Eften püften
Bazen günün tekerine
dolanan
Sonlanan aşklardan bile
hazin
Bitimsiz umutlardan
arda kalan…
Varlık da yokluk da
diri düşlerin habercisi:
Yansız kelamdan
seğirten
Üç beş kelimeyi nimet
diye nasiplenip
Bir edaya vakıf belki
en derin hüsranı
Yolun kenarına bırakan.
İçli dışlı olduğundan
mı ne?
İçini dışına sunduğun
her heceyi
Bir anne gibi
sahiplenen.
Gölde durgun bir damla
olmak da vardı ya,
Neyse deyip gözlerinin
içine baktığım
Her heybetli şiiri sana
atfettiğim
Sonrası Allah kerim,
Diyenlerin de
yalancısıyım hani.
Öncemle topladığım
varsıl düşleri
Eli kalem tutan bir
çocuk kadar
Zafiyetlerimi sunduğum
şunca şiire binaen
Dilsiz suretlerin
Gönül çeperinde bir var
bir yokmuşçasına
Kundaklandığım her yeni
güne
Kursağıma adayan bir
hüzünden öte
Kayıp giden bir düşten
bile acıklı
İçimdeki balyalarca
resim
Dünde kaykılmışlığım
yine
Zamana esir
Aşkın top yekûn sunumu
Cahil cesareti
sevdaların azılı mensubu.
Kanayan hangi hücremse
Kâh tıkıldığım kâh
ölüme mahkûm
Edepli olsam bile neye
yarar?
Hele ki; içimde
seğirten kederi
Baş göz etmişken
ömrümle.
Hoyrat olmalı diyenlere
nazire
Adımda saklı çiçekten
yana bile dertliyim hani;
Gülüp gülmediğim ne
malum
Mizansende hüzne rağbet
Ben ise şaibeli
hükümlerden ırak
Bir gökyüzü
teyelliyorum:
Sözüm ona dünüme tutsak
Sonra da yamalarını
söküyorum
Edebin ya da nefsin
dökümü kimince:
Ya sustuğum,
susturulduğum;
Susmaya aday yeni bir
günü bile
Hasretle kucaklarken
şiir dilinde.
Ölümüne sevdalı olsam
Yanık kelamı ansızın
ellerimle boğsam
Bir tabuya kenetli ahkâmları
Peşi sıra yüklensem
kendimce
Artık düşlerin atıl
penceresi
Dünde kaykılmışlığı
Zaman denen zeminin
En sıkkın maruzatı
Yine gök delindi de mi
ıslaktır sayfam?
Yer yarılsa da girse
şiirlerim
Kalemin tutsaklığına
inat
Bir beyitten bile
fazlaca uzun ismim
Bir gülüp bir de
ağlamayı tehir etsem yeryüzünde
Gün batmadan gitmeliyim
usulca.