Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 11.04.2018
Okunma Sayısı : 1805
Yorum Sayısı : 0

FAİZ VE ZEKÂT;

          Allah zül celal hazretleri faiz olarak alınan haksız kazancın kişinin mallarını artırmayacağını, ama kazançlardan verilen zekâtın kişilerin mallarını artıracağına söylemesine karşın, Kur’an’ı rehber edinmeyen nefisleriyle yaşayan insanlar haram olmasına rağmen faizden, kumardan ve şans oyunlarından medet ummaktadırlar. Halbuki hiçbir haram kazanç kimsenin mutluluğunu da artırmamış üstelik sonları çok zor şartlarda yaşadıkları bir yoksullukla son bulmuştur.

30/RÛM-39: Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ yerbû indallâh(indallâhi), ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne).                                                                                                                             Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah'a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah'ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah'ın vechini (Allah'a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır.

          Allah insanlara rızık olarak verdiklerinden muhtaçlara zekât olarak infak etmemizi ve vermemizi bize farz kılmıştır. Kazancımızın %2.5 ‘u birinci planda zekât olarak vermemiz gereken ve bize haram olan kısımdır. Ama Bakara-177 ayetinde Allahüteala birr olarak verilmesi gereken bir zekâttan daha bahsetmektedir. Bu miktarda %2.5 olarak hesap edilerek verilmesi gerekir. Zekâtı verilen kazanç kirlerden temizlenmiş bir kazançtır.

2/BAKARA-177: Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).                                                                                     Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah'a ve insanlara) ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).

          Kadın olsun erkek olsun herkes eline geçen paranın Allah’ın emri olarak kendisine haram olan zekâtını vererek kazancını temizlemek zorundadır. Aksi takdirde zaten o miktardan daha fazla miktarlar kendisinden dolaylı olarak çıkacak ve kazancının bereketini görmeyecektir.

4/NİSÂ-32: Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhû bihî ba’dakum alâ ba’d(ba’dın), lir ricâli nasîbun mimmektesebû ve lin nisâi nasîbun mimmektesebn(mimmektesebne), ves’elûllâhe min fadlih(fadlihî) innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).                                                          Ve Allah'ın bazınızı, bazınıza üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin (istemeyin). Erkekler için, kazandıklarından bir nasip vardır ve kadınlar için de, kazandıklarından bir nasip vardır. Ve Allah'tan, O'nun fazlından isteyin. Muhakkak ki Allah, her şeyi en iyi bilendir.

          Allahüteala paranın elimize geçtiği anda zekatını vermemizi emretmektedir. Aksi takdirde şu an uygulamada olan paranın üzerinden bir sene geçmesi gibi bir olay Allah’a olan sadakat değildir. O zaman biz ayete göre muhtaçlara ölmeyin bir sene dişinizi sıkın bir sene sonra artarsa size zekât vereceğim demek olur ki bu Allah’ın zekât emriyle örtüşmemektedir. Hiç kimsenin elinde aynı paranın bir sene kalması mümkün değildir, muhtaçlarında bir sene aç beklemeleri de mümkün değildir. Bu şekilde halk da kazancından zekâtı vermemiş ve Allah’ın farz emrini yerine getirmemiş olur ki şu an yaşadığımız sıkıntılardan birisi de budur. Eğer her kes eline para geçtiği anda zekâtını verip parasını temizlemiş olsa hem kendilerinin paraları artacak, hem de garip ve yoksullar sıkıntıdan kurtulacaklardır.

          Ama Zekâtı vermek ALLAH’A ULAŞMAYI VE ONUN DOSTU VELİSİ OLMAYI dileyenlerden başkasına elbette ki zor gelir…

Allah razı olsun…

Burhan AKSU.

( Faiz Ve Zekât; başlıklı yazı mihrimah tarafından 11.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.