Bu öyle bir devir ki sevdalar yalan olmuş
Aslı için yanmazdı Kerem yaşamış olsa
Sevdaların yerini hayvanî şehvet almış
Leyla’yı hiç anmazdı Mecnun yaşamış olsa
İnsan Hakk’a dikilip Mal’a boyun eğince
Kullara kul olmayı hepten benimseyince
Şirin paragöz olup hani Kat/Yat deyince
Asla dağdan inmezdi Ferhat yaşamış olsa
Gösteriş budalası her gün bir çeşit giyen
Gönlü erkek çöplüğü türlü türlü halt yiyen
Sevdasını satarak hani makamın diyen
Arzu kıza kanmazdı Kamber yaşamış olsa
Maşuku gördüğünde timsah gözyaşı döken
Gezen tavuk misâli devamlı pislik keken
Bir lokma bir hırkaya yüz burup burun büken
Zühre’yi hiç tınmazdı Tahir yaşamış olsa
Uçkur düşkünlüğünü gereği sanıp aşkın
Para ayıbı örter diyecek kadar pişkin
Şatafat müptelası etikete çok düşkün
Selvi kıza dönmezdi Emrah yaşamış olsa
Sevgilinin yoluna süpürge etmiş saçı
Sol göğsündeki sızı acıdan daha acı
Yeter ki para görsün ebu ceddi taklacı
Kerem’i dost sanmazdı Aslı yaşamış olsa
Uçkur altı beyninde şehvet onulmaz yara
Ahlak anlayışını sallandırarak Dar’a
Her limanda sevgili arayan kart zampara
Mecnun ile yunmazdı Leyla yaşamış olsa
Utanmaktan vareste mumla aranır arı
Kırdığı cevizlerin bin bir olmuş miktarı
Geçmişine küfreden taş ocağı tüccarı
Ferhat’a el banmazdı Şirin yaşamış olsa
Hareketleri tuhaf konuşması biçimsiz
Altın tasta sunulsa zehir gibi içimsiz
Megaloman bir manyak geçimsiz mi geçimsiz
Tahir ile onmazdı Zühre yaşamış olsa
Meydanı boş bulunca nara atıp çağlayan
Sıkıyı gördüğünde tabanları yağlayan
Namerdin kapısında sabah akşam ağlayan
Kamber’e can sunmazdı Arzu yaşamış olsa
HİDDETÎ der dünyada kara sevda kalmamış
Seviyorum sananlar aşk gölüne dalmamış
Doğduğu günden beri asla adam olmamış
Emrah’la dert dinmezdi Selvi yaşamış olsa
FİKRET OĞUZTÜRK