Teyitsiz hikâyedir bu
Eskir içimizdeki gümrâh yağmurun damlaları
G e c i k m i ş l i ğ i n ilacını sürer bahtına
Ve marifetli anahtarlar çıkar
Şeceresi yitik kapıların t a h t ı n a
Dalgın ve dargındır
Gecenin zifirinde g i z l i c e yas tutar a y
Huysuz figânlar birikir beyninin kıvrımlarında
Boşa çıkar f a s i t dairenin döngüsü
Öğütülmeden un ufak olur dünün yarınlarında
Dirhemsiz hakikâtin izdüşümüdür rüyâ
Sabahında ses tellerine a s ı l ı kalır hıçkırıklar
Lekesi sıçrar vahşileşmiş yanılgıların
Ve susarak konuşur i ç k ı r ı k l a r
Y ı l d ı r ı m gibi düşer düşünceler
Mimlenmiş seslerin uzayan uğultusunda
Yolcuların ayağını kanatır m e n z i l l e r
Ölümü yüklenir her g o b l i n
Ve kahkahalı ihanetleri kefenler reziller
Ulu bir çınardır bu h a y a t
Belirtisiz zamirlerin kisvesinde yükselir göğe
Yamalı g ü n â h l a r ı n sırtında sınanır oklar
Kâh doğrulta kâh eğe
Çıldırır çınlama
Boyutsuz düşlerin kırık ihanetlerini gizler
Ö l ü s u r e t l e r i n yitik maskesi
Miş li cümlelerin tozunu alır k i r â m e n
Ve mahşerin ortasında mimler herkesi
Mürekkep tutmaz olur kağıt
Aklın ikna odasında çarpışır yorgun geçmiş
Direndikçe tekmelenir h ü k ü m s ü z duygular
Durgun zambakların kanını iştahla içer vahasız çöl
Ve takâtsiz dilleri düğümler sorgular
Serpilir ışık kırıntıları
Ateş özlü bir yuvarlaktır artık dünya
Kaf dağından peydahlanır malayani korkular
Uyuşturur duruşu bozulmuş v e r n i k s i z bedenleri
Ve örümcek bekçiğine soyunur uykular
. . .
''...
.
.
.
.
.