Tüm dünyada görülen "işsizlik" ülkemizin de öncelikli sorunlarından...

Değişen yaşam şartları, gelişen teknoloji ve azgınlaşan kapitalizmin dişlileri arasına sıkışan diğer orta ölçekli sektörlerin bugünkü ve gelecekteki durumlarını sizinle hep birlikte kapasitemiz dahilinde irdelemeye çalışalım:

İşsizlikte teknolojinin negatif rolü:

İş yerlerinde (evlerde bile) kas gücünün yerini elektrikli makinalar, beyin gücünün yerini ise elektronik cihazlar almaya başladı...İnşaatlarda beden işçisinin yerini otomatik iş makinaları alırken, limanlarda, depolarda hacimli ağır yükleri de artık işçiler taşımıyor, onun yerine forklift adı verilen taşıma makinaları çalışıyor, bir defada bir ton yükü bir yerden diğer yere götürüyor, hatta çok yukarılardaki rafına yerleştiriyor... Buyurun taşıma sektöründe işsiz kalıp işsizlik oranının yükselmesindeki sebebin bir kısmı... Keza inşaat ameleleri sınıfı da aynen...

Kurumlar...Bir tuşa basıldığında tüm verilere ulaşma imkanı varken, saatler boyu uğraşarak doğru veya yanlış sonuçları elde edecek personel neden çalıştırılsın? Benim bildiğim, eskiden 12.000 kişi istihdam eden bir kurum, elektronik ortama geçince personel sayısını 7.500 e indirdi. Verdiğim örnek, bir kurum için... Birçok kurum olarak düşünüldüğünde, işsizler ordusuna ilâve sayıların ne denli yüksek olacağını bilmem tahmin edebiliyor muyuz?

Serbest piyasa ile işsizlik ilişkisi:

Ülkemizde, her konuda büyük-küçük imalat sektörleri var: gıda, temizlik malzemeleri, giyim, kozmetik, medikal vs...

Genç müteşebbis kardeşler dededen, babadan kalan (eski ifade ile) üç trilyon lirayla gereken hammadde ziraatinin yapıldığı bölgeye, bir "yağlı tohumlar işleme tesisi" kursalar... Başlangıçta gerekli prosedürü tamamlamak kolay...

Mesela, ayçiçek yağı imal ediyorlar, patent tescili ile dolumlarını da yapıyorlar...

Yağlar hazır, kolilerde, depolarca yağ...İmalat devam ediyor, depolar yetmiyor...

Şimdi pazarlama kısmına geçiyorlar. Bu yağları kime satacaklar? İlk akıllarına gelen toptancılar aracılığıyla "bakkallar" oluyor...

Bakkallar nasıl alsınlar, bir kere mali yönden tükenmek üzereler... Satamadıktan sonra neden alsınlar?.. Satamıyorlar çünkü bu tip ihtiyaç madddelerini "ZİNCİR MARKETLER, BÜYÜK SÜPERMARKETLER" satıyorlar, çünkü halkımız ihtiyaçlarını oralardan alıyorlar...

Teklif götürürler en üst alım yetkilisine... Öğrenirler ki, beş ayrı marka ile anlaşmışlar... Bakarlar ki, reyonlar, raflar parsellenmiş, kendilerine yer yok!...

Görürler ki, kasada upuzun kuyruklar... Millet optik okuyuculardan geçirterek aldıklarının parasını ödeyecekler, sıra beklemekteler...

Kendinizi bu kardeşlerin yerine koyabiliyor musunuz? Paraları var, işleri var ama... Sisteme giremiyorlar... Acımasız sistem onları dışlıyor... Eğitimleri de süper, peki ne yapsınlar?...

Bu "sistem" böyle devam ettikçe paraları ve eğitimleri olduğu halde muhtemelen onlar da işsizler ordusuna dahil olacaklar... Abartmıyorum, yakın tarihte bunları göreceğiz. (medyum değilim ama, tahminlerim ve öngörüm güçlü)

Açık ve net olarak demek istiyorum ki: işsizliğin sebebi bizleriz, yani işsizliğin sebebi halktır.

Günden güne büyük süpermarketler karşısında güçsüzleşen ve bitme noktasına gelen bakkallarımız ve diğer esnafımız  çok yakın tarihte "işsizler ordusuna" katılacaklar. Buyrun, işsizlik rakamlarının nasıl büyüdüğünü görmeye çalışalım...

Büyük marketlere sorarsanız diyorlar ki; efendim, biz 300 kişiye iş imkanı sağladık. Demezler ki, 500 bakkalı iflas  ettirdik. Yüreğimi yaralayan  dünün (2018 yılı mart sonu)   basın haberi: "son iki ayda 20.000 esnaf  iflas ederek kepenk kapattı".  Ülke genelinde bu durumdan kötü etkilenen yüzbinlerce bakkal,  esnaf  ve  onların aileleri... Zincir marketlerde asgari ücretle çalışanların, nereye ne kadar faydası olacak, acaba kendine yetecek mi aldığı ücret? Hele şimdiki yaşam şartlarında...

Bakkallar örneğini verdik ama zincir mağazalarda sadece gıda ve temizlik malzemeleri satılmıyor. Diğer sektörlerin de her türlü ürünlerini görmek mümkün... Giyim, ayakkabı, züccaciye, kozmetik, elektronik eşyalar...Oto yedek parçalarına, otomobil, kamyon jantından lastiğine kadar satanlara ne dersiniz?

Paranın tekellerde toplanması, ticari serbest piyasada tröstleşme, tehlikeli geleceklere uzanır. Paranın da yayılımı (penetrasyonu) şarttır. Parasız ve işsiz kalan kişi ne yapar? Ya birilerini dolandırır, ya hırsızlık yapar veya potansiyel gasp suçlusu olacaktır... Asayişsizlik gittikçe artacaktır, son veriler bunu gösteriyor. Polis gücüyle önüne geçilemez... Deniliyor ki, 50.000 polis alınacak, elli değil, yüz bin polis çözüm olamaz. Zira aç köpek fırın damı deler. (eski bir ata sözü)

Paranın homojenize olmasıyla , refahın ve ülkede huzurun yaygınlaşması sağlanacağından hepimiz ama hepimiz üzerimize düşen "görevimizi" yapmalıyız. Serbest ticari piyasada dengeleri bozan bu canavarları ellerimizle besleyerek büyütmekteyiz. Biraz ileri görüşlü olalım lütfen, ama lütfen... Bugünlerde besleyip büyüttüğümüz , devleştirip canavarlaştırdığımız büyük süpermarketler, yarınlarda rakipsiz olarak  meydanın kendilerinde kalmasıyla  astronomik fiyatlarla ocağımıza incir ağacı dikecekler,  "besle kargayı oysun gözünü"  misaliyle...

Şimdilerde büyütürken göz bebeklerine bakıp ihtimam ettiğimiz sevgili yavrularımız, hatta torunlarımız, geçim kaygusuna düşüp de iş sahibi olmak istediklerinde, iş sahaları daralmış olacağından ne yapacaklar düşünebiliyor musunuz? İlk suçlayacakları bizler olacağız. Çünkü bizler bugünden ekonomisi flu  yarınlarımızı hazırlamaktayız.  Hatırlayalım: "Bugünlerimizi bizler, dünlerde hazırlamıştık. Bugün, dünün eseridir"...

Çözümsel olarak, yakınlarımızdaki esnaftan tamamını olmasa bile ihtiyaçlarımızın bir kısmının alışverişini yaparsak, bakkalların, manavların, kasapların, kırtasiyecilerin, züccaciyecilerin, konfeksiyon, ayakkabı,vs. esnafın güçlenmesini, bu sayede oluşacak rekabetle tüm esnaf kesiminde de fiyatların minimal düzeylere düştüğünü göreceğiz..

Çok ileriyi görmeye çalışıyorum (affınıza sığınarak): Karnı tok keyiften sekiz köşe olmuş düşük bir zümre... Ve onları umarsız seyreden aç çoğunluk... Yani ülkenin kaymağını yüzde birlik kesim yiyor. Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar misali gibi..

Demedi demeyin...

"Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık" denildiği 1970 li senelerin sonlarında, "para, illaki para, bundan sonra herşey para" dediğimde sevgili eşim tarafından materyalist olarak vasıfllandırılmıştım. Ama bugün geldiğimiz duruma bakar mısınız, herşeyde ölçü para değil mi? İnsanlara bile değer biçilirken maalesef, maddi durum kıstas alınıyor.

Özet olarak; Lütfen dikkat! Bugün büyütmekte olduğumuz canavarlar,  yarınlarda  ekonomik olarak bizleri esir alacaklar. Çocuklarımızın  geleceği  için biz ebeveynler bugünden birazcık fedakarlık yapalım, yavrularımızın mutluluğu ve geleceği ile ülkemizde herkesin refahı için...

Selam ve saygılarla...

Yurdagül Alkan.

( İşsizlik Sebepleri Elimizle Büyüttüğümüz Canavarlar başlıklı yazı Gülalkan tarafından 7.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.