Nice şiirler yazdım, canımın
cananına,
Halimi arz eyledim gönlümün
sultanına.
Saldıkça omuzlara kumral sarı
telleri,
Ruhumda ılgıt ılgıt estirdiği
yelleri;
Kahverengi gözlerde, hülyalı
bakışları,
Anlattım ak tendeki, benlerden
nakışları.
Döndürdü diye beni feryad eden
bülbüle,
Emsalsiz cemalini, benzettim nazlı
güle.
Çektiğim hasretimi, karanlık
gecelerde,
Hece hece işledim, efkârlı dizelerde.
Bazen serbest stilde, genelde ölçü
ile
Yaşadım duygular, sessizce geldi
dile.
Aslında yazdıklarım, malumun ilamıydı,
Ona olan sevdamın, şiirle ilanıydı.
Ve elbette biraz da, güzele
methiyeydi,
Yani yâre verilmiş, şairce
hediyeydi.
...
Biliyorum elbette, şairlik kim ben
kimim,
Sadece dizelere sığınmış bir
mücrimim.
Her ne kadar şiirden taşısalar da
bir iz,
Ruhumun meramını anlatmaya
yetersiz.
Öze nüfuz etmeyen, satıhta kalan
sözler,
Keyfiyetten habersiz, tekniğe dalan
sözler.
Oysa ne fırtınalar, ne yangınlar
yaşarım,
Bütün bu hallerime kendim bile
şaşarım.
Bir kararda duramam, uymaz anım
anıma,
Bazen çektiğim acı, tak ediyor
canıma.
Bazense pür neşeyim, coşkuyla
doluyorum,
Aldığım her nefeste, baharı
soluyorum.
…
Gâh onu gâh derdimi, anlatıp
duruyorum,
Kendime hecelerden bir dünya
kuruyorum.
Çıkmazın sarmalında her yolun sonu
duvar,
Kurduğum bu dünyada, güzel olan bir
o var.
Bir de onun gül yüzü, yüreğini
yansıtan,
Ayaz kesmiş ruhumu bakışıyla
ısıtan.
Kelebeği andıran, hassas narin ruh
hali,
Erdemin, faziletin, merhametin
kemali.
Suya hasret toprağa yağan bereket
gibi,
Derman arayanların maharetli
tabibi.
Ancak benin derdime bulamaz hiçbir çare,
Bu yüzden kanar durur, sol yanımda
bir yâre.