Kon parmaklarına kon uçan halının…
Ta ki;
Sesi kesilene kadar
Mihrabı ömrün
Bahşettiği o güzel anıların
Esrikli ruhuna
İndirdiğin hatimde saklı
Beyit dolu hükümlerin çıkısına
Armağan ettiğin
Hüzün makamında yalnızlığın.
Vakit;
İşte de tam bu vakit.
Aykırı düşlerin tepesine
Balyoz gibi inen
Hümayun dolu aşkın
Kara listesinde
Cebren ve hile ile
Baş eğen
Cürümde konuşlu nifak:
Öncesinde sessizlik
Sonrası Allah kerim.
Ne yürekte infilak
Ne de hüzün balyaları
Sezerken göğü dibinde ayakları
Yine ölümlü aşkların perde arkası
Kendince bir teftiş
An’dan ırak mutluluk
Konarken pembe kanatlarına…
Sen ki bulut bulut gezindiğin
Mahremin arka yakası
Ezelden unutup
Da güme giden ne çok hatırat:
Kıpırtısı varlıkta hiçlik;
Andıkça sevgi denen illeti
İçin için haykırdığın:
Bir kör kurşun
Ansızın sızan irinden
Soluna nükseden
O titrek ışık:
Hem de ne için?
Bölüp hücrelerini esefle
Görüp nefreti tiksinçlikle
Aşkın hulasası mı dedin?
İşte o da;
Başka bir boyut.
Sencileyin aksayan yüreğin illet
nefesi,
Bencileyin erdiğim hidayetin
Yine kayıtlı son neferi.
Hadi açılın,
Hadi süzülün yaşlar:
Bir eksik bir fazla kime ne.
Hem ne derler, demenin
İkincil dizesinde:
Yine ah’ların uzamı
Yine göklerin kuramı
Şahit yazıldığım şu son cephede
Bilemedim şehit düşeceğimi
Hem umudun kursağında takılı
Hem yalnızlığın mıhına
Kondurduğum bir buse nazarı.
Şimdimi kilitledim dünümü de öldürüp
Yarınımı boyadım işte
Beyit beyit.
Ha kurşun ha yüzümde pembelik
Yine bilinmezin indinde
Ne ise kusurum:
Örtün perde perde.