Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 19.05.2018
Okunma Sayısı : 1061
Yorum Sayısı : 0

   

İÇİ KAFİR, DIŞI MÜSLÜMAN OLANLAR;

    Allah’a ulaşmayı dilemeden hiç kimse gizli şirkten ve küfürden kurtulamaz. O kişi diliyle istediği kadar ben Müslümanım desin.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).                                                                                                                        O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

48/FETİH-11: Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîren).                                                                                Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah'tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”

5/MÂİDE-41: Yâ eyyuher resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(azîmun).                                                                                                                         Ey Resûl! Ağızlarıyla îmân ettik deyip, kalpleri îmân etmeyenlerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Ve yahudilerden dinleyenlerin bir kısmı, sana gelmeyen başka bir kavme yalan söylemek için dinleyenlerdir. Kelimeleri sonradan yerlerinden kaydırıp, değiştirirler ve: “Eğer size bu verilirse o zaman onu alın, eğer (böyle) verilmezse o taktirde kaçının.” derler. Ve Allah, kimin fitne içinde kalmasını dilerse, artık sen, onun için Allah'tan bir şeye asla mani olacak değilsin. İşte onlar öyle kimselerdir ki Allah, onların kalplerini temizlemeyi dilemez. Onlar için, dünyada bir rezillik vardır, ahirette de onlara “büyük azap” vardır.

12/YÛSUF-106: Ve mâ yu’minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûn(muşrikûne).Ve onların çoğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.

     Allah’a ulaşmayı kalpten dilemeyenlerin ibadetleri kendilerine bir fayda sağlamaz. Bu nedenle Müslümanlar fırkalara ayrılmışlar ve birbirlerine yardım edeceklerine birbirlerini zalimce katletmektedirler.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).                                                                                                                (O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

 

     KİŞİ KENDİSİ HÜR İRADESİ VE KALBİNDEN DİLEMEDİKÇE MÜMİN OLAMAZ,

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

     Kendisini hiç kimse hidayete erdiremez. Peygamber Efendimiz amcası hz. Hamza’yı şehit eden vahşiyi bile Allah’a ulaşmayı dileyerek kendisine tabi olunca hidayet erdirdiği halde, kendisini müşriklere karşı koruyan Ebu Talibi Allah’a ulaşmayı dilemediği için hidayete erdirememiştir. Bunun için çok üzülen Peygamber Efendimizi ayetlerle teselli etmektedir.

28/KASAS-56: İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).                                                                        Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah'a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.

12/YÛSUF-103: Ve mâ ekserun nâsi ve lev haraste bi mu’minîn(mu’minîne).                  Ve sen (onların mü'min olmalarını) çok istesen bile, insanların çoğu mü'min olmazlar.

26/ŞUARÂ-3: Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mu’minîn(mu’minîne).                 Onlar mü'min olmuyorlar diye, neredeyse kendini helâk edeceksin.

16/NAHL-37: İn tahris alâ hudâhum fe innallâhe lâ yehdî men yudıllu ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).                                                                                                                 Sen, onların hidayete ermesini çok istemene rağmen muhakkak ki Allah, dalâlette bıraktığı kimseyi (onlar Allah'a ulaşmayı dilemedikçe) hidayete erdirmez. Ve onlar için bir yardımcı da yoktur.

18/KEHF-6: Fe lealleke bâhiun nefseke alâ âsârihim in lem yu'minû bi hâzel hadîsi esefâ(esefen).                                                                                                                         Bu durumda eğer onlar, (Kur'ân-ı Kerim'deki) bu sözlere inanmazlarsa, onların arkalarından üzülerek neredeyse kendini helâk edeceksin.

40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).  Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”

      Hem de Peygamber Efendimizin amcası eğer seninle Allah’a ulaşmayı diler ve seninle beraber olursak yurdumuzdan kovuluruz diye sebebe sığınmaktadır. Çünkü kalbinde Allah’a ulaşma dileği yok…

28/KASAS-57: Ve kâlû in nettebiıl hudâ meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkin lehum haremen âminen yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey’in rızkan min ledunnâ ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).                                                  Ve: "Eğer seninle beraber hidayete tâbî olursak (Allah'a ulaşmayı dilersek), yerimizden atılırız (yurdumuzdan kovuluruz)." dediler. Onları, katımızdan rızık olarak her çeşit üründen toplanıp, onlara getirildiği haram kılınan (hürmet edilen yerde, haremde) yerde emin olarak yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (Allah tarafından olduğunu) bilmezler.

     Allah’a ulaşmayı dilemeyene devrin imamı mağfiret edemez.

9/TEVBE-113: Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîm(cahîmi).                         Bir nebînin ve âmenû olan kimselerin, müşrikler için, cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra yakınları bile olsa mağfiret dilemeleri olmaz (uygun değildir).

Allah razı olsun.

Burhan AKSU

 

( İçi Kafir, Dışı Müslüman Olanlar; başlıklı yazı mihrimah tarafından 19.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.