YAZMAK AMA NEDEN ŞİMDİ?

Ortaokul 3.sınıftaydım. Türkçe öğretmenimiz 3.sınıflar arasında bir şiir yarışması yapacağını duyurdu. O güne kadar hiç şiir yazmamıştım. Acaba becerebilir miyim diye bir müddet tereddüt ettim. Tereddüt etmekte haklıydım. Çünkü kırsal kesimden gelmiş bir insan olarak biraz ürkek ve biraz da çekingen bir tavrımız vardı. Yaşadığım köyden ve ailemden ayrılalı üç yıl olmuştu. Ayrılığa alışmak zor oluyordu. Hele hele ayrılık vaktinde daha 11-12 yaşında olmak ayrılığı daha da çekilmez hale getirirken hasretliği de özümüzde dağ gibi yücelterek aşılması zor bir geçit haline getiriyordu.
İşte bu duygularla şiir yazmaya karar verdim. İlk defa şiir yazacaktım. Şiir nasıl yazılır onu da bilmiyordum. Bu güne kadar okul kitaplarındaki şiirlerden başka şiir okumamıştım. Ancak o şiirler içinden en çok Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun Aslı ile Kerem’in hikaye şiirleriydi dimağımda kalanlar. Onların tadının dimağımda kalmasının sebebi ise kitaplarda yazılması değil çocukluğumda anamın, kışın uzun gecelerinde, odun sobası başında bizlere anlattığı hikayelerdi.
O yüzdendir ki kitaplarda bile karşılaşsam Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’un şiirlerini okurken yine anamın anlattıklarıyla özleşiyordu okuduklarım. Zihnimden bunları geçirdikten sonra “Herhalde şiir Karacaoğlan’ın yazdığı gibi bir şey” diyerek benzer bir şiir yazmaya başladım.
Şiirimin başlığını içimde hasretini çektiğim çocukluğumun geçtiği, koyun ve kuzu otlattığım, başkalarının bozkır da dediği, dağ başı da dediği ama benim için dünyanın en güzel yerlerinden birisi olan köyümün bulunduğu coğrafi alandaki dağın adı olan “SOF DAĞI’ olarak koydum. İçimdeki hasreti, özlemi, yaşadığım olayları bir bir dizelere döktüm. Tıpkı Karacaoğlan’ın, Aslı ile Kerem’in aşkını satırlara yansıttığı gibi.
Heyecanlıydım. Şiirin nasıl bir sonuç getireceğini merak ediyordum. Öğretmenimiz sonuçları açıklayacağı zaman kalbimin atışını sanki bütün sınıf dinliyordu. Seçilen üç şiiri ayırmıştı öğretmenimiz. Bu şiirlerden biri de benim şiirimdi. Ama kaçıncı olduğunu söylememişti. Bunların derecesinin sınıfta bizlerin de yardımı ile belirleneceğini açıkladı. Önce öğretmenimiz yorumunu yaptı. Öğretmen yorumladıktan sonra öğrencinin yorumunun ne önemi vardı ki. Elbette öğrencinin de öğretmenin favori ilan ettiği şiirin daha iyi olduğunu söylemesi gayet doğal bir davranıştı. Daha doğrusu öğrenci psikolojisinde öğretmenin sözünün üstüne söz söylenir mi idi. Bizim şiire Karacaoğlan’dan çalıntı ya da alıntı olduğundan üçüncü olması layık görüldü. Benim şiirin yanında diğerlerine şiir bile denmeyeceği için üçüncülüğü sindirememiştim. Aslında sindiremediğim şiirin üçüncü olması değil öğretmenimin davranışı idi. Peşin hükümlü olması, benimle konuşmadan karar vermesi ve kararında bütün sınıfı etkilemesiydi. Belki tam tersi olsaydı şiir yazmaya o zaman başlayacak ve bu güne kadar devam edecek olan yazma yetisini daha da ilerletecektim. O günden sonra şiir yazmadım ta ki askerliğimi yapıncaya kadar. Şiir yazmayı bayağı ertelediğim gibi bir kompozisyon yarışmasında da aynı öğretmenden aynı muameleyi görmem dolayısıyla düz yazı yazmayı da bıraktım. Şimdi bile şiir ve yazı yazarken acaba aynı tepkiyi alır mıyım diye düşünmeden edemiyorum. Yazarken ortaya çıkan korkaklığım ve ürkekliğim hala üzerimde.
Şiir ve yazı yazmayı bayağı erteledim ama öğretmenimden asıl öğrendiğim daha önemli bir şey vardı. Öğretmenlik hayatım boyunca öğrencilerimin ortaya koyduğu bir eseri enine boyuna incelemeden önyargılı bir karar vermedim. Ne zaman karşıma böyle bir şey çıktı ise yaşadıklarım aklıma geldi. Hiçbir öğrencimin duygularını köreltici bir davranışta bulunmadım. Tam aksine onlara bu konuda desteklerimi sonuna kadar kullandım. Hiçbir öğrencimin duygularını köreltmedim ve ortaya çıkacak eserlerini ertelemedim. Gerçekten öğretmenin öğreticiliğinden yine de faydalandım. Bütün öğretmenlerime sevgi ve saygılarımla. Eğer yaşıyorsa o öğretmenime de....
( Yazmak Ama Neden Şimdi? başlıklı yazı Mehmet ACAR tarafından 21.03.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.