Kirli sırlar
Sırasız ölümlere tuzak kuran
Andıkça haykırışın kursağında
Gel-geç anılar.
Ölümden dem vurdukça
Diyebildiklerimizden de öte
Önce zaman
Sonra yalandan ibaret kayıp mekân.
Aşkın hümayunu
Yüreğin dar cephesinde
Kuzgun misali:
Sevdiği en yüksek tepede
Kıyasıya savaşın nefisle
Gölgelere yenik düşen
O cahil cesareti tümcelerin
Yanan bağrına binaen
Neşriyatın toplu kıyamı
Yine günlük hüzünler
Erdikçe yekûna
Aşina bir esinti
Gecedeki yelin pervasız
Yürek burkuşu.
Haznesinde hicaptan bile öte
O yeknesak hüzün:
Olmazın oluru genel kabul görmüş;
Adeta toplu ölüm
Yine duyguları banıp da gerçeklere
Mantık hatası adeta:
Bilip bilmeden gönül koyduğun
Hatta en hayta fermanda
Kayıtlı
Sıra dışı imgeler:
Kâh bam teline esir düşen
Bazense gamın tuzağına yakalanan.
Öncende saklı tuttuğunu
Yarına taşısan neye yarar ki,
Demelerin tecellisi
Yine andıkça gam
Gem vurmak belki arzuhaline
Gönül torbanda
İrili ufaklı nice kefen
Ta çocukluğundan bu yana
Düştüğün aşklar ki
İzdüşümü her muhalif hayalin
Bazense yeni yetme
Yalan dünyanın en kibirli zafiyeti.
Geride ne hoş bir terennüm
Peyda olan gecenin zifirine
Yakalandıkça kadere,
Teslim olan bol
Keseden attığın bunca palavrayı
Bile bile sokarken gözüne…
İri tohumlar
Alır da başını gider
Yine en esrikli zamanların
Büyüsüne haiz
Sözü tükenen nice külliye
Her nasılsa
Varsıl bir hikmet
Edindiğin mertebede.
Dünsüz müdür neyin günün hüznü?
Yoksa ön sözü mü ölümün?
Yine büyüyen o hengâmede
Bir deli rüzgâr adeta
Sondan başa güttüğün
İrsaliyesi demir aldığın mahzenin:
En kuytusu en kutsal;
En son sözcük belki en
Baştan kutsanan
Yine Tanrı nakşeden;
Yine en sırdaş hâkimiyet.
Gönül gözüne kefil
O aciz kulun
Olsa keşke hikmeti;
En mecalsiz halinle
Kıyama durduğun
Sağanağın
En sefil ümmeti.
Yine rahmeti boca eden
Göklerin deli fişek esareti
Allah’ın indinde
Bir meczup
Belki söylenmedik en garip sözcük
Yeri yok nasılsa insan nezdinde.