Oruçla ilgili
detay bilgiler ilmuhal ve fıkıh kitaplarından öğrenilebilir. Fakat biz burada
kefaretle ilgili yanlış bilinen bir konuya ayetler ışığında bakmak ve açıklık
getirmek istiyoruz.
6/EN'AM – 160: Men câe bil haseneti fe lehu aşru
emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn
(yuzlemûne).
Kim (Allah'ın
huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, onundur. Ve kim bir
seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Ve
onlar zulmolunmazlar.
ALLAHÛ TEALÂ
C.C. normal şartlarda herkes için Bir iyiliğe Karşılık 10 katı sevap yazmakta
ve Tarikı müstakim üzere olanlara geçtikleri gök katlarına göre 100 mislinden
700 misline kadar sevap yazmaktadır. Amma bir kötülüğün karşılığının sadece
misli kadar olacağını belirtmektedir
2/BAKARA
– 261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî
sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu
habbeh (habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm (alîmun).
Mallarını
Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane
(tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir.
Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah
Vâsi'dir, Alîm'dir.
Allah c.c.
aşağıdaki ayetlerde kuranda hiçbir şeyi eksik bırakmadığını ve misalleri ile
insanlara açıkladığını belirtmektedir.
6/EN'AM
– 38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin
yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in
summe ilâ rabbihim yuhşerûn (yuhşerûne).
Ve yeryüzünde
yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir
hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar.
Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar
(olunurlar).
18/KEHF
– 54: Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur'âni lin nâsi
min kulli mesel (meselin), ve kânel insânu eksere şey'in cedelâ (cedelen).
Ve andolsun
ki; bu Kur'ân-ı Kerim'de, insanlara bütün meseleleri (misalleri) açıkladık. Ve
insan, konuların çoğunda cidalleşen (kavga eden) dir.
2/BAKARA
– 26: İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ
beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim,
ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ (meselen),
yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ (kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel
fâsıkîn (fâsıkîne).
Hiç şüphesiz
Allah, bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal vermekten çekinmez.
Fakat âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), onun Rab'lerinden bir hak
olduğunu muhakkak ki bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler) ise:
“Allah, bu misalle ne demek istedi?” derler. (Allah) onunla birçoğunu dalâlette
bırakır, birçoğunu da onunla hidayete erdirir. Ve fasıklardan başkasını
dalâlette bırakmaz.
Ayetlerde
gördüğümüz gibi herkes için geçerli olan ceza; Bir kötülüğe karşılık yalnızca
bir günah olmakta ve misli kadar kısas uygulanmaktadır. Bu nedenle Ramazan ayında
oruç bozmanın cezası ile ilgili 61 gün hiç geçmemektedir. Halbuki aşağıdaki
ayetlerde Allahüteala farklı suçlar için 60 günlük keffaret oruçları açık
olarak bildirmiştir.
58/MUCADELE
– 1: Kad semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî
zevcihâ ve teştekî ilallâhi vallâhu yesmeu tehâvurekumâ, innellâhe semî’un
basîr (basîrun).
Allah, kocası
hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyet edenin (kadının) sözünü işitmişti.
Ve Allah, sizin konuşmalarınızı işitir. Muhakkak ki Allah; en iyi işitendir, en
iyi görendir.
58/MUCADELE
– 2: Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ
hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illellâî velednehum, ve innehum le yekûlûne
munkeren minel kavli ve zûrâ (zûren), ve innellâhe le afuvvun gafûr (gafûrun).
İçinizden
(sizden) kadınlarına sırt çevirenler (arkalarını dönenler) ki, onlar (eşleri)
kendilerinin anneleri değildir. Onların anneleri, sadece onları doğuranlardır.
Ve muhakkak ki onlar, gerçekten inkâr edici (çirkin) ve günaha sokan (ağır) bir
söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah; mutlaka affeden ve mağfiret edendir.
58/MUCADELE
– 3: Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe
yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rekabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne
bih (bihî), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr (habîrun).
Onlar ki,
kadınlarına sırt çevirip, sonra söyledikleri şeyden geri dönerler. O taktirde
temas etmeden önce bir köleyi azad etsin (serbest bıraksın). İşte size bu
vaazediliyor (yapmanız gerekenler öğüt veriliyor). Ve Allah, yaptıklarınızdan
haberdar olandır.
58/MUCADELE
– 4: Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni
mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’amu sittîne
miskînâ (miskînen), zâlike li tû’minû billâhi ve resûlih (resûlihî), ve tilke
hudûdullâh (hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm (elîmun).
Artık kim
(azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o taktirde (eşlerine) temas etmeden
önce iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü yetmezse, o
zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi) doyursun. İşte bu,
Allah'a ve O'nun Resûl'üne îmân ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah'ın hudududur ve
kâfirler için elîm azap vardır.
4/NİSA
– 92: Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen
illâ hataâ (hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin
mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû, fe in kâne
min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh
(mu’minetin), ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun
musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh (mu’minetin), fe men lem
yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh (minallâhi), ve
kânallâhu alîmen hakîmâ (hakîmen).
Bir mü'minin,
bir mü'mini öldürmesi, hata ile öldürmesi hariç olamaz (caiz değildir) ve kim
bir mü'mini bir hata sonucu öldürürse, mü'min bir köle azad etmesi ve ölenin
ailesine bir diyet teslim edilmiş olması gerekir. Ancak onların (o diyeti)
sadaka olarak (bağışlamaları) hariç. Ve eğer o (hata ile öldüren) mü'min, size
düşman olan bir kavimden ise mü'min bir köle azad etmesi gerekir. Ve eğer
sizinle arasında anlaşma bulunan bir kavimden ise o zaman ölenin ailesine
teslim edilmiş bir diyet ve bir de mü'min bir köle azad etmesi gerekir.
(Bunları yapmaya imkân) bulamayan kimse de Allah tarafından tövbesinin kabulü için
ardarda iki ay oruç tutsun ve Allah, hakkıyla bilen (Alîm), hüküm sahibi
(Hakîm) 'dir.
2/BAKARA
– 184: Eyyâmen ma’dûdât (ma’dûdâtin), fe men kâne
minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar (uhara) ve alellezîne
yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn (miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve
hayrun leh (lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn (ta’lemûne).
(Farz kılınan
oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o
taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer (başka) günlerden (oruç tutarak)
tamamlanır. (İhtiyarlıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı)
ona (oruç tutmaya) güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak
(kadar) bir fidye vermesi (gerekir). Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır
yaparsa (orucunu veya fidyeyi artırırsa), işte o, kendisi için bir hayırdır.
Oruç tutmak sizi için daha hayırlıdır, keşke bilseydiniz.
Normal olarak
ayette belirtilen yoculukta tutulamayan orucun karşılığı bir gün oruç tutmak
olup, hasta iken tutulamayan oruçların karşılığı da yine yoksulları doyurma
fidyesidir
Öyleyse
ayetlerde de görüldüğü gibi orucu bozmanın cezası belirtilmediğine göre bir
güne karşılık 61 gün değil, ALLAH’ın ceza kanunlarına uygun olarak ancak bir
güne bir gün olması gerekmezmi?. ALLAH’ın vermediği bir cezayı insanların
vermesi caiz olabilir mi?