Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 10.05.2018
Okunma Sayısı : 1369
Yorum Sayısı : 0

HUŞU SAHİBİ OLMAK,

     Allah’ın yardımı Kur’an’ı yaşayanlaradır. Allah’ın yardımının kişiye ulaşması devrin Resul’ünün, ve nezirlerin davetine icabet etmesiyle mümkündür.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).                                                                                                              Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan Resuller gelmedi mi ki, size Rabbinizin ayetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.

67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”

67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).

Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.

           Resulün ve nezirlerin davetine uymayanlar hevalarına uyan dalalette kalanlardır.

28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).                                                                                                                      Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah'tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

          Allah’a ulaşmayı dileyenlerin kalplerine Allah’ın göğüslerinden kalplerine nu yolu açtığı yani kalplerini şerh ettiği için rahmet nuru sızar.

6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).                                   Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine azap verir.

     Burada önemli bir olgu vardır: "Allah'ın dilemesi" Allah'ın hidayete erdirmeyi dilediği kişiler vardır, dilemediği kişiler vardır. İnsanlar olayları yaşar ve olaylardan müspet veya menfi sonuçlar çıkarırlar. Olayları yaşadıkları zaman başka insanların hidayet üzere olmasına mani olmayan yani onların dalâlette kalmasını sağlayacak kötü niyetli bir hareket halinde olmayanları Allah seçer ve 2. basamağa ulaştırır. Bu basamaktaki kişi eğer Allah'a ulaşmayı dilerse 3. basamağa geçer ve bundan sonraki basamakları yaşayabilecek ehliyetin sahibi olur. Olgular dizisine baktığımız zaman Allahütealâ'nın kişiyi seçtiğini, onu karar arifesine getirdiğini, kararını Allah'a ulaşmayı dilemek istikametinde vermesi için ona birçok şeyler gösterdiğini, etrafındaki olaylarla ispat ettiğini görürüz. Ve kişi, Allah'ın kendisinden beklediği şeyi yaparak Allah'a ulaşmayı diler.

     Allahütealâ bu ayette iki nevi insandan bahsediyor: "Kimi de dalalette bırakmayı dilerse onların da göğsünü açmaz. Onları, göğüsleri sıkışarak, nefes alamaz bir şekilde göğe yükseliyormuş gibi hissettirir. Bu, azaplı bir yükseliştir." Allah'ın dalâlette bırakmayı dilemesinin nedeni bu kişilerin Allah'a ulaşmayı dilememeleridir. Yani biz neyi dilesek Allah da bizim için onu diliyor.

     Burada kesin bir olgu vardır. Allah'ın, Allah'a ulaştırmayı dilediği insanların varlığı ortaya çıkıyor. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah da onu Kendisine ulaştırmayı diler. Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse gideceği yer cehennem olur.

39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).                                                                                                                                Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

     Bu nur kalpte huşuya sebep olur.

57/HADÎD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).                                                                                  Allah'ın zikri ile ve Hakk'tan inen şeyle (Allah'ın nurları ile), âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.

     Allah'ın zikri kalplere rahmet, fazl ve salâvât nurlarını ulaştırır. Bu nurlar kalpte HUŞÛ oluşturur. Zikir yapılmazsa kalpler katılaşır. Onların çoğu fasıktırlar.

     Huşu sahibi olabilmek kalbe rahmet nurunun girmesine bağlıdır. Kalbine rahmet nuru girenler huşuya ulaşabilirler ve hacet namazı kıldıklarında mürşidlerini görebilirler.

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).                                                                                                                           (Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

 

Allah razı olsun.

Burhan AKSU

 

( Huşu Sahibi Olmak, başlıklı yazı mihrimah tarafından 10.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.