Gölgeleri uyutabiliyorum usulca lakin
içimdeki dinginlik pek bir kısa tutuyor uykusunu.
Üstelik uydurmadığım gerçeğine
sığındığım ve sınandığım geç fark ettiğim bir yol çalışması. Bazen titrek
dalgalar eşlik ediyor boyutsuzluğuma sonra da titrime konduramadığım beyhude
özlemler peyda oluyor yine kavuşma ihtimalinden bile yoksun…
Dinginliğin özlemi, anlıyor musun
tıpkı senin giden varlığının ardından daldığım o derin uyku…
Metazori bir gülümseme konduruyorum
yine adıma biat sonra isyanlarımı topluyorum huzura inat derken dik yokuşlara
düşüyor yolum ve her köşe başında bir sayaç var; yine aklımın ve duyguların
hassas tartısı artık hangi akla hizmetse ben dünümle yaşıyorsam.
Çekip gidenlerin adına rahmet yine de
benliğime tezat bir katsayı tüm olumsuzlukların peyda olduğu ve ben
adlandıramıyorum ne olanı ne de olmayanı.
Olup olmadığım bile soru işareti ve
varlığımla tahliye olduğum yokluğun sonra yaş doluyor mürekkebim yasımı tensiye
etmeye kalkıyorum lakin dezenfekte olmuş ruhum doymuyor asla acıya ve ıslah da
olmuyorum anıp anılmadığımı görüp derin bir çökkünlükle geceyi buyur ettiğim.
Bizim buralarda gün gecenin yarısı
aslında gece ömrümün hâsılası daha doğrusu top tüfekle değil de zamanla yarışım
belli ki teselli buluyorum bazen günü geç bitirdiğim bazense gecemi hayatıma
katık yapıp atıl varlığımla telli duvaklı gelinlere siyah cüppemi giydirdiğim.
Gelen gideni aratmıyor ne de olsa
senin yerine kimse gelmedi zaten gelse bile alamaz, baba.
Tehir ettiğim mutlulukta senin de
payın var elbette gerçi yaşarken de mutlu olduğumu iddia edemem ama ne olduysa
sonrama denk düştü siyah sütten nemalanan anneler gibi benim olmayan sütümle
içimdeki çocuğa şaklabanlık yaptığım yıllar.
Bir gölgeyi sahiplenmişim meğer
aslında evrenmiş beni dışlayan oysaki tüm kapılar açıktı senin varlığında.
Şimdimle örtüşen yarınlarım var asla
sahip olamayacaklarımın da düşünü kurmaktan imtina ettiğim yine de yalan evet,
koca bir yalan düş kurmadığım gel gör ki; artık makul düşler örüyorum sonra da
aklımın saçaklarını kuruluyor ve gölgemi ütüleyip varlığımı da unutuyorum
uyutulup geçtiğim yollarda bir eşime daha rast gelemediğim.
Kayıtsızlık tavan yapmış bu anlamda
kayıt altına alıyorum tüm tepkilerimi ve öfke kontrolüme sahip çıktığımdan beri
daha huzurluyum sanırım büyümeye başladım ya da yok sayıldığımı yok saymaya
tıpkı muhatap almadığım zalimlerin nefsine yenik düştüklerini görüp daha bir
barışığım sahibi olduğum hayaletlerle.
Kusur aramayı pek bir sever oldu
insanlık hani neredeyse gözünün üstündeki kaştan bile mesulsün hatta suçlu ve
evet, itiraf ediyorum: ben bir suçluyum.
Dünyanın gelip geçtiği yollardan
geçmeye yeni başladım ve duygu atlasında çetrefilli birliktelikler yaşayan
insanlara bakıyorum da… bakıyorum ve uzak duruyorum yine de kırağı çalıyor her
bir insanı sonra da kıyama duruyorum yüreğin serpintisi bazen hüzün bazen ümit
iken.
Ertelediğimden değil de
engellendiğimden yana tüm sıkıntım ve belli ki; ardı arkası kesilmeyecek bunca
izdihamın.
Gönül gözü örtülü kinayelere düştükçe
yolum… lakin başımın öne düşmesini gerektirecek tek bir hatam yok ki varsa
bile; budur hesap vereceğim yine İlahi Gücün sunduğu her sınavda sığındığım ve
sınandığıma biat gücüme güç katan bilinmezin sunumunda ben bir reşit acı olmayı
bile başaramamışken.
Kanıksanası ne olabilir ki, baba?
Geldik gidiyoruz.
Geçiyoruz da yollardan hele ki
kırmızı halımda kayıp düştükten sonra sadece sekiyorum dikenli yollarda ve
bacaklarım çizik içinde bu yüzden kanatlanıp uçuyorum ya üstelik yürümediğim
yollarda kalıp her çıkmazdan son anda kurtulduğum.
Kanatlarımda minik meleklerim var
tıpkı bir karınca hamlesiyle iğne kazdığım o derin kuyu.
Benim iğnem kalem, baba tıpkı senin
öğrettiğin gibi haşır neşir olduğum yine ilim, irfan sahibi olmaktan öte de yol
yok hani belki de uyutulduğum yılların garantisidir her öğreti ve heybemdeki
azık hele ki katık yaptığıma asla ihanet etmeyip şükre doymadığım ne de olsa
Allah sabredenlerle beraber tıpkı senden öğrendiğim sabrı çoğaltıp yüreğine
sunduğum hoşgörü ve özlemle rahmete ihtiyaç duyduğunu bilip eksik etmiyorum
olması gerekenleri yine saklı tutup yine alnımın akıyla yaşamaya çalıştığım ve
bir şekilde becerdiğim ümidi.
Biliyorum ki; artık yolun düşmez
bizim buralara zaten olması gereken de bu değil mi?
Olması gereken ne ise olmadığı gibi
hele ki olmazın oluru bir kaideye takılıp gelir geçer diyenleri andığım hem de
inanılmaz bir kabullenmişlikle akabinde sevk ettiğim duygularla mezarıma avuç
avuç kelime ve imleç attığım görünen o ki; mezarımı kelimeler örtecek yine
Rabbimden niyaz ettiğim ihlâsı elden bırakmadan yaşamaya doyamadığım gerçi
gönlümün yorgunluğunda kanadı kırık kuşlar cirit atıyor ama…
Yılların, çok uzun yılların ardından
geldiğim başına bir öpücük kondurdum yine ve İlahi Sevginin dokunulmazlığında
muteber bir fani olmaktan başka gayem de yok iken. Varsın mutluluğum azalsın
varsın muteber hüznüme birer çentik daha atsınlar gerçi benim de tuttuğum o
çetelede pay sahibi o kadar çok insan var ki ne de olsa bunca terk edilmişliği
hak etmedim baba.
Şimdi örtüyorum üzerini hayaletinin
ve gidişinden bu yana geçen o uzun zamanın ardından seni hala yumuşak başlı,
sevgi dolu babam olarak hatırlamayı sürdürüp boş bir yürekle dönüyorum ne de
olsa yüreğimi mezarının yanına gömdüm.
Ektiğim umutları biçiyorum da bir bir
ve kanatlarımı çırpıp yol alıyorum kalemimi de dizginleyemezken…