Asumanda kalbimin karanlığı
Etrafımda demir parmaklıklar…
Zindanımda su akar gezinirim aylak aylak
Hayal kurmak bile imkansız
Binbir çeşit kokunun karıştığı havada
Geçen her an zamansız
Ne için yaşarım bilinmez bu davada…
Belki görüntüm bu ortamda çaylak
Her an korkuya sebep, felaket gelecekmiş gibi hissederim ansız!
Alışkanlıklarımdan olsa gerek
Zaten ölü gibiyim mekan cansız, dolaşırım densiz
Ayağımı sarsa, zehirini akıtsa damarıma, eğer bir yılan varsa
Yahut fareler hücum etse tenimi yarsa
Karıncalar bedenime elbise olsa
Bir kaç dakika da tüketse etimi, bir işe de yaramıyor nasıl olsa
Yok… Yokluğun içinde bir ben varım
Bir kavanoz içindeyim, kapanmış kapak üstüme toprak taneleri serpilmiş!
Ne kadar soğuk burası
Titrerdim normalde, yok üşümüyorum
Acıkırdım hemen ama midemde gurultu da yok
Uykumda gördüğüm yoksa kabus mu bu
Uyurgezer miyim
Merakla karışık işte sardı bir kuşku
Yaşıyorum şok!
Görmediklerimi hayal eder oldum
Bir ayna olsa ışıkta olsa görürdüm nasıl soldum
Elimi başıma koydum kıl arıyorum
Yok işte!
Onları ne zaman yoldum?
Yordu artık, usandım yalnızlıktan
Eğer rüyaysa uyan ey gözlerim
Yoksa kör müyüm?
İşitmiyor musun ey kulaklarım
Yoksa sağır mıyım?
Eğer su akıyorsa görüyorum
Eğer onun sesi geliyorsa duyuyorum
Rahatladım birden
Bir oh çektim derinden!
Peki neden ben düştüm bu zindana
Suç mu işledim!
Kimleri fişledim…
Gıybet, iftira biledim!
Oh anladım ki, kendimden başka her şeyle uğraşırken
Kendimi bu mahzende hapsetmişim
Ömür geçer gibi yapmış, zaman, mekan, akan kan…
Hayal gibi gezmişim anlıyorum şimdi
Varmış oysa taşıdığım bir can!
Çalıyor şimdi yaşlanmışlığımı duyuran çan
Ben yeni anladım ki
Dünya yerine yaşadığım yer olmuş bu zindan
Vah, vah bana… benim gibilere!
Aç gözlerini seni kandıran dünyaya
Bir kez olsun…
Değer miydi desin
Olmayan saç baş yolsun!
Saffet Kuramaz