Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 9.05.2018
Okunma Sayısı : 1309
Yorum Sayısı : 0

HİDAYET ÜZERE OLMAK;

          Hidayet insan ruhunun dünya hayatında Allah’a ulaşmasıdır. Allah bütün insanları ruh, nefs ve fizik üçlüsüyle serbest iradeli bir varlık olarak  yaratmıştır. Ruh Allah’a ait bir emanet olarak dünya hayatında bize üfürülmüştür. Ölmeden evvel ruh emanetini serbest iradeyi kullanarak Allah’a ulaştırmak herkesin üzerine farzdır. Ruh Allahütealâ tarafından yalnız insana üfürülmüştür. Allah’ın zatından geldiği için sadece ruh Allah’a geri dönüp ulaşabilir. Öldükten sonra ölüm melekleri herkesin ruhunu gök katlarını geçirerek zaten Allah’a ulaştırılacaktır ama Allah’ın istediği herkesin yaşarken ona ulaştırıp Allah’ın ermiş evliyası olmasıdır.

2/BAKARA-120: inne hudâllâhi huvel hudâ. 
“Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.”

3/AL-İ İMRAN-73: innel hudâ hudallâhi.
“Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah’ın (Kendisine) ulaştırmasıdır. (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulaşmasıdır.)”

          Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz bir hadisinde: “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur, ahde vefa etmeyenin dini yoktur” buyuruyor. Ruh ezelde Allah’a dünya hayatında Allah’a ulaşacağına dair misak (söz) vermiştir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen, yani emanete riayet etmeyenin imanı yoktur. İmansız amelin kimseye faydası yoktur.

5 / MÂİDE - 105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek. 

          Mâide Suresinin bu 105. âyeti açıkça dalâlette olan, Allah’a ulaşmayı dilemeyenin hidayet üzere olan Allah’a ulaşmayı dileyenlere hiçbir zarar vermeyeceğini bildiriyor.

          Sahabe Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin haline baktıkça onlara acır; şer ve hayrı ayırdedemeyen bu kimseleri gördükçe üzülür, Allah’a ulaşmayı dilemeleri için devamlı olarak onlara hidayeti tebliğ ederlerdi, hidayete girmelerini isterlerdi.

          Sahabenin hepsi başlangıçta cahiliye âdetleri üzere dalâlet hayatını yaşarken, Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin tebliğine uyarak Zumer-17’ye göre hepsi dünya hayatında Allah’a ulaşmayı dilediler ve kendilerini şeytana kul olmaktan kurtardılar.

39 / ZUMER - 17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). 
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele! 

          Allahütealâ mü’minlere, sahabeye “Siz kendinize bakın, kendi nefsinizi tezkiye ederek ruhunuzu Allah’a ulaştırırsanız, Sizler hidayet üzere olursanız, dalâlette olanlar size zarar vermez” buyuruyor.

          Günümüzde ne yazık ki hidayet unutulmuştur. Herkes Allah’a ulaşmayı dilemeden sadece vasıta emirlerden ibaret olan İslâm’ın 5 şartıyla kurtuluşa ulaşacağını zannediyor.

          14 asır evvel Peygamber (S.A.V) Efendimiz bugünleri hadisinde şöyle belirtmiş:
“Bir zamanlar sadece Kur’an’ı Kerim’in resmi ve İslâm’ın ismi kalacak, insanlar İslâmî isimlerle adlandırılmalarına rağmen İslâm’dan en uzak kişiler olacaklar. Mescidleri dışarıdan mamur ve içinde hidayetten eser olmayacak, o gün yaşayan âlimler gök kubbenin altında yaşayan insanların en şerlileri, fitne onlardan çıkmış tekrar onlara dönecektir.” buyuruyor.

          İşte insanların % 90’ından fazlasının hidayeti unuttuğu günümüzde dünya hayatında ruhen Allah’a ulaşmayı, hidayeti dilemeden kimsenin kurtuluşu mümkün değildir. Serbest iradesiyle kim kalben Allah’a ulaşmayı dilerse Allahütealâ mutlaka onu kendisine ulaştırır.

          Her devirde hidayetçiler vardır. Devamlı olarak hidayeti tebliğ ederler. Hidayet dini yaşamanın omurgasıdır, olmazsa olmaz şartıdır. Bütün insanlar dünya hayatına hidayeti yaşamak üzere gelirler.

2 / BAKARA - 38: Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.” 

20 / TÂHÂ - 123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.
(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.” 

          Hepinizin hidayete ulaşmanız dileğiyle, Allah razı olsun.

 

Allah razı olsun…

Burhan AKSU

 

( Hidayet Üzere Olmak; başlıklı yazı mihrimah tarafından 9.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.