Ilık nefesini ikram eden
Nisan düşlerim kadar yakınım
Aslımı gizlemediğim
Satırlara dokunan mizacın
Ufkuna dokunan elemden alacaklıyım
hani
Düşkün sözcüklerle içli dışlı
Yalanlardan uzak durmalıyım.
Kayıtsız düşlerim
Kanıksadığım kadar yalnızlığın
Dibine vuran katıksız sevgilerim.
Dilekçesini sunan bir fiilden açıldı
söz derken ihbar edildi cümleler cümleten.
Sarıların tonuna değdi güneşin eli ve
ihbar etti geceyi ay’ın tarhında hangi gizemli yıldızsa şairin kırptığı imge
imge.
Satırlarda saklı yası men etti Tanrı
ne de olsa yatır meziyetindeydi sabır ve kini de kibri de yok sayan masumiyetin
dokunuşu sihre tekabül etti ne de olsa pervasız insanın hicvine tanıktı evren.
Göllerin durgunluğuna özenen hırçın
dalgalar.
Koyu’nun sırrını çözmeye çalışan
aydınlık ve cümbüşü.
Gözden ırak olsa da sevilen gönle bir
kez düşmüştü ateş.
Yerinden söküldü insanlık, dokundu
kelam aslında dokunan tenin ürperişiydi üstelik esefle göğün boğumlarında
tüller dokuyan, aksanlı şiirlere perdeler çeken.
İçinin mimarıydı her şiir belli ki
şair hüviyetine nail olamayan esrikli aklı, düz yazıların bazen hikâye
kıvamında bazen satırların dalgalandığı şiir benzeri bir tat yine evrene ve
aşka ilham veren.
Gözlerinin iriliğinde sevdanın;
huzurunda Yaratanın ve hükmünde kuralların sonrasını lav etti kibir bir de
zihniyeti kötü olumsuzluğa şerh düşen iblis ve ahvali.
Derken şiir döküldü uzvunda rahmetin,
kör noktaya denk düşen nefreti görmezden gelen şair ve ahvali düştüler peşine
dizelerin.
Yaftalanan masumiyet pek bir
yorgundu: nazı niyazı eksik olmayan şaibeli yalnızlık ve konuşlu olduğu dizeler
yine kelimelerin volta attığı ve tam takır boşluğun cehaletinde sırra kadem
basan mutluluktu aranan üstelik ödülü aşk ve sefası olacaktı rahmetin.
Kılıçlar kınında saklıydı tıpkı
şehrin sakinliğini koruyan geceye hürmeten teftişe çıkan cahil imgelerin
tekerrür ettiği cümle pazarında bekçiler cirit atarken hani olur da hunharca
bir cinayete kurban gider şiir ve sahibesi hangi yürekse bir tek aşk damlasına
razı yine de şerrinden korunmak adına iblisin kimliğini saklı tutan.
Muhafız alayı özneler tek sıra idi ve
hepsi ben’ci idi hatta fazlasıyla bencil.
Son sürat iteklendi sıfatlar belki de
ifşa edilesi meziyetlerin idi kökü kurutulacak.
Hakkını arayan adaletti yine kumpasa
kurban masum ve sübyanın rotasında kaybolmuşluk iken Hakkın rahmetine kavuşmuş.
İmgelerle idi derdi şiirin ve
kaynakçası bunca duyguyu tehir etmişti bir hikâye vakti yine sırlara yayılmış
ömrün bohçasında kalantor kalemin bir dirhemlik acısını bile kanıksamaksa
payına düşen şairin.
Nabzını tuttukça aşkın.
Sevk ettikçe dünü en eskiye ve yâd
edip de maziyi çalakalem yaşamak neymiş.
Es verendi zaman.
Mekândı yine kayıp coğrafyaların
buluşma noktası.
Nakşetti aşkı nakkaş.
Sırrını verdi dostuna o da serdi
postunun.
Gümbürtüye giden mutluluğun izdüşümü
hep hazana mı denk düşmüştü de mevsimler kaybetti hüviyetini.
Ve vuruldu gonk.
Es veren evren sona geldi taammüden.
Sus’lara gebe evren.
Tanrı kadar kayıtsız kalmayı
öğrenememiş zalim ve münafık gölgesi ile hayatını cehenneme çevirdiği mazlumun
aldı bedduasını.
Rahmetini ne zaman esirgemişti ki?
Yaratıcının hükümranlığında acıya ve
zulme odaklı bunca canlının şerrinden korkan değil de bulaşmamak adına günahına
cahil zümrenin…
Gündü devrilen.
Günyüzü görmeyen şairin duasıydı işte
şiir her geceyi ışığıyla yıkayan ve yarınların huzuruna temiz bir sayfa ile
çıkmak adına ve tarihe de şerh düşerken ansızın…
Uyandı.
Bitti rüya.
Yeni gündü zulmün adı.
Şiir idi sefasını sürecek olan
yüreğin aşka kıyama durduğu üstelik bedellerine razı.