Ormancılık mesleğine adım attıktan sonra, sivri akıllılık ve el becerilerinden fazla uzak kalmasa da görev bilinciyle ön plana çıktı daha çok. Aplikasyonunu ve inşaatını yaptırdığı orman yollarında; sağlamlık, ulaşım kolaylığı, ormanın dantel gibi işlenmesi, en uygun maliyette olması gibi unsurlar için emeğine ve zamana hiç acımadı. Yaptırdığı lojman, orman yangınlarını gözetleme kulelerinin inşaatında, sağlamlık ve kullanışlılığın yanında estetiğe de önem verdi. Orman içi piknik yeri düzenlemelerinde bulundu. Orman ve ağaç bayramları ile Yeşil Gece organizasyonlarını yaptı. Balıkesir fuarındaki orman standının ve alanın düzenlenmesini organize etti  yıllarca. Görevli bulunduğu il ve ilçelerin kurtuluş günlerinde, kurumunu en popüler geçiş yaptırmaya özen gösterirdi.

            Bunlardan belki de en göze çarpanı önce Burhaniye ilçesinin kurtuluş günündeki tören

geçişiydi. Orada orman bölge şefiyken, kurtuluş gününün en fazla araç gereçle geçen ve izlenen kurumu olurdu. Her sene değişik formlar uygulardı. O sene, yüz santim çapındaki bir tomruğun baş tarafından on beş santim kalınlığında iki tekerlek kestirdi. Üzerlerine çepeçevre çıtalar çaktırdı.  Çıtalara da, adeta pazılla manzara meydana getirircesine  geniş ve uzun çam kabukları çakarak üç metre boyunda, gerçeğinden milim farksız, devasa tomruk meydana getirdi. Üst tarafında da genişçe bir delik ve kabuklu kapak. Otuz santim çapında, sert meşe tomruktan geniş tekerlekler kestirdi. Bunları, bir at arabası imalatçısına vererek, öküzlerin çekeceği ve kalın tomruğu taşıyacak at arabası yaptırdı. Geçit töreni başladı. Sıra, orman bölge şefliğinin konvoyuna geldi. En önde, ikişerli olmak üzere dört sıra halinde motosikletli,  resmi kıyafetli orman muhafaza memurları. Flamalı bölge şefliğinin binek aracı. Yangın ekibi. Pikap ve kamyon üstündekilerin yanı sıra yirmi kadar da yaya takımı. Omuzlarında; tırmık, uzun saplı tahra, balta, şaplak. Sanki askeri tören birliğinin tüfek hareketi gibi malzemeleriyle uyumlu gösterileri.  Onların arkasında orman yangın arasözü ve diğer ekipmanlar. Geride, odun, tomruk, direk yüklü, kamyonlar. Traktör römorkları üstünde kadın erkek, ormandaki kesim işçilerinin ağaç kesim gösterileri. Yol bakım makineleri ve emval sürütme ve çekme traktörleri.. Ve, küçük ağaç tekerlekli, üzerinde alamet büyüklükte tomruk yüklü, bir çift öküzün çektiği ve öküz yedicisinin yönetimde bir araba.  Herkesin, o küçücük arabanın o kalınlıktaki bir tomruğu nasıl taşıyor olmasına şaşkınlıkla biraz da gülümseyerek bakarken... Kalın tomruk yüklü küçük araba protokol tribünü önüne geldiğinde, tomruk üstündeki kabuklu kapak geriye kaydırılıyor. Tomruk içinden, yeşiller giymiş, başı, ağaç dallarıyla taçlandırılmış, güzeller güzeli on iki yaşlarındaki bir kız çocuğu çıkıyor. Narin kollarıyla selamlıyor herkesi. Alkışla kırılıyor merasim alanı. Hayret ve şaşkınlık, sevinç ve alkışlara dönüşüyor.            

Aynı merasim geçişi, kurtuluş günü dolaysıyla bir gün sonra Edremit ilçesinde de  gerçekleşiyor. Orada da şaşkınlık ve hayret. Tabi büyük alkış.

(Zati Sungur’un şapkadan kaz (!) çıkardığı gibi bizimki de tomruktan kız çıkarmış. Bravvo!..”


Ağaç işleriyle uğraşmadan keyif alıyordu bizimki. Küçüklüğünden bu yana ağaç işleriyle haşır neşir oldu hep. Babası ağaçtan, özellikle karaçam ağacından, ekmek teknesi, oklava ve sofra altı gibi ev aletlerinin yan sıra; döven, eksen, yaba ve dirgen gibi harman gereçleri yapardı. Çocukluk ve ergensi gençlik dönemlerinde babasına  yardım ederdi. El berisi belki de o zamanlardan elde edilmeydi.

            Görev yaptığı her yerde, az çok iş verdiği sanatkar yapılı marangozların işyerlerine uğrardı sık sık. Ağaç kokusunun yanı sıra yonga savruluşu da hoşuna giderdi. Bir marangoz, "Marangozun yongası boldur ama parası azdır," dedikten sonra şu fıkrayı anlatmıştı.  

            "Marangozların piri Hazreti Nuh, akşama doğru evine giderken yorulup, yol kenarındaki bir ağacın altına oturuyor. Çıkını çıkartıp kazandığı paraları sayıyor. Yoldan geçen birisi, kolay gelsin! Ne sayıyorsun?" diye soruyor.  Hazreti Nuh, paraları hemen örtüsü içine kaydırıyor. Ben marangozum! Yonga sayıyorum!" diyor. Yolcu da, Hızır Aleyhisselam olduğu söylenir. Yongan bol olsun, deyip yoluna revan oluyor. Ondan, dolayı marangozların parası az, yongası boldur."

Maketçilikte de durum, marangozluktan farklı değil. Küçük olmakla birlikte yonga bol. Zımpara ve kazımalarla toz türü şeyler alabildiğine yayılıyor. Artıklar yığınla. Öyle ki, minik ahşap parçacıkları seninle birlikte yatak odasına gidiyor bazen. 

            Şimdilerde, marangozhanelerde ahşap kokusu, reçine kokusu yok artık. Sanayi ürünleri

kullanıldığı için marangozhaneler de sıcak değil. Mis gibi kokan talaş kokusu arıyor insan... Uçuşan yongalar görmek istiyor. Aslında, marangozluk mesleği bitiyor... El emeği, göz nuru yansıtan birçok mesleğin bittiği gibi… (Bizimki yerden göğe kadar haklı.)

            Meslek hayatı boyunca el becerisi olarak, güzel kokulu ardıç kerestesinden küçük bir vitrin dışında, porsuk ağacından heykel yaptı. Çakı ve özel yaptırdığı yuvarlak ağızlı yan kesici kullandı sadece. Kadın yüzü, yılan ve yılanı boğazından gagasıyla yakalayan kartal. Renkler, porsuk ağacının doğal rengi. Kadının alt tarafında epey aralık kalmıştı. Kadının göğsü altında bir oyuk, oyukta yuva ve yuvada bir kuş tasarlıyordu.  Dışarıdan hiçbir şey konmayacak, ağacın kendisinde oluşturulacaktı.  Karısına, "Başka ne yapılabilir?" diye sordu. O zamanlar beş altı yaşlarındaki oğlu, nereden icap ettiyse " meme yap," deyiverdi. Teklife güldüler. Yerinde bir öneriydi. Üstelik, yuva ve kuştan daha kolay olacaktı.  Sonuçta heykel, memeli oldu.  ("Dervişin fikri neyse zikri odur" derler ya, bizimkininki de o hesap. Kesin önceden oğluna öyle demeyi söylemiştir.)          

 

Veysel Başer

( Maketçi Yazar 3 başlıklı yazı Veysel Başer tarafından 7.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.