Sözlük anlamıyla cami, toplayan-toplanılan yer; cemaat, topluluk demektir. Namaz kılınan yerin adı, mesciddir. Kuran’da: Ey Âdemoğulları, mescide her gelişinizde güzel ve temiz elbiselerinizi giyin” buyurulmuştur. Düğüne gider gibi, bayram eder gibi.

İnsanları Müslümanlığa çağıran, bu işin merkezi olara camiyi kullanan Allah Elçisi: “Her kim sarımsak-soğan yerse, kokusu gidinceye kadar, mescidimize kesinlikle gelmesin.” buyurmuştur. “Çünkü melekler de insanlar gibi rahatsız olurlar.” Yani insanlar rahatsız olurlar; melekler de rahatsız olurlar.

Allah Elçisinin öğretmen hanımı Hz. Ayşe anlatır: “Halk cumaya kırsaldaki evlerinden, yünlü giysilerle, toz-toprak içinde gelirler; ter kokarlardı. Bir seferinde öyle biri Allah elçisine- ben yanındayken- geldi. Allah Elçisi adama: “Bu gün için yıkanıp temizlensenize!” buyurdu.

Sıcaklığın ortalama 40 derece olduğu bir iklimde, tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların işi bırakıp mescid/camiye dolduklarını düşünün. Bu insanlar, yünden yapılmış giysiler giymek zorundalar çünkü henüz pamuklu ve penye yok. Yokluk var. Su az ve petrol/benzin kadar değerli. Siz satın aldığınız şişe/damacana suyuyla banyo yapmayı göze alabilir misiniz?

Cuma günü yıkanmak, her ergen için şarttır.” Mecburen toplum içine girecek her kişi, yıkanmalıdır. Cuma da haftalık toplantı anlamınadır. Müslümanların bulundukları en büyük birimde bir araya gelip yöneticilerini dinledikleri, gündemi görüştükleri haftalık toplantı.

Cuma günü “Koku sürülmesini istediği; yoksa eşinin kullandığı kokudan bile sürebileceği” alternatif olarak sunulmuştur.

Düğüne, misafirliğe, toplantıya, yani insanların bir araya toplandığı yerlere gidenler temiz elbiselerini giyip parfümler sürerlerken cami için ne düşünürler? “Her zaman, baş olur mu?” dediklerini duyar gibiyim. Onlar Yüce Allah’ın “Her mescide -ya da mescide her- gittiğinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin.” buyruğunu duymuyorlar mı?

Sarımsak hadisine kıyas yapan âlimler “turp, pırasa da sarımsak hükmündedir” demişlerdir. Ağzı kokan, kasap, balıkçı, besici gibi mesleği gereği üstüne koku sinen kimselerin durumu da sarımsak yiyen gibidir.

Yine âlimler “Bunları yiyen, camiye gelmemelidir. Bayram, cuma, cenaze namazı ve düğün daveti v.b. toplantılar dâhildir.” demişlerdir.

Kayseri’li olmamız nedeniyle soruyorum: “Pastırma-sucuk yiyenler gelsinler mi?” Bırakın geğirmeyi, bu kişiler nefeslerinden yanı başlarındaki insanın rahatsız olduğunu bilirler mi? Bir düşünsünler.

Sigara içenler gelsinler mi? Onlar üstlerinin irin gibi, ağızlarının soğan-sarımsaktan daha kötü koktuğunu bilirler mi? Sigara kokusunun, kendisinin ve giysisinin “hücrelerinin derinliğine nüfuz ettiğinin” bilincindeler mi? Yan yana durdukları insanların rahatsız olduğunu düşünürler mi? Sağına dönüp selam sana dedikleri insana -bırakalım melekleri- soluna dönüp esenlik diledikleri kişiye ne yaptıklarını düşünürler mi?

Camide sünnet kılarken birileri sizden birazcık uzaktadır. Cemaate /farza durunca yanı başınızdadır. Diyelim ki, sigara içen birinin yanına durmuyor, hissedince ayrılıyorsunuz. Ama imam namaza başladı, önünde yer açıldı; namaza başlamış olsan bile yürüyerek önündeki boşluğu doldurmalısın. Ya daldığın boşluğun sağ veya solunda, öyle biri varsa, nasıl huzurlu olursun?!

Ayağı kokanlar, çorabı eter gibi ter kokanlar, bayıltacak kadar kirli olanlar camiye gelsinler mi? Bırak gelmeyi hadisteki ifade “kesinlikle yaklaşmasınlar!” şeklindedir. Senin ayağını koyduğun yere ben başımı koyuyorum. Benim ayağımı koyduğum yere sen başını koyuyorsun. “Sizden biri kendisi için arzu ettiğini din kardeşi için de istemedikçe olgun Müslüman olamaz.” diyen Allah Elçisi’nin izinden giden biri olarak, çorabımı giyerken önce kendim koklar sonra giyerim. Başkasını kendi yerine koymak, kendini ötekinin yerinde hissetmek... Şimdilerde ona “empati” diyorlar.

Doğru-dürüst olmak, temiz olmak Müslümanlığın bilinen kurallarıdır. Herkesin kafasına eseni, işine geleni yaptığı bilinen olaylardır. Ama şunu da bilelim: “Empatik ve sempatik olmak Müslüman’ın olmazsa olmazıdır.”

Bunlar gelmeyince kim gelecek ki?! diyeceksiniz. Ben size Kitap’tan ve sünnetten bahsediyorum. Kitap ve sünnete uyulur. “Kitabına uydurmak” istiyorsanız, “Biz babadan böyle gördük” diyorsanız, başka diyeceğim yok.

 

( Camimize Yaklaşmasın başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 3.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.