Süreç doğal akış şartları içinde er ya da geç oluşur. Bu demek değildir ki doğal akış önünde hiçbir fren ilişkisi; hiç bir direnççe karşı koyuş olmaz. Aksine sosyo toplumsa süreçler bu konularda çok sancılı çok kes de kanlı olur.  Oligarşiye karşı El yapıları, dirençti. Oligarşiyle, oligarşi sentezine karşı da bir önceki oligarşinin kendisi dirençti.

Eski, yeni olmaktan korkar. Bu korkular içine köleci inşa içinde kişinin zenginlik yoksulluk kaygılı statüleri girdi mi; dirençli oluşun kat sayısı yapay olarak artar.

Lugal El Lugal tarzı mal mülk ve meslek sahipliği birleşmesi olan oligarşin yapılar; El tarzı küçük yalıtım içindeki özel mal mülk sahipliği olan yapılar birleşmesiyle oluşuyordu. Yönetim olarak mutlaktan (ortak tanımaz oluştan) yeniden ortak tanırlığın meşruiyetine geçiyordunuz. El tarzı oluşumlara göre bu oligarşin yapılar köleciliği büyüttüler. 

Büyümenin yanı sıra ancak oligarşi gibi birleşen yapılar bağıntısı içinde kazanılan potansiyel özelliğe sahip oldular.  Bu tür potansiyelli oluş umulmayan diğer gelişmelere çığır açıcı oldu. Bu da eskiye göre yeni oluştu. İkinci bir yeni oluş ta oligarşi ile oligarşi yapılar arasındaki sentezle ortaya konacaktı.

Süreç El tarzı temel özel mülk sahipliği içinde, El ile El birleşmesi olan Oligarşin yapıyı da aşmıştı. Şimdi de oligarşi olan yapı ile diğer oligarşi olan yapılar arasında köleci ittifakı, yapıyorlardı. Bu yeni durum içinde yeni oligarşi duruma karşı direnenler de, bir öncesinin eskimiş olan oligarşileriydiler.

Nemrut ya da İbrahimi anlayışlı köleci ve özel mülkiyetçi süreçler ilkin; El tarzı süreçlerdi. Şimdi oligarşin süreçlerdi. Ve şimdi sonrasında da oligarşi ile oligarşi birleşmeli feodal imparatorluktu süreçlerdi.

Oligarşin olan süreçler; İbrahimler-Nemrutlar ikilemli efendilerdi. Firavunlar-Musalar gibi ikilemli efndiler de, oligarşin süreçler olmakla bunlardı. El; Nemrut ve İbrahim olmakla kolektif oluşa karşı yeni olandı. Ve yeniydi. Oligarşi olan yapı da Nemrudi ve İbrahimi olmakla Nemrut ve İbrahim’diler ve yeniydiler; birbirine karşıydılar.

Yani yukarıdan beri anlatımına giriştiğimiz sosyal mantıklı söylemlerin, tarihi nesnel durumu içinde irdelenmesini oluşturan şu söylemler de; “Kendisini Allah sandı; İhtişamlı oldu. Heykellerini yaptırdı, tapınak içine birçok heykelini koydu” türü hikâyeler içindeki Nemrut Nemrut’a; İbrahim de İbrahim’e karşıydı.

Sosyal mantığın en bilinen, en tanıdık sembol ikilileri olan İbrahim ve Nemrut ilkin El yapılı mana anlayışlarının söylenişiydiler. Oligarşi karşısında El türü yapılarla İbrahim ve nemrutlar eskidiler. Nemrut ve İbrahim’in yeni söyleniş ve yeni anlatım biçimi oligarşiydi. 

Kolektif oluşa karşı El; takdirce özel mal mülk ve köle sahipliği olmanın söyleyiş biçimiydi. Bu biçim içinde El; İbrahim ve Nemrut olmakla kişisi sahipliklerdi. Kişisi sahiplikle "benim olan benim El'im olan" anlamına "Rabbim" diyordu. Ve El'i kişisel sahiplik kılıyordu.

Köleye yeniden çalışması karşılığında rızk verirken de "Rab (El) olan benim" anlamına "Ben Rabbim, Ben El'iniz olanım" diyordu. Kendisinin sahipliği ve iredesi olmakla El oluşunu söylüyordu. Bu seyir üzerine olan doğal akış oligarşiyi zorunlu kılıyordu. Şimdi İbrahim ve Nemrut aynı statü ile oligarşi içinde olmakla Oligarşin tarzı içindeki "yeni" olacaklardı.

Yeni tarz Oligarşi olan İbrahim ve Nemrut’a karşı birçok eski tarz El vardı. Yani eski tarz yapı içinde kalan İbrahim ve Nemrut ta Oligarşi içindeki yeni İbrahim ve Nemrut’a karşıydılar. İlaha göre yeni olan El tarzı İbrahim ve Nemrut oligarşi karşısında eskimişlerdi. Ve oligarşi içindeki El olanlar da yeni İbrahim ve yeni Nemrut olmuşlardı. Yeni Nemrut, eski Nemrutla; yeni İbrahim, eski ibrahimle; her nemrut, He İbrahimle çatışıyordu.

Yani; yeni olan eskimiş; eski olan da yeni olmuştu. Bu kes de oligarşi eskimiş; yeni olan feodal ve cihan devleti olucu durumla oligarşi ile oligarşi ittifakları ortaya çıkmıştı. Oligarşi ikizleşmeleri eskimiş; oligarşi oligarşi ittifaklı feodal imparatorluklar olacak yeni süreç başlamıştı.

Oligarşi olarak kalan Eski Nemrut ve İbrahimler; oligarşi-oligarşi  içinde köleci ittifakı olan yeni Nemrut ve İbrahimlere karşıydı. Kısaca Eski yeni olmaktan korkuyor; eski de eskimekle yeni oluyordu. Bu çelişkiydi. Gelişmenin özüydü. Yeni eskinin ölümünü yaşıyordu. Yeni olan da eskiyerek ölüyordu. Ölenden gelişme doğuyordu.

İbrahim ve Nemrut kavgası; yeni eski gelenek oluş, kavgasıydı. İbrahim veya Nemrut; yeni karşısında direnen oluşuma olmakla kendisi kendisine karşıydı. Kendisi yeni olan oligarşi; şimdi de çevredeki âlemler olan diğer oligarşilerle-oligarşi sentezinin yapılmasına karşı direnç gösteriyordu.

Put yapma ( heykel dikme-dikit dikme) El mantıklı özel mal mülk sahipliği içinde El toprağına konan zorunlu sahiplik işaretiydiler. Bir El toprağı, diğer El toprağından bu dikitler sayesinde ayırt edilen bir sınır ve aitlik taşlarıydı. El; put denen dikitler El'in hükmü takdiri olmakla da o El'in irade sembolü dikitlerdi. Yani başka El iradesi karşısındaki putlar; her hangi bir El'in mülk tescilini tanımlayan El mührüydüler.

Bu nedenle İbrahim’e Nemrut’a verilen özel mülkü tescil etmekle; İbrahim ve Nemrut süretli dikitler vardı. Put; üzerinde süret olan yontu olmakla, taş dikitin daha bir resmileşmiş iman aktiydi. Putta neden suret vardı?
Suret tapmak için değildi. Mülkiyet ilişkisi dışında tapmak için yapılan suret yoktur. Tapma ve mülk bir birinin paralelinde vardırlar. Aitliğin kişi olarak kime ait olduğunun suretiydi. Yani put mülke ait suret. O sürete ait mülkün göstergesiydi.

Siz de o akti o suretin sahibiyle yaptığınız için sureti gördüğünüz sahplik alanı olan her yerde anlaşmayı (ahdi) hatırlayıp; o anlaşmayı saygılayan ritüeli yineliyordunuz. Suret ile o sahipliğin kime ait olduğunu resmen biliyordunuz.

Put; İbrahim’e Nemrut’a yani her bir sahipliği olan kişilere bu mülkleri veren suretli (fotoğraflı) El’in iradesini sembolize eden dikitlerdi. Sahipliğiniz olan mülkün sınırlarına konuyordu. Elbette o dikit ve o mülkün sahipliği olan dikitler; sekiz bin yıl öncesinde o mülkün sahibi olan kişiler suretinde olacaktı.

Yani El; kime mal mülk verdiyse, El’in sureti de mal ve mülk verdiği o kişinin suretinde beliren bir tapu-El olacaklardı. İbrahim’e mülk veren başkaydı. Dikiti de İbrahim tipinde ve İbrahimi iradeyle belirecekti. Nemrut’a mülk veren El başkaydı. Bu El’i de Nemrut tipinde görerek İbrahim’in El’ inden ayıracaktınız.

Dahası, köleler de üzerine o simge suret oyulmuş sahiplik olan El’in suret amuletlerini (muskasını) kendi boyunlarında taşıyacaklardı.  Böylece Nemrut suretli bir amuleti taşıyan kişi Nemrut sahipli El’in kölesi ve koruması içinde olmakla başka El sahiplerinin dokunamayacağı bir yasak kapsamındaydı.

Muska ya da amulet veya ikon veya heykel; kaba kalıp üzerine oyulan suret fotoğrafla sahipliği simgeleyen etki tılsım olan put simgesi; sahiplik ve sahipliğinde olananın korunması; o El’e teslimiyet oluşun manifestosuydu.

Lugal El Lugal olucu bu yeni durumlar karşısında oligarşiye katılmak istemeyen; Nemrut gibi lugal ya da monark dediğimiz bay erkleri olan kimlikler vardı. Oligarşiye katılmakla yeni oligarşi içinde Lugal El Lugal olmuş başka Nemrut lugal El Lugaller vardır.

Bunların her biri bir yeni sahiplik yeni bir korumacılık olan himaye egemenliği olmakla hem geçmişe hem geleceğe göre her biri bir direnç, firen etkisi olmakla Nemrutluk; İbrahimlik değişme kadar sürecin aksama ilişkisiydiler.

Bu nedenle mülk, sahiplik ve üretim, paylaşım, tüketim ilişkili saltanat sürekli El değişmeye başlamıştı. Tam da bu köleci ittifaklı her bir yeni tevhitler sırasında da Nemrut’un da İbrahimin de uykuları kaçmaktadır.

Rüyalarına giren, uykularını kaçıran açık açık bilinir olan bu nesnel kaygıları Nemrut yine de yorumlatır(!) Yorumcular der ki; "Efendim, krallığınızda dünyaya gelecek bir çocuk, sizin tahtınızı ve saltanatınızı yıkacak, ülkeniz üzerindeki hâkimiyetinize son verecek" derler.

Hâlbuki ki tacı tahtı yıkan şey; önünde durulamayan köleci oligarşin ittifaklı tevhitleri içinde olan doğal akışın büyümesiydi. Fetih yapma sömürüsüydü. Saltanata ilişkin miras sorunuydu. Yapı sizin için olumlu da olsa; olumsuz da olsa; doğal nedenlerle büyür. Küçülür. Büyüme ve küçülme sizin gözyaşınıza bakmazdı.

Bu tevhide katılmak istemeyenler olduğu gibi, katılacağı varsa da oligarşin tevhit içindeki iradece birleşme içinde irade sahipliği eriyip gidecek olanlar sürece direniyor ve sürece bu tür kaygıları içinde takozdular.

Takoz oluş direncini ortaya koyan kişisi sahiplik, sadece El’ler arası rekabeti bir sürtüşme değildi. Miras oluş sorunu da, özel mal mülk sahipliği nedenle ortaya konan bir yanılsatmaydı. Köleci miras, sahiplerin kendi sahipliği içinde olan şeyleri; o sahipten kendi ailesi olan nesle geçmesi sorunsalıydı.

Miras bırakanların karşılaşacağı büyük tehdit, miras bıraktığı soyun kendi nesebi olmayabilmesiydi. Sahipler için mirasçıların gerçek bir mirasçı olmayabileceği kuşkusu mal sahibinin uykularını kaçıran bir durumdu. El takdir eden bir iradeyle bu kişiye malı mülkü vermişti! Ama takdir eden bir iradeyle de bir türlü sahih bir mirasçılar ortaya koyamıyordu.  

Sahih bir mirasçı bırakma iradesini ortaya koyamayan El tehdit edip korkutuyordu. Buna zina diyordu. En büyük günah olmakla günahı kebir diyordu. Nesep sorununu haliyle mülkü haline getirdiği evliliklerle; zina anlaması adı altında düzenleyip; soyu olabildiğince garantiye almaya çalışıyordu. Daha ileri şekliyle de kadını kafese sokup, dışarı dahi çıkartmıyordu.

Mülk sahiplerinin uykularını kaçıran ikinci büyük tehdit te, mirasına konup yerine geçmekle irade sahibi olacak veliaht ya da şehzade veya tiğin, prens, prenses sorunuydu. İşte daha ölmeden yerine geçmekle hükümranlığını elinde alacak olan veliaht Nemrut’un İbrahim’in uykularına giren karabasanlardı (kâbustu).

Çeşitli kaygılarla İbrahim ve Nemrutların bu endişeleri; rüyalarını yorumlattığı bir kaygı durumuydu. Yokluk yoksulun ruh yapısını bozarken; mülk sahipliği de kişiyi yeni durumla, yeni kaygılara açık hale getirmişti. Bu da o kişinin ruh yapısının bozulmasıydı.

İşte sahipliği olan kişinin yerine geçecek olan veliaht sorunsalı sahipler için takoz olan bir durumdu. Adamin ölmeden mirasına göz dikilmesi, adamın uykularını kaçıran bir durumdu. Mülkü ben verdim diyen El; tehdit te etse; korkutsa da; kan ile tahta geçilmesine; gaspa; darba; zinaya engel olamıyordu.

Nemrudun; İbrahim’in mülk alanı içine sahiplik işareti olan dikit veya dolmen taşlarının konup dikmesi;  yazının olmadığı dönemde bu tür mal mülk sahiplik tescilleri o suretlere benzeyen atıflardan içkin olmasıyla anlam edilen put ya da dikittiler. Bu bir imzaydı. Bu görsel olucu, ilk kes olan fotoğraflı tapu tesciliydi.

Yontu şimdiki tapu kâğıdıydı. Kalıp taşın üzerini suretinizden oymanın tapu aitlik fotoğrafıydı. Yontudaki size benzetilen suret, sizin fotoğrafınızdı. Bu tapu ile bu fotoğraf; ikisi birlikte mülk sahiplik belgenizdi. Siz bu sahiplikle El ’diniz. El de bu resim yazılı yontu olan puttu. Bunda şaşılacak olan garip olan bir taraf yoktu.

Şimdi bu mülk tescil tapusunu; görünür bir yerde; okunsun, anlaşılsın, aleniyet kazansın diye asmanıza sıra gelmişti. Tapu kâğıdınız o dönem kâğıt yokluğu nedenle; yontudan, heykelden ya da puttandı. Tapunuz puttandı. Baraatınız yazılı kâğıt olmadığı için taş basmalıydı.

Kâğıda (put kalıplı taşa) basılan da (oyulup resmedilen de) sizi ve sizin El Mülkül El Malik sahipliğinizi ifade eden suret biçim olmakla shipliğinizi ifade eden fotoğrafınızdı.  Resimli yazınız olan kalıp taş da, puttu.

Put, o günkü köleci yapılı ortam içine ve köleci ortam dışına yapılan sahiplik beraat deklarasyonuydu. Put, şimdiki tapu tescil kâğıdının o günkü adıydı. Put, resimli anlatım ifadesi olmakla şimdinin resmi yazısıydı. Resmi makam da, El ve El iradesinin oturduğu mana ekseniydi. Bu mana eksenini dolduran kişinin kendisiydi.

Put o günlerin (erken dönemin) özel mal-mülk ve irade sahipliğinin ortaya koymanın bir kartvizit ya da imza atma şekliydi. Put, erken dönemin imza, mühür, damga, alamet, sahiplik-koruyuculuk tanınma işaretiydi.

Put o günkü mal mülk sahiplik belgeniz olmasının, im, iz, işaret, damgası olmakla sahiplik ve koruma hakkınızı tescil eden meşruiyet ilikti. Put, mülkünüzün görünür yerlerine konmakla sahipliğiniz; irade sahibi olan hükmünüz okunsun, anlaşılsın, sahiplik ve koruyuculuk olan teslimiyetiniz bilinsin diye konuyordu.

Putun gerisinde böylesi bir özel mülkiyetçi tapu tescil inhası olmanın nesnel gerçekliği vardır. Put şimdiki anlatılan gibi azıtma, sapıtmayla tapılan değildi. İnsanlar soyut sosyal mana anlayışına tapıyorlardı. Soyut sosyal mana anlayışı içinde geçmişte yaşanmış ve unutulmuş olan gerçekliği vardı. Unutulmuş olan gerçekliğin bu tarz aktarımlarına yeni yaşantının mana edilmesi vardı.

Put denen El’in; mal mülk sahibi olması vardı. Bu mana edilme içinde El’in mülkü takdirle istediği kişilere vermesi vardı. Bu mana edilme içinde, El'in mülk verdiği kişiler adına, kişi suretli yontularda sahiplik tasarruflu, izafe atıflar vardı. Bu mana edilme içinde put atıflı resmi belgenin kişisine tasarruf iradesini meşru etmenin büyü ve etkisi vrdı.

Bu mana edilme içinde sahiplik tescilinin; resimli heykel dili içinde bu iyeliği anlatma şekli vardı. Bu mana edilme içinde kendi yoksulluğuna; kendi umuduna, nefsine uyma (bencilliğine uyma) bilinci vardı. Bu mana edilme içinde vaat edilene, tehdide, korku ve bilmezliğe, eşeğini dövemeyenin semerini dövmesine; tapınma vardı.
( Bir Hikâyenin Tarihi Nesnel Verileri 3 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 12.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.