaratık
mı olurum ya da infilak noktasına gelip ben-merkezli cümlelerim ve hayat
görüşüm heba mı olur?
İçimdeki bomba düzeneği
ile hayat kaygılarımı eşleştirip de eş güdümlü bir silah da olabilirim belki:
en azından tetiği basılı tutup bilfiil kendimi engellediğim. En azından sosyal
medyada işe yarar ve engellediğim yine kendim iken bu sefer paylaşımları kimin
sayfasında yapabilirim ki?
Dertop olmuş kimliğim
mi yoksa hegemonyasında olduğum iradem mi yine irade dışı erdemlere yüklenip
kaotik bir sorudan çıkıp da yola frekansımı ayarlamakla tamamen yok olmak
arasında gidip geldiğim.
Başı olmayan bir gündüm
madem… demenin ötesinde niye hep yarım kalmış cümleleri bana mal etmesine engel
olamadıklarım? Çoğul kimliklerin uyum modunda ben hala tekil kimliğim ile
evreni tahayyül etmemin ötesinde insanların tasvir yeteneklerine duyduğum hicap
zaten adımdan yana derdim hayır, isimlerimden.
Zıt anlamların bir
arada süzüldüğü ve kimin kafasına nasıl eserse beni öyle çağırdığı sonra da ben
isimlerimi karıştırıp kime ne cevap vereceğimin ayrımında olmazken.
Dedim ya; bu gece
nöbetim var bu yüzden ismimi bile lav edebilirim ya da ateşe veririm tüm
yazdıklarımı ve ancak bidon bidon su durdurur bu yangını. Zorla değil ya: belki
de yanmak en makbulü sonra da sönmek ki pek de olası değil hele ki yangın için
için büyüyorsa. Sanırım yazmakla da eşleşen bir mefhum. Yazdığımız kadar
yandığımızı haykıran değerli yazarı da anmadan geçemeyeceğim hele ki insan bir
ömür yazmadan da yanmayı becermişken kolay olmasa gerek üstüne üstük yazarak bu
yangını büyüten etmenlerden de nemalanmak.
Büyümeyi arz edebilirim
de an itibariyle. Enine mi boyuna mı yoksa aklı beş karış havada gezinen
kimliğimle tepemdeki baloncukların beni göklere mi sürüklemesini isterdim yine
büyüklüğü eşleştirirken hacim babında belki de eşleştiğim düşünce ve duygu
aktarımları ile tam bir balon olup da sönmeyi de asla istemeyeceğim.
Devrilen cümleler ama
kırık ama çapkın ama yarım.
Devrilen benliğim… ama
aşık ama yalnız ama çılgın.
Ya da tanımlanan ve
beklenti anlamında: hanım hanımcık, sessiz, eğitimli ve de… işçi bulma kurumuna
giriş kaydı yapmıyorum madem hele ki alladığımız pulladığım o uzun ve muazzam
İngilizce özgeçmişimle de bir zamanlar nasıl da salına salına girerdim insan kaynaklarından.
Sonrası malum. Yarım hep yarım hatta çeyrek aklımın çengel attığı hayaller
neticesinde ben hala kariyer planlarımı sonlandıramazken.
Dünden bir anekdot,
demek gibi bir niyetim yok yine de dünü lav edememenin verdiği mahcubiyet ve
elemle artık hangi düşüme geçiş yapacağım da hak getire.
Sonlanmasını
dilediğimiz ne ise… dilediğim… evet, ne de olsa birincil tekil şahısla pek bir
içli dışlıyım. Zarflar, edatlar ve zamirler ve kayıp öznelerin ikrarı ve de
efendiliği ne de olsa söz ağızdan bir kez çıkar/mış deme kaygımı da bertaraf
edip yine kendi söylediğim yalana inanıyorum saf saf ha bir de karşımdakini
inandırıyorum. Ama arada ufak nüanslar yapmanın pek de bir zararı yok ya da
anlam kayması mı deseydim…
Zamanı kıt kanaat
kullanıp lüksüme de bir çentik atıp hala nöbetimi sürdürüyorum üstelik ne
yedeğim var ne de üstüm hatta assım bile yok. Demek ki kaygılanmam için de bir
sebep yok. Ne de olsa hesap vermem gereken tek mercii var. Yeter ki O duysun
sesimi de hem geri dönümü bir şekilde tetikliyor mutluluğumu ve olmayan
huzurumu. En fazla yazdıklarımı silerim tek kalemde ben de gecemi ve uykumu
büyütürüm ve sağaltırım günlük ve ömürlük kaygılarımı sonra da tebeşirle
kocaman bir çentik atarım olmayan ve gelmeyenlerin yanına ve elbette gidenlere
ve asla dönmeyeceklere. Bir de gitmeyi düşünenler varsa onlara da elbette izin
veririm ne de olsa yalnızlığın ve bedbinliğin tok sesi ben her klavyeye basışımda
uçuşa geçen ruhumla hasbıhal etmenin tadına varıp kendime neredeyse ermiş gibi
hissetmem lakin tek farkla: yazının sonuna ermiş ama hala kendi gizemini ve
şifresini çözmeyi becerememiş.
Israrla tuttuğum
nöbetin bitimine saatler var ve gözlerim kapanmak üzere. Yazımı tamamlasam bile
nöbetim devam edecek sabaha kadar. Sonrası Allah kerim.
Az evvel iri damlalar
süzülüyordu gözlerimden ve kimseye göstermeden onları imge başlığına
yerleştirdim ne de olsa habersiz ağlamalı ve habersiz yazmalıyım belki de
habersiz öleceğim bir gün ya da haber verip tüm imgelere çağırıp da yanıma ben
hala neden yaşadığımın hesabını bir bir sorarken…
Umutlar kimin
tekelindeyse derhal çözsün zincirlerini ki nöbetim de sona ersin.