*

ne mecnunca yürüyüş bitti ne leylaca adımlar kesildi bu çölde
her gün bir nevi yalvarışların çok başka türlüsüydü 
bütün ahengimi kaybedip kaç kere uçurumlarına düştüğüm
bilir misin ölümün simsiyah olduğunu 
siyah bir sayfada daha da siyah bir mürekkeple yazıldığını


bilir misin 
bir cennet sonrasını , bir cehennem öncesini
portakal yaprakları kokusunu ay ışığında rüzgara bırakınca
ateşli sancılar damarlarda nasıl dolaşır 
siyahtan maviye yağan o eski yağmuru 
lacivertten griye dönüşen günahın suretini


*


bilir misin 
gölgeleri kaybolmuş mabetlerin içinde ki gizli dünya
binlerce yıl aynı kalıba bürünen insanların yontularda saklı zaaflarını
başkalarının giremediği ışıksız şafakları
sadece ayrıcalıklı olanların yürüyebileceği ufukları
güneşten karanlığa, aşikardan esrara 
sinelerin derununa dokunan kırılgan vaktin temasını ,sesini
sonsuzluğa düşen nehrin suyunu alevini ateşini kan kırmızısını 




*




Bilir misin 
ruhun semasından inen yağmur kan ter içinde nasıl yanağı serinletir 
sükundan çileye bir hayal kırıklığına doğru nasıl akıp gittiğini
yıllar boyunca hiç yorulmadan ,köpürmeden 
halden hale, sudan ateşe nasıl geçip durduğunu
kalbin aynasına süzülen ışık ,kıyısız adalara yol alırken
yıldırımların yardığı gökler sonrası ,yepyeni çareleri, çileleri
açılan kapıların sırlarını ,gizemlerini ,hazinelerini bilir misin



*


kendinden geçip , dalga dalga sine denizini coşturan fırtınalar
ciğer yakan, yürek sızlatan hayattan öte nasıl sevda taşırlar içinde
çözülen her göğün karşısında buzlar gibi...sel olup nasıl çağladığını başını taştan taşa nasıl vurduğunu
ummana salınan su ölümcül anaforlar yaparak nasıl gösterir kendisini
bilir misin…
putları deviren ,şehirleri silen , azgınca köpürenleri
sicim sicim, iplik iplik çetrefil yollara karanlıklara inenleri



*


kaç kez derin sancı salınmış bu kalb-i buhranıma
bir ömürce içine atılanları sonra dökülüp saçılanları
sonra susanlara mahsus infilakları, içi dışına dönenleri
bilir misin 

öyle kuruluyor cümleler ,dört elifçe kaldırılıyor kelimeler 
bütün elvedalar kucağımda geldim de gidiyorum işte 
geldiğimde ne varsa, onunla, çıkıp gidiyorum bu şehirden
hiçbir harita çizmeden hiçbir yön tayin etmeden 

sessiz sedasız çığlıklarım ince bir zar gibi 
nasıl yırtıldığını nasıl parçalandığını bilir misin hiç…



*



bilir misin 
nicedir limon ağaçları çiçek açmıyor buralarda
nicedir bomboş bir bakış olarak kalmış bütün sokak lambaları
caddeler beyaz, mor, kırmızı 
burada zorluk var ,sözlerde umutsuzluk… 
kelimelerde yurtsuzluk… seslenişler bedbaht
konuşmuyor alnı yıldızlara dönük ışıltılı dal uçları
annesini emerken ölen bebelerin ağlamaları susmuyor
uçmuyor yavrusunu beslerken misket bombalarıyla vurulan serçe kuşları

sen bilir misin Allah’a ısmarladığın ne demek olduğunu…


redfer

( Nicedir Limon Ağaçları Çiçek Açmıyor Buralarda başlıklı yazı redfer tarafından 21.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.